Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle garabet olmaz!
Seçimin üzerinden 28 gün geçti ama İstanbul’da hâlâ bir sonuç yok!
Sandık başkanlarını Yüksek Seçim Kurulu belirlediği halde şimdi yanlış seçildiği ve kısıtlı denilen seçmenlerin oy kullandığı iddia ediliyor. AKP bu nedenle iptal istiyor!
YSK Başkanı Sadi Güven seçimden 2 ay 10 gün önce (21 Ocak 2019’da) “Mükerrer seçmen de yok, sahte seçmen de hayali seçmen de yok!” diye kesin açıklama yapmış, “Bir T.C. vatandaşının sisteme 2 kere kayıt olması söz konusu değil. Seçmen sayısı 57 milyon 93 bin 985” diye resmen ilan etmişti.
Şimdi hâlâ neyi araştırıyorlar?
YSK’nın, AKP’nin gönlünü yapmak için bir takla atmadığı kaldı!
Başkan ve üyeler âdeta kendilerini inkâr ediyorlar!
Buna halk tabiriyle “öküz altında buzağı aramak” denir ve utanç verici bir olaydır.
Şahsen benim YSK denilen ve kendi verdiği kararları tanımayan bu kurula hiç güvenim kalmadı.
YSK, İstanbul seçimlerini haksız bir kararla iptal ederse ülkeye kötülük eder ve bunun vebali büyük olur!



Ünlü bir atasözümüz vardır: “Yiğidi öldür ama hakkını yeme!” denir.
Şimdi, ben de dahil olmak üzere hep İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu eleştiriyoruz. Haklı nedenlerimiz olduğunu düşünüyoruz ama... İşin bir de “ama”sı var...
Ankara’dan güvendiğim bir gazeteci kardeşim, Talat Atilla aradı:
“Ağabey... Süleyman Bey hakkında sana önemli şeyler anlatmak istiyorum” dedi.
Sordum:
“Kılıçdaroğlu’na saldırı sırasında o da aynı yerdeydi. Birkaç yüz metre ötedeki bir evdeydi... Olaydaki güvenlik ihmalini mi anlatacaksın?”
“Hayır! İşin bilinmeyen içyüzünü anlatmak istiyorum. Sadece bilgin olsun diye anlatıyorum. Böyle konularda hassas olduğunu biliyorum.”
“Anlat tabii ki... Tek taraflı davranışı ben de sevmem. Doğru ne ise bilinmeli.”

★★★

Talat Atilla’nın anlattıklarından önce, o olayla ilgili olarak yazdıklarımı bir kez daha okuyalım. Vahşi saldırıyı, atılan hain yumruğu, insanlıktan uzaklaşan cırtlak bir kadının “Yakın evi... Yakalım onları!” diyen tüyler ürpertici haykırışlarını anlatırken şöyle bir eleştiri yapmıştım:
“Kılıçdaroğlu ve yanındakiler sığındıkları küçük evde bir buçuk saat mahsur kaldılar. O evin yakınındaki başka bir evde Milli Savunma Bakanı ve İçişleri Bakanı, çevrelerinde koruma ordusuyla bulunuyorlardı. Keyifleri gıcırdı. Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evi kuşatan güruhla nedense ilgilenmiyorlardı. Linç girişimine nasıl bu kadar sessiz kalıyorlardı? Ülkenin güvenliğinden sorumlu değil miydiler?”
Talat Atila’ya “Bu ifadelerde nedir yanlış olan?” diye sordum. O “Ben yanlışlıktan değil, eksiklikten söz ediyorum” dedi ve anlattı:
“Sevgili ağabey... Bağımsız kaynaklardan öğrendiğime göre Kılıçdaroğlu’nun saldırıya uğraması sırasında Ankara Valisi, Emniyet Genel Müdürü ve Jandarma Kuvvetleri’ni harekete geçiren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur. CHP protokolünün can güvenliğinin sağlanması talimatını veren odur. Emniyet Genel Müdürü’ne ‘Olaya derhal müdahale et’ diyen de odur. Bunun üzerine Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya’nın kalabalığın karşısına dikilip:
‘Eğer birine zarar verecekseniz, önce beni ve görevlileri linç edeceksiniz’ demesi olaya damgasını vurdu. Bunların bilinmesini istedim.”

★★★

Sevgili okurlar... Yukarıda da dediğim gibi “Yiğidi öldür ama hakkını yeme” denir. Bu nedenle Talat Atilla’nın anlattıklarını nakletmeyi bir görev bildim.
Ancak şimdi Süleyman Soylu’ya İçişleri Bakanı olarak önemli bir görev düşüyor. Bu vahim olayın bütün yönlerinin ortaya çıkartılması gerekiyor.

Devir internet devri


İnternet geldi, devir değişti. Sosyal medya öyle bir hale geldi ki haber ve bilgi akışının önemli bir belirleyicisi oldu. Her geçen gün artan ilgiyle artık internet devrinde yaşıyoruz.
82 milyon nüfusa sahip Türkiye’de 59 milyon kişi internet dünyasında dolaşıyor. İlginç olan 56 milyon kişi cep telefonlarını internete bağlanmak için kullanıyor.
Sosyal medya özellikle gençliğin vazgeçilmezi... Ülkemizde 52 milyon kişi Facebook, Instagram, Twitter gibi popüler uygulamaların takipçisi. Dünyayı oradan takip ediyor.
Bir numarada ise YouTube var. İnternet kullanıcılarının yüzde 92’si YouTube diyor. SÖZCÜ’nün ekonomi yazarlarından Murat Muratoğlu da “YouTube sitesi” açtı.
Ben ekonomik olayları Murat Muratoğlu’nun yorumlarından izliyorum. Yüksek izlenme oranına sahip. Muratoğlu’nun gazetedeki yazıları çok seviliyor. YouTube’daki yorumları da bunu tamamlıyor. Bir denemekte yarar var. Kim bilir, belki de tiryakisi olursunuz.

GÜNÜN SÖZÜ

Adalet dağıtan hâkim “âdil” olmak için önce kendi vicdanını yargılar!