Utanmamız lâzım...
Yalnız utanmak yetmez, ayrıca “Biz bu hale nasıl geldik?” diye oturup ağlamamız gerekiyor!
Kendi kendimize yetmez durumdayız. Hep yabancıya el açmak zorunda kalıyoruz.
Buna rağmen hâlâ boş böbürlenmelerle göz boyamaya çalışıyorlar, fakat gerçek gizlenemiyor!
Gerçek nedir? Suya düşen insan boğulmaz, sudan çıkamayan insan boğulur!
Bu yönetim bizi düştüğümüz bataklıktan çıkarabilse 17 yılda 17 defa çıkarırdı. Bilgisi, becerisi, vizyonu, günümüzün ağır şartları karşısında yetersiz kalıyor! Ülkeye yeni bir kan, yeni bir enerji gerekiyor!
Şu habere bakın: “Türkiye 52 milyon ton buğday ithalatıyla tarihi bir rekor kırdı. Gıda fiyatlarındaki yükselişi ithalatla durdurmaya çalışan iktidar son 15 yılda 52,2 milyon ton buğday ithalatına 14 milyar dolar (73 milyar TL) ödedi.”
Yani, dışarıdan buğday gelmezse ulusça aç kalacağız!
Buğdaydan ete kadar her yiyeceğini yabancılardan alan dışa bağımlı ülkelerin özgür kalmaları hiç de kolay değildir. Gerçek beka sorunu işte budur!



“Türk’üm” demek ayıp mı?
“Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” sözlerinin neresi dokundu bu baylara?
“İlkem, küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu ve milletimi, özümden çok sevmektir” sözlerinin neresi sakıncalı?
“Ülküm yükselmek, ileri gitmektir” demek ayıp bir söz mü? Irkçı bir ifade mi?
Allah aşkına söylesinler… Bunların neresi yanlış?

★★★

Sevgili okurlar... “Andımız”ın okullarda yeniden okutulması Meclis’te gündeme gelip oylanınca AKP ve HDP oylarıyla reddedildi. “HDP eşittir PKK” diyen iktidar partisi, terörist olarak gördüğü kişilerle “Andımız” konusunda hazin bir işbirliği yapmış oldu.
Hadi onları anlıyoruz. Türklükle sorunları var. Fakat…
Türkçü, milliyetçi geçinen MHP’lilerin bu oylamada “Çekimser” kalmaları daha hazin bir durum değil mi?
“Türkçülük” deyince mangalda kül bırakmayan MHP lideri Sayın Bahçeli, “Türk’üm” demeyi okul çocuklarına yasaklatmaya dolaylı destek vermeyi içine sindirebildi mi?
Nerede kaldı onun ve partisinin Türkçülüğü, milliyetçiliği?

★★★

AKP temsilcilerinin 6 yıl önce Oslo ve Dolmabahçe’de PKK temsilcileriyle pazarlık masasına oturduğu “Çözüm süreci” döneminde iktidar “Andımıza” yasak getirmişti.
Danıştay bu kararı yasaya ve hukuka aykırı bularak kaldırdı. Fakat AKP’li Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yargı kararını uygulamayıp yasağı devam ettirerek suç işledi.
İYİ Parti bu nedenle Meclis’e, “Danıştay kararının uygulanmamasına” ilişkin bir önerge verdi.
İşte reddedilen bu…
Kimler reddetti? AKP ve onun Genel Başkanı tarafından PKK’lı olmakla suçlanan HDP ret oyları verdi.
Bu durumda, milliyetçi diye bilinen MHP de “çekimser” oy kullanarak onlara dolaylı destek vermiş oldu.
Sayın Bahçeli “Ne mutlu Türk’üm diyene” sözünün neresinin sakıncalı buluyor? Açıklasa da herkes öğrense…
Bir de “Beka sorunu” diye tutturup duruyor. Bekayı “Türk’üm” demeyi yasaklatarak mı sağlayacak?

Tunç Soyer’in günahı ne?


AKP, CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı Tunç Soyer’e taktı kafayı…Soyer düzgün bir siyasetçi… Kirli, karanlık bir işi yok.
Bu yönden hiçbir açığını bulamayan iktidar, 21 yıl önce ölen babası Nurettin Soyer’in üzerinden onu yıpratmak istiyor.
12 Eylül darbesinin askeri savcısı olan Nurettin Soyer’in idam ve işkenceyle anıldığını iddia eden AKP, “Babasına bak oğluna oy ver!” diyor.
Babasının hataları olmuşsa Tunç Soyer’in ne günahı var?
Suç ve cezaların şahsiliği prensibi ne oldu?
Bu, evrensel bir hukuk kuralıdır. Herkes kendi yaptıklarından sorumludur.
AKP, hukuku kendine göre yontuyor, işine gelmezse yargı kararlarına bile saygı göstermiyor.
Sormak lâzım:
- Ey AKP, sen FETÖ’den tutuklanan eski rektörün kardeşi Bekir Pakdemirli’yi Bakan yapmadın mı?
- Tutuklanan FETÖ’cü generalin kardeşi Şaban Dişli’yi Hollanda’ya büyükelçi atamadın mı?
- Damadı FETÖ’cülükten tutuklanmış olan Bülent Arınç’ın oğlunu AKP milletvekili yapmadın mı?
Bu durumda Tunç Soyer’e babası üzerinden saldırmak “çifte standart” olmuyor mu?
Ayıptır beyler!

TEBESSÜM

“Vay be! Nasıl da bildin?”


Yaşları çok ilerlemiş iki adam kahvehanede sohbet ediyormuş. Biri öbürüne:
“Tahmin et, ben kaç yaşındayım?” demiş.
Öbür ihtiyar “Aç ağzını bakayım” demiş. Adam açmış ağzını, öbürü incelemiş. Sonra “Şimdi kafanı eğ, kulaklarını göreyim” demiş, onun kulaklarını incelemiş ve cevap vermiş:
“Sen tam 95 yaşındasın. 1924 yılının 6 Şubat günü doğmuşsun…”
Yaşlı adam “Vay be! Nasıl da bildin?” diye hayret edince öbürü yanıtlamış:
“Aynı oyunu daha dün oynadık da ondan.”

GÜNÜN SÖZÜ


Türk milletine inancımız asla tükenmez. O bir deryadır ve birkaç kötü kişiyle kirlenmez!