Ormancılar Derneği, 1924 yılında kurulan ilk sivil toplum kuruluşudur. Doğa sevgisi aşılamak, ormanlarımızı korumak amacıyla kurulan dernek, tüm engellemelere rağmen ormancılıkla ilgili gerçekleri her fırsatta topluma duyurmaya çalışıyor. Kaz Dağlarında, Kirazlı’da yaşanan tahribat, insanların gözünü açtı. “Su ve Vicdan Nöbeti” bayramda da devam etti.

Kaz dağlarında, 79’u sadece bu bölgede yetişen 800 civarında bitki, 147 kuş, 40 çeşit memeli 34 çeşit sürüngen saptanmış. Ormanlar bünyesinde sakladığı varlık değeriyle tüm canlılar için vazgeçilmez özellik taşır.

YASALARDA VAR AMA

Orman teşkilatının her kademesinde 38 yıl görev yapan ve Orman Genel Müdürlüğü görevinden sonra kendi isteğiyle emekliye ayrılan Cahit Nasırlı, ormanlarımızın korunmasını tehlikeye düşüren faktörlerin bir kısmının yasalardan, bazılarının da kısmi uygulamalardan kaynaklandığını belirtiyor. Belki de hiçbir ülkenin anayasasında olmayan ormanlarla ilgili hükümler Anayasamızın 169.maddesinde yer alıyor. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Bunun için genel ve özel af çıkarılamaz.

Ancak gelin görün ki bu anayasa hükümleri uygulanmıyor. Örneğin, gerek Anayasa ve gerekse 6831 sayılı Orman Kanunu’nda yanan sahaların derhal ağaçlandırılması ve hiçbir izin ve ittifaka konu edilemeyeceği yer almasına rağmen, yanan alanlar, ülkemizde örnekleri her gün basında da görüldüğü gibi yerleşime açılıyor.

YETKİLERİ YOK

Maden arama ve işletme ruhsatları Maden Kanunu’na göre Enerji Bakanlığı tarafından veriliyor. Ruhsat verilen alanın devlet ormanlarına isabet etmesi halinde, alt yapı tesisleri için Tarım ve Orman Bakanlığı’nın izni gerekiyor. Ancak temditler dahil ruhsat süresince kazanılmış haklar korunmak kaydıyla devlet ormanları sınırları içinde tohum, gen koruma alanları, muhafaza ormanları, orman içi dinlenme yerleri, nadir ekosistemlerin bulunduğu alanlarda maden aranması ve işletilmesi Tarım ve Orman Bakanlığı’nın iznine bağlı. Yani, Enerji Bakanlığı ruhsatı verdikten sonra Tarım ve Orman Bakanlığı belirttiğimiz istisnalar dışında buna izin vermek zorunda.

Aynı şekilde turizm alanı ilan edilen yerlerde ormanlık alanlar olsa bile, izin verme yetkisi Turizm Bakanlığı’nda. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın bu konuda bir yetkisi bulunmuyor. Bakanlık sadece izinle ilgili prosedürleri yürütüyor. Kamuoyunda sanki bu izinlerin Orman Genel Müdürlüğü tarafından verildiği sanılıyor.

TAHRİBATIN BOYUTU

Türkiye Ormancılar Derneği’nin hazırladığı “Türkiye Ormancılığı 2019 Raporu”na göre:

2004’’ten bu yana orman alanı kapsamı dışına çıkarılarak ranta açılan saha 6 milyar 513 milyon 900 bin metre kare. Bu rakam, 5 milyar 461 milyon metrekare olan İstanbul’un yüzölçümünü geçiyor. Bu sahanın 165 milyon metrekaresini madencilik için özel şirketlere tahsis edilen orman alanları oluşturuyor. Üstelik 2005, 2007, 2014 ve 2017 yıllarında ağaçlandırılan alanlardan daha fazla orman alanı başka kullanımlar için şirketlere verilmiş. Orman içinde izin verilen turizm işletmeleri ilgili işlemler Orman Kanunu’nun 17.maddesine göre yapılıyor. Bu şekilde 49 yıllığına verilen kullanım hakkı, sürenin dolmasından sonra bir 49 yıl daha uzatılıyor. Bu şekilde kullanım 98 yılı buluyor. Bu da bir çeşit mülkiyet anlamına geliyor. Arazi bedelleri düşük. Şirketler ormanlık arazilere sahip çıkmıyor.

YÜZDE 95’İ GÖTÜRÜLÜYOR

Eski Orman Genel Müdürü Cahit Nasırlı, “Buna bir çözüm bulunması gerekiyor. Maden işletme sahalarının işletme sonunda rehabilitasyonu da çoğu kez mümkün olmuyor. Bu sahaların toprakla tesviye edilip ağaçlandırılması gerekiyor. Çoğu kez kayalıkların ortaya çıkması nedeniyle, bu alanlarda bırakın ağaç, bitki yetişmesi dahi mümkün olmuyor. Bu alanların vatan toprağı olarak elden çıkması sonucunu doğuruyor. Bir savaşta kaybedilen toprakları geri almak mümkündür. Ancak bu şekilde kaybedilen toprakları geri kazanmak mümkün değil. Ormandan çıkarılacak altını, günün birinde ülkenin ekonomisi düzeldiğinde dışarıdan almak mümkün olabilir. Ancak tahrip edilen o doğayı onarmak belki de hiç mümkün olmayacak. Kaldı ki çıkarılan altının yüzde 95’i yurtdışına götürülüyor. Maden işletmelerinin devamlılığı yoktur. Rezevr bittiği  zaman işletme sona erer, geriye tahribatı kalır. Oysaki orman teknik olarak işletildiği taktirde dünya var olduğu müddetçe devam eder, sürdürülebilir” diyor.

Ormanlarımızı korumak için ormancılarımız fedakarca çalışıyor. Vatanımızın yüzde 26’sı orman olarak kaldıysa bu da ormancıların katı tutumu sayesindedir. Öyle bir noktaya geldik ki Kazdağları’nda, halk, ormanlarımızı devlete karşı korumak için “Su ve Vicdan Nöbeti”nde.