Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Akıncı ölümle tehdit ediliyormuş!

İşte bu olmadı!

Fikir düzeyinde tartışmalara evet ama tehdit ve zorbalığa hayır!

Akıncı “1974’de biz, adına ‘Barış harekâtı’ desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi ‘Barış Pınarı Harekâtı’ desek de (Suriye’de) akan su değil kandır!” demiş, varlığını borçlu olduğu Türkiye’ye saygısızca dil uzatmıştı.

Evet, bu sözler basiretsizliktir, Akıncı her türlü eleştiriyi hak etmiştir ama ona verilecek cevap ölüm tehdidi olmamalıdır.

Her tepki uygarca, fikir düzeyinde olmalı, eyleme dönüşmemeli.

Aldığı tehditleri açıklayan Akıncı’nın endişeye kapıldığı anlaşılıyor.

Ben kendi adıma Akıncı’nın sözlerine çöp kadar değer vermiyorum ama onu ölümle tehdit edenleri de şiddetle kınıyorum. Bu tip zorbalar demokrasiden nasipleri olmayan kişilerdir.

Akıncı’ya en güzel cevabı Kıbrıslı soydaşlarımızın önümüzdeki yıl seçim sandığında vereceklerine inanıyorum.





Savaş muhabiri olmak zordur.

Her an ölümle burun buruna gelebilirsiniz.

Dünya basın tarihi, savaşlarda görev yaparken ölen gazetecilerle doludur.

 

1974 Kıbrıs Savaşı’nda, yönetmeni olduğum Günaydın Gazetesi’ne servis yapan Anka Ajansı’nın muhabiri Adem Yavuz vurularak şehit edilmiş ve Günaydın Gazetesi’nin en yetenekli muhabirlerinden Ergin Konuksever hain bir Rum kurşunu ile ağır yaralandıktan sonra uzun süren tedaviler sonucu hayata dönmüştü.

Gazeteciler ölüm tehlikesini neden göze alırlar? Okurlarına daha iyi haber ve fotoğraf verebilmek, savaşın vahşetini daha iyi yansıtabilmek için...

★★★

Bunları neden anlatıyorum?

Yukarıdaki fotoğrafta Bosna Hersek Cumhuriyeti’nin ilk devlet başkanı Aliya İzzetbegoviç’in yanında gencecik bir gazeteci var.

İşte bu genç, o tarihte yönetmeni olduğum Meydan Gazetesi’nin savaş muhabiri İsmail Yılmaz’dır. İstanbul’dan Saraybosna’ya gitmiş, Müslümanların lideri İzzetbegoviç’le savaş karargâhında röportaj yapmıştı.

Bosna Hersek, eski Yugoslavya’yı oluşturan 6 cumhuriyetten biridir. Yugoslavya’nın başında ırkçı Devlet Başkanı Miloseviç vardı...

Bu adam, bağımsızlığını ilan eden Müslüman Bosna Hersek’e karşı etnik temizlik harekâtı başlatınca kanlı bir savaş çıkmıştı.

İnsanlar öldü, evler, camiler, tarihi eserler yıkıldı, Müslümanlar toplama kamplarında işkenceye tabi tutuldu, kadınlar vahşice tecavüzlere uğradı.

İzzetbegoviç direncini kaybetmedi, mücadeleye devam edip Bosnalı Müslümanları bağımsızlığa kavuşturdu.

★★★

Yukarıda, kanlı çarpışmaları takip için  Bosna’ya giden genç gazeteci İsmail Yılmaz’ın 27 yıl önce İzzetbegoviç’le çektirdiği fotoğraf görüyor.

O tarihte savaş muhabirliği yaparken aynı zamanda Hukuk Fakültesi’nde okuyan İsmail Yılmaz okulu bitirdikten sonra avukatlığa başladı.

Peki, gazetecilikten koptu mu? Hayır!

O şimdi, Türkiye’nin en yüksek tirajlı gazetesi SÖZCÜ’nün avukatıdır.

4 gün önce ölümünün 16’ncı yılında İzzetbegoviç’i sevgiyle ananlardan biri de o zamanın başarılı savaş muhabiri, bugünün başarılı avukatı İsmail Yılmaz idi, “Nur içinde yat sevgili İzzetbegoviç, mekânın cennet olsun” diyerek saygı duruşunda bulundu. Vefalı olmak güzel bir şey.

Nedir bu para hırsı?


“Atatürk’ün Yanı Başında” adlı ünlü kitabın yazarı Kemal Ulusu’dan bir mektup aldım. Şöyle diyor:

“Okuduğum manşet haber beni çok üzdü. Eski anlı şanlı bakanımız Hilmi Güler, şimdi Ordu Belediye Başkanlığı yapıyor ve ayda 250.000 lira alıyormuş...

Eşim İlkin Ulusu da çok üzülmüş. “Vah vah! Acaba benim mütevazı emekli maaşımı da bu zata mı yollasak?” diye ironi yaptı.

Nedir bu para hırsı? Çok yazık. Ülkemde bu kadar yoksulluk ve açlık varken bu paraları almak o zevatın hiç mi içini acıtmıyor? Ülkemin güzel insanlarına çok yazık!”

GÜNÜN SÖZÜ


Mayası iyi olan bir insanın zenginlikle, ünle, başarıyla uğraşacak zamanı yoktur!