Geçici önlemlerle yiyecek maddelerindeki fiyat artışlarını engelle­meye çalışıyorlar. Nereye kadar?
Tarım Kooperatifleri Genel Müdürü Fah­rettin Poyraz tanzim satışlardaki ucuz mey­ve-sebze için iki buçuk aylık planlama yapıldığını söylüyor. Yani seçimden sonra ucuz satışlar bite­cek. Ya sonra?
Seçimi atlattıktan sonra kime ne? Şikâyet edenle­rin canı cehenneme!
Taşıma suyla değirmen dönmez. Önce üretimi arttırmak lâzım. Şu hale bakın:
Buğday: Rusya ve Ukrayna’dan.
Kırmızı et: Brezilya ve Arjantin’den.
Mercimek: Kana­da’dan.
Mısır: Rusya’dan.
Arpa: Fransa’dan.
Çay: Sri Lanka’dan.
Pirinç: Amerika’dan.
Kuru Fasulye: Meksi­ka’dan.
Nohut: Hindistan’dan.
Üzüm: İran ve Şili’den geliyor.
Bunlara kamyon dolusu döviz ödeyip yabancıları besledik.
Neden? Kendi ürettiği­mizle kendimizi doyura­mıyoruz da ondan.
Bir de “Bizde millet aşkı var” diyorlar.
Aşk fedakârlık ister. “Hep bana, hep bana” diyenler mil­let için hangi fedakârlığı yapıyor?



Şu yobaz güruhu var ya... Hemen her gün bir şeyler uyduruyor, kimi zaman Ata­türk’e, kimi zaman Türkiye Cumhuriyeti’ne ve bazen de laiklere öfke yağdırıyor.
Yalnız bunlar değil tabii ki... Onların, her uygar şeye olduğu gibi müziğe de düşman oldukları ortaya çıktı. Şimdi bir takım gericilerin “Dinde müzik günahtır, yasaktır” diyerek Mozart’a kafayı tak­tıkları anlaşılıyor.
İlahiyatçı yazar Nazif Ay’a bu konudaki görüşünü sor­dum. Özetle şöyle:

★★★

“Son günlerde Mozart ve müzik türleri üzerinden bir fırtına kopartılmakta, hatta kimi dinci yayınlarda ‘Sakın­calı şarkı listesi’ yayınlan­maktadır.
Müzik için genel tanımlama­ların başında, onun ruha gıda olduğuna dair klişe söz gelir. Müziğin ruha ne kadar yararlı ya da zararlı bir gıda olabi­leceği konusu tartışılır ama onun tüm varlıklar için ihtiyaç olduğu kesindir.
Kur’an ve Peygamber sözlerinden kendilerine sahte deliller üreten dinciler, din hukukçuları olan fıkıhçılardan uydurma alıntılar yaparak müziğin ve şarkı söylemenin tamamen haram olduğu fikri­ne zemin hazırlarlar.
Oysa İslam düşünürle­rinden İmam Gazali, şarkı söyleme ve sema ile ilgili olarak din açısından geniş bil­gi vermekte, bunların haram olduğuna dair güvenilir bir dinî hükmün olmadığını vurgula­maktadır. Ayrıca Medine’ye hicretinde Ensar kadınlarının tef çalıp şarkı söyleyerek Hz. Muhammed’i karşılamalarını belirtilmektedir.
Kimi din kaynaklarında varmış gibi uydurulan ifade ve hezeyanların yanında, gerçek kaynaklı verilerle dinin müziğe bakışını bilmemiz gereklidir.
Eşi Ayşe, Hz. Muham­med ile birlikte müzikli or­tamlara ve şenlikli düğünlere katıldıklarını belirtmiştir.
Abdullah bin Büreyde, bir savaştan dönen peygam­beri siyahî bir kadının karşı­layarak: “Ey peygamber, Allah seni sağ salim geri getirirse senin huzurunda tef çalıp şarkı söylemeye niyetlenmiştim” dediğini, Hz. Muhammed’in de ona “haydi çal” karşılığını verdi­ğini aktarmıştır.
Şarkılara renk katan tüm enstrümanların müzikte kul­lanılmasında din bakımından hiçbir sakınca yoktur. (Nazif Ay)

Hayaller ve gerçekler


Kadim okurlarımdan Er­soy Öngün’den gelen ilginç bir e-posta:
Hayaller: Başkanlık Sistemi gelecek ülkede beka sorunu kalmayacak.
Gerçekler: “Beka sorunu devam ediyor” diyorlar.
Hayaller: Ekonomi düzlü­ğe çıkacak.
Gerçekler: Dolar uçtu. 1 dolar bir kilo patates oldu. Ekonomi patates oldu!
Hayaller: Uzay ajansı kurulu uzaya gidilecek.
Gerçekler: Sebze fiyatları­nı düşürmek için tanzim satış yerleri kurulmaya başlandı.
Hayaller: Dünya bizi konuşacak, kıskanacak.
Gerçekler: Biz çarşı-pa­zarı konuşmaya başladık. Meyveyi taneyle alır olduk.
Hayaller: Bilişim çağını yakalayacağız.
Gerçekler: Bilişim çağını da kaçırdık. Tüm sektörler durdu. Tasarruf yapamaz olduk.
Hayaller: Başkanlık Sistemi’nde kararlar hızlı alınacak, devlet daha etkin işleyecek.
Gerçekler: Memura vaat edilen 3600 ek gösterge kararı 8 ayda yasalaşamadı.

TEBESSÜM

Çocuk nasıl doğdu?


Çocuk sınıfta uzun süredir merak ettiği bir şeyi öğretme­nine sorar:
“Hocam ben nasıl doğ­dum?”
Öğretmen bir çocuğun nasıl dünyaya geldiğini, birinci sınıf çocuklarına anlatmayı uygun bulmaz ve “Babana sor” der.
Çocuk akşam olmasını he­yecanla bekler ve babası işten eve dönünce sorar:
“Baba ben nasıl doğ­dum?”
Baba bir süre ciddi ciddi düşünür, sonra konuyu uzat­mamak için:
“Gece yatmadan önce yastığımın altına şeker koydum. Bir de baktım ki, sabah sen dünyaya gelmişsin” der.
Çocuk “Tamam” diyerek gece yatmaya gider. Yat­madan önce de meraktan yastığının altına şeker koyar. Sabah kalkar, bir bakar ki, şekerin her tarafı karıncalarla dolmuş.
Bunu gören çocuk içli bir şekilde:
“Ahh ahh!” der “Şeytan diyor ki ‘Elinin tersiyle vur gitsinler’ Fakat baba yüreği işte, dayanamıyor insan...”

GÜNÜN SÖZÜ


Kitaplar, içimizdeki korkunç buzları kıracak olan baltalardır!