Kamuoyu şuna inanıyor, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) seçimin iptali yönündeki gerekçeli kararının içi boş. Başkanlık Ekrem İmamoğlu’nun elinden alındı. 23 Haziran’da yapılacak seçimde Kürt kökenli seçmenlerin belirleyici olacağı konuşuluyor. İşte, partiler de buna göre hazırlık yapıyor.

AKP, seçimi kazanmak için devletin bütün imkanlarını sonuna kadar seferber ediyor. Özellikle Kürt kökenli vatandaşlarımızın oyunu almak için her yola başvuruluyor. PKK’nın başı Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme yolunun açılması da bunun bir parçası.

ONLAR DA AYRILDI

AKP, Güneydoğu’dan yüzlerce “Mele”yi İstanbul’a taşıdı. Melle, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın imamlar ve dini konularda bilgili olduğu belirtilen kimseler için kullandıkları bir unvandır. AKP lehine çalışan mellelere, belediye başkanları ve bazı aşiret önde gelenleri de eşlik ediyor. Güneydoğu’dan gelenlere kullanmaları için önemli ödenek aktarıldığı da konuşuluyor.

CHP de, bölgede etkin 10 mele ve kanaat önderini İstanbul’a getirdi. Onlar da AKP’ye oy vermiş seçmenlerin, “mağdur” edildiğini belirttikleri Ekrem İmamoğlu’na oy vermeleri için çaba gösteriyor. Seçim döneminde CHP’nin taşıyacağı mele ve kanaat önderlerinin sayısı 44’e ulaşacak. Ama bu, AKP’nin taşıdıklarının yanında “Devede kulak” misali...

Mele görüşmelerini organize eden konuştuğum bir partili, “Hemşehri derneklerine, onların önderlerine gidiliyor, seçimde niçin İmamoğlu’na oy verilmesi gerektiğini anlatıyorlar. İnanın çok da etkili oluyorlar. Aşiret liderlerinden de iki parti yararlanmaya ve oyları çekmeye çalışıyor. İstanbul seçimi hiç böyle olmamıştı” dedi.

Konuşmalarda siz de duymuşsunuzdur, “Ekrem İmamoğlu seçimi açık farkla kazanır ama YSK’nın ne yapacağı belli olmaz” deniliyor. O zaman bekleyelim, görelim.

Gerekçesi olmayan gerekçeli karar


“Gerekçesi olmayan gerekçeli karar”  yakın döneme kadar Türkiye’nin en saygın kurulunun düşürüldüğü durumu ortaya koymaya yetiyor. Verilen kararın hukuki olmaktan çok siyasi ağırlığı fazla olan bir karar olduğunu hukukçular söylüyor. YSK’da bir itirazın incelenmesinin nasıl yapıldığını anlatalım. Müzakere, karton dosya içindeki belgelerin ilgili üye tarafından kurula sunulmasıyla başlar. Ardından müzakerelere geçilir. İsteyen üyeler görüşlerini anlatır. Daha sonra hangi konuda ve neye karar verileceği YSK başkanı tarafından üyelere sorulur. Karar verilecek konuda mutabakat sağlandığında ise oylamaya geçilir. Oylama sonunda verilen karar, dosyanın üzerine kısaca yazılır ve karara katılıp oy kullanan tüm üyeler tarafından dosyanın üzerindeki isimlerinin altı imzalanarak kesin karar verilmiş olur.

YOLLAR TIKANMIŞ

Böylece o itiraz dosyasının üzerinde, verilen karar ve bunun gerekçesi üyelerin imzalarıyla YSK kararı olarak ortaya çıkmış olur. Kararın içeriği, bir iş veya işlemi iptal ya da durdurma ise sadece başkanın imzasıyla dosya üzerine yazılan kararın aynısı, kısa kararla ilgili seçim kuruluna bildirilir. Kısa karar, aslında tüm YSK üyelerinin imzasını taşıyan kararın, ivedi olarak duyurulmasıdır.

İstanbul itirazı sonucu 6 Mayıs’ta verilen ve tüm üyelerin dosya üzerinde imzalarını taşıyan kararın kısa öyküsü bu. Ama gerekçeli kararı incelediğimizde, kısa kararın dışına çıkıldığı ve kararda olmayan konuların yazıldığı anlaşıldı. Seçim iptaline ilişkin karar gerekçeleri yazılması gerekirken, başka şeyler eklenmiş. Bu durumda, kurula nasıl güven duyacaksınız? Açıkçası, gerekçesi olmayan 250 sayfalık bir gerekçesiz karar yazılmış.

Muhalif  üyelerinin gerekçeleri de konunun kurulda tartışılmadığını ortaya koyuyor. Bu durum, YSK’nın kararını önceden aldığını ortaya koyuyor. Hadi bakalım gelin de bu durumda YSK’ya güvenin...