Türk basınının nereden nereye geldiğini okuyucuları değerlendiriyor ama bunu olayların içinde yaşayan gazeteciler daha iyi biliyor. Gazeteciler özel haber yapabilmek için yarışırdı. En yakın arkadaşlar, hatta karı-koca gazeteciler arasında bile kıyasıya haber rekabeti yaşanırdı. Artık o yarış günleri geride kaldı.
Yazdığınız bir haberin, yorumun nereye çekileceğini bilemiyorsunuz. Yazarken sansür uygulamaya başlıyorsunuz. Sonra yazınızı bir kez daha okuyunca, “Ben yazımda şunu anlatmak istedim ama birileri onu şu yöne çekebilir” diye düşünüyorsunuz. Bir daha siliyor, yanlış anlamalara yol açmayacak biçime dönüştürüyorsunuz.

YILLARIN GAZETECİLERİ

Gazetemiz SÖZCÜ ile ilgili devam eden bir dava var.  Dün, adliyedeydik. İnanın, istenen cezadan çok FETÖ yapılanmasına bilerek, isteyerek destekte bulunulduğu suçlaması yargılananları, bizleri  üzüyor. Bakın şu işe, bir yazıyla, iftiralarla gazetemizin sahibi Burak Akbay bir anda FETÖ’cü ilan edildi. Vay be! Hani, FETÖ için belirlenen kriterler vardı. O, 16 kriterin hiçbirisinin uymaması sizi suçlanmaktan, hakkınızda ağır cezalar istenmesinden kurtarmıyor.
Yonca Yücekaleli’nin durumu da aynen böyle.
Gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz, yıllardır gazete yöneticiliği yapıyor. Neyin suç, neyin suç olmadığını da çok iyi bilir. Öngörüleriyle bir çok önemli olayda meslektaşlarımızın sıkıntıya girmesini o önlüyor. Emin Çölaşan ağabeyimiz 40 yıldır yazıyor. 40 yıl, yazılarıyla her yasadışı örgüte, darbe girişimine, hırsızlığa, yolsuzluğa karşı mücadele verecek, günün birinde, bir-iki yazısındaki cümlelere dayanarak FETÖ yapılanmasına bilerek ve isteyerek destek vermekten hakkında 10 yıla kadar hapis istenecek.

ONU DA SÖZCÜ YAYIMLADI

Doğruları yazmaktan çekinmeyen ama bunu yasalar içinde yapan Necati Doğru ağabeyimiz FETÖ’ye nasıl destek olabilir? Bu yapılara karşı mücadele edenler böyle suçlanıyorsa, Türkiye’de nasıl gazetecilik yapacaksınız? Yazdığınız haberlerde ismi geçen o dönemin en kudretli isimlerinin yıllar sonra örgütten tutuklanmasının hesabı niçin onları atayanlardan o makamlara taşıyanlardan değil de gazetecilerden sorulur? O atamaları gazeteciler mi yaptı, kritik görevlere onlar mı getirilmesini sağladı?
Cumhurbaşkanının günlerdir yeri bilinmezken, o yeri belirlemek her dönemde gazeteciliktir. Gökmen Ulu, Cumhurbaşkanının kaldığı otelin adını yazmakla nasıl oluyor da darbeye yardım ediyor? Cumhurbaşkanının kaldığı otelin adını sozcu.com.tr’de yayımlayan Yayın Yönetmeni Mustafa Çetin, Haber Koordinatörü Yücel Arı bu haberle mi darbecilere yol göstermiş oluyor? Bakın, arşivler ortada; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, halkı darbe girişimini protesto etmeleri için Marmaris’te ilk çağrısını yaptığında, bu haber de yine SÖZCÜ’nün sitesinde yayımlanıyordu.

NASIL GAZETECİLİK YAPALIM?

Şemdinli, Ergenekon, Balyoz başta olmak üzere kumpasları hep bizler yazdık. En dar, en zor günlerinde yargılanan o insanların yanındaydık. O gün de yazan, konuşanlara ya “Darbeci”, ya “Askerci, Postal yalayıcısı” diyorlardı. O zaman da bunları yazanlar hakkında davalar açılıyor, televizyon ve gazete yorumlarında tutuklanacak gazeteciler isim isim sayılıyordu.
İşte, kurulan tezgahları yazanlar, gazetede yayımlayanlar, internet sitesinde farklı boyutlarıyla olayı ortaya koyan meslektaşlarımız, bu olanağı gazetesinde tanıyan Burak Akbay şimdi cezaevine konulma tehlikesiyle karşı karşıya. Dahası, gazetemize yönelik başka hesapların olduğunu da, hükümete yakın yayın organlarından öğreniyoruz.
İddianameyi hazırlayan Cumhuriyet Savcısı görüşünü mahkemeye bildirdi. 14 Haziran’da arkadaşlarımız mahkeme önünde olacak. Ülkemizde hakimler olduğunu unutmadan, yargımızın bağımsız ve tarafsız olduğuna güvenerek o gün karşılarında olacağız. İstediğimiz sadece adalet...