Suriye’deki gelişmelerle ilgili çok şey yazılıyor, söyleniyor ama bunların çoğu havada kalıyor. IŞİD terör örgütü, Suriye coğrafyası üzerinde Fırat’ın doğusunda uyuyan küçük hücreler halinde bulunuyor. Bu yapı, Fırat’ın güneyindeki Deyrizor bölgesinde orta Fırat vadisinde ve Şam’ın güneyi Al Safa bölgesinde ise son derece aktif durumda. Türkiye için asıl sorun ABD’nin silahlandırdığı YPG/PKK oldu.

Türkiye sınırından itibaren IŞİD ile mücadele alanının derinliği dikkate alındığında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) bu gruplarla mücadelesi için “özel görev gücü” ile yapılanma ihtiyacı olduğunu 26 Aralık 2018 tarihinde bu köşede belirtip, “Hatta koalisyon güçleriyle ortak hareket edilebilmesi için de, Türkiye’de ‘Müşterek Harekât Merkezi’ oluşturma ihtiyacının doğacağını” belirtmiştik. ABD ile yapılan görüşmelerde böyle bir merkezin oluşturulacağı açıklandı.

ÖNEMLİ OLAN UYGULAMA

Genelkurmay İç Güvenlik Dairesi eski Şube Müdürü, 21. Yüzyıl Araştırma Enstitüsü Müdürü emekli Kurmay Albay Ünal Atabay,  Türkiye’de bir “Müşterek Harekat Merkezi” kurulması ihtiyacı doğacağına dikkat çekmişti. O dönem öneri şeklinde vurguladığımız “Müşterek Harekat Merkezi” kurulmasına karar verildiği toplantıdan sonra açıklanan en önemli bölümlerden birisiydi.

Önemli olan “Müşterek Harekat Merkezi”nin saha uygulamasıdır. Bu merkezin Münbiç gibi “Oyalama” harekat merkezine dönüşmemesi gerekiyor. Koordineli hareket edileceğinden söz ediliyor. Eşgüdüm ve ortak hareket edebilmenin işlevi de önemli.  “Koordineli” kelimesinden hep korkarım, çünkü inisiyatifin çoğu hep karşıda olur, kontrol etmek zordur. Eğer bu merkez aynı zamanda operasyonel olmazsa, sadece koordinasyon merkezi ve raporlaşma merkezi halinde olursa oyalama süreci başlamış demektir.

ABD, İKİLİ OYNAR

Geçmişteki görevi, halen araştırma enstitüsü adına yürüttüğü çalışmalar nedeniyle sıcak olayların hep içinde olan Ünal Atabay’ın  yorumu şöyle oldu:

“Sahada kullanılacak müşterek bir güç belirlenmeli ve görev fonksiyonu PYD/PKK’yı kontrol ve bölge dışına tasfiye edecek yetenekte olmalı. ABD bu noktada kuvvet teşkili konusunda ikili oynayabilir. ABD’nin ajandası açık olmalı, gizli niyet taşıyan bir emaresi bile olmamalı. Aksi takdirde barış koridorunun adına uygun işbirliğinin sürdürülebilirliği mümkün olamaz.”

Türkiye’nin ilk endişelerini gidermek ve kamuoyunu rahatlatmak adına, Müşterek Harekat Merkezi’nin ilk görevi Süleyman Şah Türbesi’nin Suriye topraklarındaki eski yerine taşınması olmalı. Bu durum, barış koridoru söylemine ve başlangıcına uygun düşen bir hareket tarzı olur. Türkiye-Suriye sınırından 37 kilometre içeride bulunan Münbiç ilçesinin Karakozak köyünde bulunan Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu, Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin güvenliğine yönelik ciddi risk oluşturduğu için boşaltılmıştı. Askerlerimiz ayrılmadan önce binaları da imha etmişti. Bugün aynı bölgede teröristlerin fotoğrafını görmek bile insanın içini sızlatıyor.  Süleyman Şah Türbesi’nin, eski yerine götürülmesi ve bayrağımızın aynı bölgede dalgalanması için kuşkusuz adımlar atılacaktır.

KURAL TANIMAZ

ABD, Körfez savaşından sonra Irak’ta “güvenli bölge” oluşturmuştu. Bunların sonucunda Irak’ın kuzeyinde Kürt bölgesi oluştu. 2008 yılında da ABD ile Ankara’da bir merkez oluşturulmuştu. İnsansız hava araçlarının uçuşu, Irak hava sahasının kontrolü gibi çalışmalar yürütülüyordu. ABD ile görüşmeleri dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun yürütüyordu.

Ne yaptılar? Ergin Saygun’u Balyoz Davasının sanığı yaptılar. Cezaevine girdi. Sağlık sorunları giderek büyüdü. 28 Şubat Davası sanığı emekli Albay Mehmet Haşimoğlu’nu, vefatından iki gün önce tahliye etmişlerdi. Ergin Saygun’u da sağlık sorunları ağırlaştığı, cezaevinde vefat edebileceği endişesiyle tahliye etmişlerdi. Saygun Paşa, kendi sağlık sorunlarını unuttu, Allah’tan ümit kesilmez ama eşinin sağlık durumu giderek ağırlaşmış durumda. Bunlar da hep haksız-hukuksuz tutuklamaların, acıların, üzüntülerin eseridir.

En kritik dönemlerde TSK adına ABD’liler ile görüşen, ortak çalışmalara katılan Orgeneral Ergin Saygun “ABD ile çalışmak zordur. Çok fazla konuda mutabakata varsanız bile ABD’liler onu mutlaka kendilerine  göre yorumlar ve o  tarafa doğru çekerler. Bazen, diplomatik kuralların dışına da çıkarlar. Anladığım kadarıyla Fırat’ın doğusunda  müşterek bir güvenli bölge olacak. Kuzey Irak’ta böyleydi. Gelinen noktayı biliyoruz. Bana göre dikkat edilmesi gereken YPG/PKK’nın Kuzey Suriye’de kalıcı bir şekilde yerleştirmelerine yol açılmaması olmalı” dedi.

Yetkililer, yaptığı açıklamalarda “Güvenli bölge” diyorlar ama ABD’liler bunu telaffuz etmiyor. Sonra bu bölgenin derinliği, uzunluğu konusunda da bilgi yok. ABD gölgesinde, sınırımızın çok yakınında Kuzey Irak’taki oluşuma benzer bir oluşumu kalıcı hale getirmek istiyorlar.