Fiyatlar can yakıyor! İşsizlik artıyor! Enflasyon berbat!
Fakat... Ekonomimiz iyiymiş! Nasıl oluyor bu?
Mucizeler ülkesindeyiz sanki... Ay’a altı şeritli otoyol bile yaparız! Kim tutar bizi?
Saf halkımız hep inandı, hep güvendi ama sanırım artık yolun sonuna gelindi!
AKP’de artan istifalar bir uyanışı gösteriyor. 17 yıl süren derin uykudan, yönetimin lüks merakı, işsizlik, yoksulluk ve Suriyelilerin öpücüğü (!) bunları uyandırdı.
Ülkede işsizlik ateşi insanlarımızı yakarken 4 milyon Suriyeli o ateşle ısınıyor sanki... Bayramlarda ülkelerine gidip dönüyorlar. Tabii ki dönerler... Nasıl olsa Türkiye’de ekmek elden, su gölden... Üstelik her ay maaş da alıyorlar! Bundan iyisi Şam’da kayısı!
Bu arada her dört gencimizden biri işsizlik girdabında... Resmi işsiz sayımız 4 milyon 253 bin... Makyajlı rakam bu... Gerçek işsiz sayısı bunun en az iki katı!
Ülkede 4 milyon Suriyeli varken istikrar ve huzur beklemek hayaldir!



Bizde nedense adalet geç geliyor! Tabii ki, hiç gelmemesinden iyi ama bu, uygar olduğunu iddia eden bir ülkeye yakışıyor mu?
Cumhuriyet Gazetesi’nde görevli bir kısım gazeteci meslektaşımız yıllarca pisipisine hapis yattı!
Sonra adalet geldi, beraat ettiler ama bir kısmı hâlâ içeride!
“Geç gelen adalet, adalet değildir” sözü boşuna söylenmemiştir.
Ülkemizde bir “Hukuk ve adalet zafiyeti” olduğu bilinen bir gerçektir.
Peki, bu neden böyle?
Bunu “Türkiye demokratik bir hukuk devletidir” diyenlere sormak gerekiyor.

★★★

CHP’li Canan Kaftancıoğlu’na verilen ceza meydanda! 6 - 7 yıl önce attığı 5 tweet için 9 yıl, 8 ay, 20 gün cezaya çarptırıldı.
Bunca yıl neden beklendi, bilinmiyor. İktidarın kaybettiği İstanbul seçiminden hemen sonra açılan dava üç ay içinde yıldırım gibi bitirildi. Yargıda sürat rekoru!
Cezaevlerinde iddianameleri bile hazırlanmadan davalarının başlamasını bekleyen sanıklar varken, Canan Hanım için bu hız niye?
Ülkemizde bazı davalar jet gibi, bazıları da kağnı gibi yürüyor.

★★★

SÖZCÜ’ye “FETÖ’cü” diye haksız yere açılan dava iki yıldır sürüyor. Savcılık makamının tanık olarak gösterdiği 3 kişi de “Bizim bu konuda bilgimiz yok” mealinde ifadeler verdi. Elde tanık da, delil de, belge de kalmadı.
Beraat istemek, anamızın ak sütü gibi helal.
SÖZCÜ yazarlarının, Atatürk ilkelerini savunan Cumhuriyet yanlısı yayınları meydanda. Fakat dava hâlâ sürüyor. Neden?
Çünkü SÖZCÜ, iktidara muhalefet yapıyor. AKP cenahı SÖZCÜ’nün sesini soluğunu kesmesini, gazetenin gerçekleri yazmaktan vazgeçmesini istiyor, fakat...
Hiç kimse bizden iktidara yalakalık beklemesin!
Doğru söz çoğu zaman acı oluyor ama dünya tarihi doğru insanların biyografilerinden oluşur.
Doğruluk sarsılır ama yıkılmaz!

100 yıl önceki oyun gibi!


Türkiye üzerinde büyük oyunlar oynanıyor. Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, uygulanan proje ile Ortadoğu’daki milletlerin köleleştirilip kullanılmak istendiğini belirterek diyor ki:
“Türkiye’nin Ortadoğu politikası baştan yanlıştı, hâlâ da yanlış! ‘Güvenli Bölge’ söylemi de yanlış. Güvenli Bölge bir anlamda Amerikan projesidir. 100 yıl önce oynanan oyun tekrar ediliyor!
ABD, İsrail’i bölgenin tek gücü olarak kabul ettirmek peşinde... Bütün olumsuzluklara rağmen bu projeyi ancak Türk milleti durdurabilir. Tarihte örnekleri var. Türkiye’nin bölgesinde güçlü devlet olma şansı mevcut. Ortadoğu’da karar verici konumuna geçebilir. ABD’yi de buna mecbur edebilir. Fakat hiçbir siyasi parti bunu tek başına yapamaz. Siyaset kurumu maalesef gereksiz tartışmalarla vakit harcıyor!”

TEBESSÜM

“Sen nesin Aziz?


Aziz Nesin anlatıyor:
“1934 yılında ‘Soyadı Kanunu’ çıktı. Her Türk kendisine bir soyadı alacaktı.
Herkes kendi soyadını kendisi seçtiği için insanların bütün gizli aşağılık duyguları ortaya çıktı.
Dünyanın en cimrileri ‘eli açık’, dünyanın en korkakları ‘yürekli’, dünyanın en tembelleri ‘çalışkan’ gibi soyadları aldılar.
Her türlü yağmada hep sona kaldığım için güzel soyadı yağmasında da sona kaldım. Ben de kendi kendime sordum:
‘Sen nesin Aziz? Ve kendime ‘NESİN’ soyadını aldım. Herkes ‘Nesin’ diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.”

GÜNÜN SÖZÜ

Doğum oranı çok fazla olan bir ulusun, insan hayatına önem vermesi beklenemez!