Mustafa Kemal’in 100 yıl önce yaktığı özgürlük ateşi asla sönmeyecek! Onun Samsun’da Milli Mücadele için attığı ilk adımın 100’üncü yılını dün gururla kutladık.
1919 yılının zor şartlarında, yedi düvele karşı savaş açtığı günlerde 38 yaşında olan Mustafa Kemal Atatürk “Ben Türk’ün haysiyeti, gurur ve kabiliyetine güveniyorum” diyordu.
Oysa aynı dönemde son Osmanlı Padişahı Vahdettin, İstanbul’u işgal eden düşmana, tahtını kurtarmak için yalakalık yapıyor, Türk halkına hakaret ediyordu.
Padişah, 16 Mart 1920 günü Yıldız Sarayı’nda Rauf Bey, Meclis kararı olmadan hiçbir anlaşmaya imza atmamasını, milletin buna tepki göstereceğini söylediğinde:
“Sen ne diyorsun Paşa? Millet dediğin nedir? Millet koyun sürüsüdür. Ona bir çoban lâzım. O da benim!” diye bağırmıştı.
Padişah millete “Koyun sürüsü” derken Atatürk “Ben asil milletime güveniyorum” diyordu.
İşte onunla padişah arasındaki fark! Tekrar minnet ve şükranla anıyoruz.


Günümüzde ülkemizi yönetenlerin “İki ayyaş” dedikleri kahramanların kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin özgür birer ferdi olmakla övünüyoruz.
Dün 19 Mayıs 1919’da atılan özgürlük adımının 100’üncü yılını kutlarken, Büyük Atatürk ve onun bir numaralı silah arkadaşı İsmet İnönü’ye “İki ayyaş” denilmesinin acısını bir kez daha yüreğimizde hissettik!
Tarih gerçekleri yazıyor. Fakat onlar okumayı sevmiyorlar ki!
“İki ayyaş” denilerek hakaret edilmek istenen o iki yüce kahramanın kurduğu Türkiye Cumhuriyeti sayesinde özgür ve bağımsız yaşayabiliyoruz.
Bu cumhuriyeti içten ve dıştan yıkmaya çalışan çok sayıda düşmanımız var.
Dış düşmanlar normal de, yüreğimizi yakan içimizdeki düşmanlardır!
Atatürk’e ağır şekilde hakaret eden, “Kurtuluş Savaşı’nın keşke Yunan kazansaydı” diyen hainlerin zihniyetinde olanlardır bizi kahreden...

★★★

Mustafa Kemal Atatürk “Türk’ün haysiyeti, gurur ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Ben milletime güveniyorum. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun, daha iyi. Öyleyse ya istiklâl, ya ölüm” diyerek başlattığı özgürlük savaşını kazandı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdu.
Türk ulusunun makûs (ters giden) talihini o yendi.
Kendilerine yaşadıkları ülkeyi armağan eden Atatürk’e sövenlerin utanma duygusu da, vicdanı da yoktur!

“Başkanlık sistemi, başarısız oldu!”


Hüsamettin Cindoruk bugün siyaset dünyamızın en tecrübeli adamıdır.
86 yaşına giren Türkiye sevdalısı Cindoruk hâlâ dinç, hâlâ mücadele halindedir...
“Milli Merkez Başkanı” olan Hüsamettin Cindoruk “19 Mayıs Bayramı” nedeniyle yaptığı bir çağrıyı bana da yolladı. Bir gün gecikmeyle de olsa bunu nakletmeyi görev bildim. Özetle şöyle diyor:

★★★

Türkiye Cumhuriyeti kalıcı, barışçı, milli değerlere bağlı, demokratik, saygın bir devlettir.
İçte ve dışta zorluklar çoğalıyor. Yüce Meclis’in desteği, partilerin uzlaşmaları, uluslararası kuruluşlarla dayanışma yoksunluğu çoğalıyor!
Ekonomik göstergeler düzelmiyor!
Başkanlık Sistemi başarısız, yersiz, gereksiz ve nafile bir dayatmadır. Demokrasimiz açısından ise tehlikelidir.
Devletimizin geçmiş yüzyılın deneyimlerinden yararlanan, iyileştirilmiş parlamenter sisteme hızla dönmesi gerekiyor.
Yargının tekrar güvenirliğinin, devletin insan hak ve özgürlükleri açısından tekrar onur kazanması için hızla bu gereği yerine getirmek zorundayız.
Ortak akıla gereksinimiz var.
Yüz yıllık bir devlet sistemi, bir heves, bir deneme düşüncesiyle değiştirilemez.
Üstelik, milli mücadeleyi kazanarak parlamenter sistemi kuran Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yönelik bu dayatma nafile ve tehlikeli bir girişimdir!
Bir an önce huzur iklimine dönülmesi gerekiyor!”

TEBESSÜM

Temel, rakı ve dayak!


Çocuk Temel, arkadaşı Dursun’a:
Ula” demiş “Babamın rakı şişesinden gizlice içtim, anlaşılmasın diye şişeye su koydum, bu defa bembeyaz oldu. Ben ne yapacağım şimdi?”
Dursun akıl vermiş:
“Bence şişedekinin hepsini iç!”
Temel sormuş:
“O zaman babamdan daha fena dayak yemez miyim?”
Dursun:
“Yersin ama” demiş “Sen o rakı şişesini bitirdikten sonra dünyanın dayağını yesen bile hiç duymazsın!”

GÜNÜN SÖZÜ


Dünyanın en güzel iki sözcüğü, sevmek ve yardım etmektir!