Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bir gece ansızın girebiliriz” sözlerinin üzerinden 9 ay geçti. O sözlerden sonra sınıra yığınak yapılmaya başlandı. Bölgeye giden her askeri birlik, her zırhlı araç haber yapıldı. Ancak, “O gece” bir türlü gelmediği için askerde de heyecan azaldı. Bölgedeki komutanlar olayı diri tutmaya çalıştı ama siyasi iradeden bir türlü “sınır ötesi harekat emri” gelmediği için hep beklemede kalındı.

Gelinen nokta ise şu: ABD Türkiye’yi bataklığa sokacak şekilde oyun oynuyor. “Ben aranızdan çekiliyorum, siz ne yaparsanız yapın” havasında. Bu durum Türkiye’yi hem Suriye ile hem de terör örgütleriyle karşı karşıya bırakmaktır. Her ne kadar Birleşmiş Milletler sınır ötesi harekat koşullarımız olsa bile, Türkiye işgalci ülke olarak gösterilecek ve uluslararası alanda zor duruma düşürülecek.

VERECEĞİNİ VERDİ

ABD, terör örgütleri YPG/PKK’ya vereceğini verdi. Cumhurbaşkanı verilen silah, mühimmat, diğer askeri malzemelerin 30 bin TIR dolusu olduğunu açıkladı. Bununla ordu donatılır. Yetmedi, teröristlere asker üniforması giydirildi, eğitimleri ABD ve Fransız uzmanlar tarafından verildi. Donatılan teröristlere “Gerilla eğitimi” de verildi. Yani, düzenli ordumuzla, teröristler Suriye’de karşı karşıya gelmek durumunda bırakıldı. Teröristler pusu ve önceden yerleştirilen patlayıcılarla Silahlı Kuvvetlerimizin kahraman mensuplarına kayıp verdirmeye çalışacak.

Aslında bu yıl çok kayıp verdik. 119 askerimiz, polisimiz ve güvenlik korucumuzu son 9 ayda şehit verdik. Fırat’ın doğusuna gerçekleştirilecek bir harekatta, asla istemeyiz ama yaralılarımız ve şehitlerimiz de olur. ABD silahlandırmakla, eğitmekle kalmadı, teröristlere her türlü hazırlığı yapabilmeleri için bugüne kadar zaman da kazandırdı. Onların her istediğini yerine getirdi. Tüm amacını, Türkiye’yi Suriye’ye girdiği zaman zor duruma düşmesine göre planladı.

KAZANCIMIZ OLACAK MI?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Geliyoruz, giriyoruz” açıklamalarını yaparken, ABD ile uzlaşma olmadan girilemeyeceğini asker de çok iyi biliyordu. ABD askerleri orada bulundukça yetkililerimiz ne kadar “Gireceğiz”, “Süre doluyor” dese de bunlar inandırıcı değildi. Açıkçası, ABD askerinin bulunduğu yerde askerimiz olmayacaktı. ABD, sınırda bulunan gözetleme ve devriye hizmetlerini yürüten askerlerini üslerine çekti. Yani “Çekilme” dedikleri üslerine dönmeleridir. Oradan gelişmeleri sadece izleyemeyecek, eğitip donattığı teröristlere en azından istihbarat desteğini sürdürecektir.

Silahlı kuvvetlerimiz Suriye topraklarına girince başarılı olacaktır. Ama Suriye’ye girmekle kazancımız olur mu? Konuştuğum bazı askeri makamlara göre Türkiye’nin kazancı olmayacak. Suriye yönetimi, topraklarını işgal ettiğimizi öne sürüp Birleşmiş Milletlere başvuracak. Suriye haklı çıkacak. Belki, ülkemize karşı yaptırımlar da gündeme gelebilecek.

SADECE SİLAHLA OLMUYOR

Askerimiz sınırda uzun süredir bekletildiği için savaş motivasyonu azaldı. Heyecanla sınıra giden askerin, heyecanı azaldığına göre, zaman geçirmeden askerimizi psikolojik olarak sınır ötesi harekata hazır hale getirmek, askerlerin durumunu da iyi değerlendirmek, sadece silaha güvenmemek de gerekiyor.

Silahlı Kuvvetlerimizin harekatında teröristlerle karşı karşıya geleceği yerler daha çok insanların yaşadığı yerler olacağı için teröristler, ele geçmemek için halkın arasına girer. Dahası bunlar Özgür Suriye Ordusu’nun bile içine karışır. Çünkü, çoğu paraya bakıyor. Türkiye’den Suriye’ye bazı vakıflar aracılığıyla götürülen ve orada savaşan gençlerimiz de var. IŞİD saflarında savaşmak için ülkemizin 72 ilinden gidenler olduğu Devletin resmi raporlarında da yer almıştı. Gidenler şimdi nerede?

SURİYE OLMADAN

Türkiye, sınır ötesi harekatlar konusunda deneyimli. Sadece Irak’a çok kapsamlı 29 harekat gerçekleştirilmişti. Girip de 3-4 ay Irak topraklarında kalındığı dönemlere de tanık olduk. Suriye’ye askerimiz girince orada ne kadar kalacak? Suriye Devletiyle temas kurmadan nasıl sonuç alacağız? Yani “Ben girdim” demekle sorunlar çözülmediği gibi daha ağırlaşan konular da çıkacaktır.

Türkiye, olayları bu hale getirmeden Suriye ile anlaşıp sınırlarımızda terör faaliyetlerine izin vermezdi. Suriye kendi tarafından, Türkiye de sınır boylarından bu mücadeleyi birlikte yürüttüğünde, sınır komşumuzla gerilim de yaşamayacaktık. Artık o günler geride kaldığına göre yapılması gereken bundan sonra ilişki kurup geliştirmek olmalı. Bunun adımları da 1998’de Adana Mutabakatı’yla atılmıştı. O mutabakat zaptı, iki ülkenin teröristlere karşı ortak mücadelesini öngörüyordu.

İşte, o belgeyi okumanın ve uygulamanın zamanı geçiyor...