Seçim için son dönemece girdik.
Meydanlarda hâlâ ısrarla aynı sözü söylüyorlar:
“Bu seçim beka seçimidir!”
Yani “Var olmak ya da olmamak!” seçimi...
Gerçekten bir beka sorunu varsa bu belki de kendilerinin beka sorunudur, onu bilemeyiz.
Bu iktidarı kötü yönettiği ekonomi yıkacak!
Durumu kendileri de gördükleri için fiyatlardan, pahalılıktan, işsizlikten söz etmeyerek “Beka sorunu” deyip duruyorlar! Tabii ki buna inananların sayısı çok fazla değil... Aslında ülkemizde bekanın ne olduğunu bile bilmeyen geniş kitleler var!
Adaletsizliğin, hukuksuzluğun, kin ve nefretin egemen olduğu, yoksulluğun ve pahalılığın can yaktığı ülkemizde bunlardan bahsedemedikleri için  “Beka” diye tutturdular ve  Kılıçdaroğlu ile Meral Akşener’i hedef tahtasına oturtup yarattıkları gerginlikle halkın dikkatini dağıtmaya çalıştılar.
Bu taktik sökecek mi, yakında göreceğiz!
Seçimlere 6 gün kala Meral Akşener uyarıyor:
“31 Mart akşamı bunların kulağını çekip kızartmazsanız, 1 Nisan günü zamların altında tir tir titreyeceksiniz. Söylemedi demeyin ha... Onun için bu kulaklar çekilecek!”



Diyanet İşleri ülkemizde ne iş yapar? Görevi halka batıl inançlar aşılamak mıdır? Toplumu geriye, eski çağlara götürmek midir?
Diyanet, resmi internet sitesinde yayınladığı “Telefon, mesaj ve internet yoluyla boşama geçerli midir?” sorusuna şu cevabı vermişti:
“Bir kimse, yüzüne karşı ‘Seni boşadım, benden boş ol’ demek suretiyle karısını boşayabilir. Bu sözleri, telefon, mektup, mesaj, internet ve faks yoluyla bildirerek de boşayabilir.”
Diyanet’in görevi bu saçma fikirleri kafalara sokmak mıdır?

★★★

Aileye, sosyal yaşama, nişanlanmaya, evlenmeye, boşanmaya, mirasa, ticarete (v.s.) dair yüzlerce Diyanet fetvası var.
Diyanet, fakülte ve liselerde temsilci belirleyerek eğitim hayatını da buna yönlendirmeye çalışıyor.
Diyanet İşleri, evrensel hukuk kuralları karşıtı ve sosyal hayatın doğumdan ölüme kadar tüm yaşamını düzenleyen fetvalarıyla, adına millet diyemeyeceğimiz, birbirine yabancılaşmış garip bir toplum tasarlıyor.

★★★

Diyanet’in bazı fetvaları:
- Nişanlılar flört edemezler, el ele tutuşamazlar.
-
 Kocanın 4’e kadar çok eşli olma hakkı vardır.
-
 Boşanma yetkisi kocaya verilmiştir. Koca, yetkisini karısına veya başkasına devredebilir.
-
 Mahkeme önüne çıkmadan “Boş ol” sözüyle boşanma olabilir.
-
 Mirastan kız çocukları, erkeğin yarısı kadar pay alabilir.
-
 Mirasçı farklı dinden ise mirastan pay alamaz.
-
 Evlatlık, evlat edinene mirasçı olamaz.
-
 Yaşlı erkeğin saçını siyaha boyaması mekruhtur (iğrenç, tiksindiricidir).

★★★

Sevgili okurlar...  Bu acayip fetvaları, tarihçi ve eğitimci Mustafa Solak’ın;
“Diyanet’in Fetvaları” (Atatürk’ten bugüne Diyanet’in dönüşümü) adlı yeni kitabından naklettim. Toplumsal mücadelede değerlendirilmesi gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. (solak81@outlook.com)

İçler acısı bir ziyaret!


E. Albay Tahsin Ataizi’nden, serzeniş dolu bir mektup aldım. (Özetle) okuyalım:
“Sayın hocam, Rahmi Turan ağabeyimiz...
Hitabımı mazur görün. Sizlere olan yakınlığımız ve inanmışlığımız sözcümüz olmanızdan dolayıdır.
Tüm Harbiye’li devre arkadaşlarım olarak da size iletmek istediğim bir konu var.
Bu hafta içerisinde Org. Nusret Taşdeler’in kardeşi Tümgeneral Nevzat Taşdeler için ziyaret amacıyla Silivri kampına (!) doğru yola çıktım.
Malûm, demokratik, laik Türkiye’de adaletin zamanında uygulanarak hukukun üstünlüğünün tartışılmaz olduğu (!), basın özgürlüğünün de sonsuz olduğu (!) inancıyla (Bundan şüphesi olan mı var? Sakın düşündüğünüz her şeyi söylemeyin. Kaş yapayım derken göz çıkartmayalım.) cezaevine gittim.
Ancak, gönül değil, havamı aldım. Maalesef silah arkadaşlarımla görüştürülmeden üzüntümü içime gömerek Silivri kampından ayrıldım.
Tek tesellim, ısrarlarım üzerine cezaevi savcısı ile görüşmek oldu.
Öğrendiğime göre, bir ziyaretçi Amerika’dan uçakla on saat uçarak gelse bile, değil tutuklularla, savcımızın kendisiyle bile görüşemezmiş... Kural öyleymiş!
Sonuç olarak: Canım ciğerim olan silah arkadaşlarımı göremeden tornistan yapmak zorunda kaldım.
İleride beraat ettiklerinde, bir ziyaretlerine bile gidemediğim o arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım? Demokratik ve özgür (!) ülkemde, kara kara bunu düşünüyorum.”
(Tahsin Ataizi)

TEBESSÜM

“Utanmıyor musun?”


Adam, polisler tarafından yakalanıp yaka-paça karakola götürülmüş...
Suçu: Kadın ticareti yapmak!
Tecrübeli komiser öfkeli bir şekilde sormuş:
“Bu ne rezil iştir? Utanmıyor musun nikâhlı karını satmaya?”
Adam itiraz ederek:
“Satmıyorum ki komiser bey” demiş.
Komiser daha da köpürmüş:
“Ya ne yapıyorsun lan?”
Adam sakin bir şekilde cevap vermiş:
“İşletme hakkını bir geceliğine devrediyorum.”
(Kıssadan hisse)

GÜNÜN SÖZÜ


Kan kokusu almış bir köpekbalığından çok daha tehlikelisi petrol kokusu almış Amerika’dır (B.Shaw)