Ünlü bir atasözümüz vardır:

“Akılsız başın cezasını ayaklar çeker!” denir.

Ülkemizin haline ve dolu taneleri gibi tepemize yağacak yeni vergilere bakıyorum da:

“Kötü yönetimin cezasını o ülkenin yurttaşları öder!” diye düşünüyorum.

Memleketi yönetenler gökten paraşütle inmediler ya... Onları vatandaşlar getirip tepemize koydu.

Yaşanan perişanlığa kader denilemez. Demokratik ülkelerde insanlar geleceklerine kendileri karar verir.

Bizim insanlarımızın seçimi de bu!

Ağlamaya hakkımız yok ama eleştirmeye hakkımız var.

Dünkü gazete haberlerine baktım. Korkusuz Gazetesi “Çuvalla vergi geliyor. Yeni yıla kalmadan vatandaşın beli iyice bükülecek!” diyordu.

Doğru bir teşhis. Yeni vergiler zengin-fakir demeden herkesi depreme uğramış gibi sarsacak.

İktidar, bütçe açığını kapatmak için birçok alanda yeni vergi düzenlemeleri yaptı. Bunlar Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi.

Her ulus kendi kaderini kendisi seçiyor!



Amiral Gemisi su alıyor.

Durum üzücü ve tehlikeli!

Hürriyet Gazetesi’nden bahsediyorum.

Hürriyet uzun yıllardır (kurulduğu 1948 yılından beri) Türk basınının Amiral Gemisi diye bilinirdi.

Şimdi, okyanusta buzdağına çarpıp ağır yara alan Titanik transatlantiğine benzedi.

Hürriyet’te benim güzel anılarım vardır. Büyük olduğu zamanlarda o gazetede 3 ayrı dönem görev yaptım:

1) 1967-1968 (Spor Servisi Şefi idim)

2) 1990-1991 (Genel Yayın Yönetmeni idim)

3) 2007-2011 (Köşe yazarı olarak görev yaptım)

Hürriyet’i Genel Yayın Müdürü olarak yönettiğim dönemde gazetenin günlük net satışı 539.000 idi.

Hürriyet’in şimdiki patronu hariç, bütün patronlarıyla çalıştım.

1) Haldun Simavi (Büyük bir patrondu ve gazetecilikte hoca idi)

2) Erol Simavi (Onunla yıldızımız pek barışmadı)

3) Aydın Doğan (Gönül insanı ve çok önemli bir gazete patronu idi)

Hürriyet, meslek hayatımın önemli bir bölümünü kapsar. Bu bakımdan ilgim ve sempatim hep devam etmiştir. Ancak, artık bugün o eski Hürriyet’in yerinde yeller esiyor! Adının başındaki “Hür” kelimesi de çoktandır kaybolmuş durumda!

★★★

Demirören Grubu’na geçtikten sonra gazetenin hayat damarı kesildi. Yani bağımsız ve tarafsız gazeteciliği bitirilince Hürriyet soldu, sarardı ve hızla tiraj kaybetti!..

Şimdi üzücü haberler geliyor ve Hürriyet’te gazeteci kıyımı yapılıyor! Genel Yayın Yönetmeni’nin bile haberi olmadan evlere gönderilen mektuplarla gazetecilerin işten atıldığı bildiriliyor.

İlk etapta 44 meslektaşımızın işine son verildi!

Babıâli’de şimdiye kadar görülmemiş nitelikte olan kıyımın aynı çirkinlikle devam etmesi muhtemel...

Mesleğe uzun yıllar emek veren deneyimli gazeteciler, kendilerini bir anda kapının önünde buluyor. AKP döneminde büyüyen işsizler ordusuna çok sayıda gazeteci ekleniyor.

★★★

17 yıldan beri gazeteciliği denetim altına almaya uğraşan iktidar, büyük oranda amacına ulaşmış görünüyor.

Bugün gazete ve televizyonların yüzde 90’ına yakını (menfaatleri gereği) iktidar yandaşı olmuş durumda...

Fakat, tarih bilgisi olanlar, basına bu zulmü reva görenlerin zaman içinde eriyerek silinip gittiklerini, gazeteciliğin ise, her türlü baskıya rağmen ayakta kaldığını bilirler.

Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar ile yazar Gülse Birsel ve Naim Dilmener’in işten çıkarmalara tepki olarak istifa etmeleri onurlu bir davranış olmuştur ama “Hürriyet çalışanlarının onuru 3 kişiyle mi sınırlı?” sorusuna bir cevap veremiyorum.

Mektup değil balyoz sanki!


Artık ışıltısı sönen, parlaklığı kaybolan Hürriyet Gazetesi’nin onlarca çalışanının, yıllarca emek verdikleri gazeteden çirkin bir şekilde kovulmaları basın camiasında büyük tepki yarattı.

Akşam evlerine giden gazeteciler, uzun-beyaz zarflı bir mektupla karşılaştılar.

Aslında bu bir mektup değil, kafalarına inen bir balyozdu sanki... İşten kovulmuşlardı!

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto bu yakışıksız olaya son derece üzülerek “Hürriyet Gazetesi iktidarın güdümüne girdiğinden beri su almaya başlamıştı” dedi ve şöyle devam etti:

“İşten çıkarmalardan Amiral Gemisi’nin batma aşamasına geldiğini gözlemliyoruz. Uzun yıllar bu mesleğe emek vermiş bir gazeteci olarak çok üzgünüm.

İşine son verilen meslektaşlarımızın her biri ayrı bir değerdir.

Gazetecilik tarih boyunca her türlü baskıya karşı hep ayakta kalmıştır.

Gazetecilere bu zulmü reva görenler geriye anımsanması bile istenmeyen kötü izler bırakacaklardır.

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti her zaman, halkın haber alma hakkına sahip çıkan, emek veren meslektaşlarımızın yanında olacaktır.”

GÜNÜN SÖZÜ

Dünya kötü adamlardan değil, iyi adamların sessizliğinden çekiyor!