Seçimin üzerinden 26 gün geçmesine karşın İstanbul’da yeniden seçim yapılacak mı, yapılmayacak mı tartışması devam ediyor. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) içtihatlarını incelediğimizde yeni bir seçim gözükmüyor. Ama AKP’nin itiraz konuları, 2002’de iptal edilen Siirt seçiminin yeni senaryosunu çağrıştırıyor.
Seçimler 3 Kasım 2002’de yapıldı. Dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Vecdi Gönül 10 Kasım, aynı partinin Siirt ikinci sıra Milletvekili Öner Gülyeşil 12 Kasım’da Siirt seçimi sonuçlarına itiraz etti. YSK, Siirt’te seçimin yeniden yapılmasına karar verdi. İşte yapılan yeni seçim, Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili olmasıyla sonuçlandı. Yani, iptal senaryonun bir parçasıydı.

HUKUKU DOLANMAMALI

YSK, İstanbul ile ilgili son kararında sandık kurullarıyla ilgili araştırma yapılmasını öngördü. Sandık kurulları ile ilgili durum, hem son seçim, hem de 2018’de yapılan Cumhurbaşkanı ve genel seçimler için de söz konusu. Yargıtay C. Savcılığı döneminde siyasi partiler masasına bakan Ömer Faruk Eminağaoğlu, YSK’nın kararının arkasındaki senaryoyu şöyle anlattı:
“2002’deki Siirt seçimi de bir kurgu içinde, sandık kurullarının oluşumundan hareketle iptal edilmişti. Erdoğan’ın, yeniden yapılan seçimde aday olduğu hatırlandığında, YSK’nın yeni bir Siirt senaryosu hazırladığı anlaşılıyor.  Bunun asıl sorumlusu da YSK olacaktır. YSK hukuku dolanmamalı, halkın iradesinin önünde engel oluşturmamalı, varlık nedenine uygun hareket etmeli.”
YSK, AKP’den gelen itirazları adeta ilk derece mahkemesi gibi değerlendiriyor, YSK’da bulundurulmasını istediği belgeler için “Tensip zaptı” gibi karar alıyor. Böylesine bir karara, hem şekil, hem içerik olarak ilk kez tanık olunuyor. Böylesine toptancı, şüphe ve varsayım iddiaları üzerine karar alındığını YSK’da uzun süredir çalışanlar da hatırlamıyor.

“HADİ BİR DE SEN BAK”

AKP, duyduğu endişelerin, bir şeyler olduğuna dair inancının araştırılmasını istiyorsa, bunlar mutlaka araştırılıyor. Sandık kurulu oluşumu ile ilgili olarak daha önce itirazın kabulü kararı verilmemişti. Bu bir ilk oldu. Geçmişte benzer işler, usulsüzlük olarak kabul ediliyor, sadece sandık başında, seçim sonucunu etkileyen işlemler tespit edilmişse, o işlemler iptal ediliyordu.
AKP, şimdi hiçbir şey tespit etmeden ve ileri sürmeden, YSK’ya “Bir de sen bak” diyor. Aynı YSK, 16 Nisan halkoylamasında kanun hükmüne rağmen sandık kurulunun görevini yapmayarak mühürlemediği oy pusulalarını, geçerli saydı. Gerekçe olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi uyarınca seçmen iradesine üstünlük tanıdığını söyledi.

SÖZÜN BİTTİĞİ YER

Bunu talep eden, o tarihteki AKP idi. Bugünkü AKP ise kamu görevlisi olmayan sandık kurulu başkanı ve üyesi atayan ilçe seçim kurulunun hatasının, seçmene yükletilmesini ve bu sandıkların tamamında, hiçbir şeyden habersiz seçmenlerin oylarının yok sayılmasını, çöpe atılmasını istiyor. Peki ne oldu seçmen iradesi? Hukukun üstünlüğüne inanan hangi AKP?
CHP’nin YSK’daki Temsilcisi Avukat Mehmet Hadimi Yakupoğlu, 16 Nisan ve 31 Mart seçim versiyonlarının  siyahla beyaz kadar farklı olduğun belirtiyor, “Net bir cevabı hak ediyorum. Çünkü bütün bu süreçlerin hepsini yaşadım. Evet sandık veya seçim kurullarının yaptıkları usulsüzlükler, işinize geldiği zaman seçmen iradesini sakatlamayacak, işinize gelmediği zaman bugün ileri sürdüğünüz gibi sakatlayacak. Olur mu böyle şey?” diyor.

Evet, söylenecek bir şey kalmıyor. Çünkü sözün bittiği yerdeyiz.