Tarihimize “Kanlı 1 Mayıs” olarak geçen 1977’de 35 vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 170’in üzerinde yurttaşın yaralandığı olayların perde arkasını İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma savcısı Çetin Yetkin’den dinleyince, o davada can alıcı ve göz ardı edilen çok önemli noktaların dikkate alınmadığı anlaşılıyor. Yetkin, “İşte onlardan bazıları” dedi ve SÖZCÜ’ye şunları anlattı:

İDDİANAME 29 GÜNDE HAZIRLANMIŞTI

“Ele geçirilen 10 civarında tabanca vardı. Öldürülen kişilerin bu tabancadan çıkan mermilerle öldürülüp öldürülmediğini ortaya koyacak balistik kontrolleri bile yapılmamıştı. Ekspertiz raporu alınmamış, yaralıların raporu yazılmamış, ölenlerin ölüm raporları da dosyada yoktu.

Tüm suç kanıtlarının değerlendirilmesi, iddianamenin yazılması 29 günde tamamlanmıştı. Açıkçası, Toplum Suçları Bürosu olayı tam olarak soruşturmadan iddianameyi hazırlamıştı. 170 yaralıyla da ilgili dosyada hiçbir bilgi yoktu.

AMİR: PANZERİ HALKIN ÜSTÜNE SÜR

İddianamede inanılması güç ifadeler vardı. Örneğin, ‘Mahkemeye sevk edilen sanıklar, olayın esas failleri değil, ikinci derecede failleridir. Bu insanlık düşmanı caniler, yüce adalete er geç hesap verecektir’ deniliyor. Açıkçası iddianamede gerçek sanıkların olmadığı belirtiliyor ve olay tarihe havale ediliyordu.

İddianamede ‘Emniyet müdürünün, valinin görevlerinde ağır kusuru vardır’ deniliyor. Ancak bunlar için de ne dava açılmış, ne de takipsizlik kararı verilmişti… Örneğin panzer şoförü ile ‘amirim’ dediği kişi arasındaki telsiz konuşmaları dosyada. Amir, ‘Panzeri halkın üzerine sür’ diyor. Şoför, ‘Halkın üzerine sürersem vatandaş ölür’ karşılığını veriyor. Amir, emrini tekrarlıyor, ‘Sür’ diyor. Bunlar, dosyada olduğu halde o kişiler hakkında hiçbir işlem yapılmamış. Orada panzerin altında kalıp ölenler var, yaralananlar var.…

TAM BİR TERTİPTİ

1 Mayıs olayı tam bir tertiptir. Kimin ne delil topladığını, tertibi düzenleyenlerin kontrol etme imkanları yoktu. Çünkü deliller farklı karakollar tarafından toplanmıştı. Ben bunları tek tek fişledim.

Duruşmada sanıkların sorgusu yapılırken mahkeme başkanı, duruşma savcısı olarak benim görüşümü sordu. Ben de onun üzerine ‘Yapılmamış olan soruşturmayı yaptırabilmek’ için taleplerimi ilettim. Fotoğraflardaki bazı kişilerin kimliklerinin belirlenmesi, mermilerin balistik muayeneleri, vali ve emniyet müdürü hakkında işlem yapılmasını istedim. Taleplerim mahkeme kararı olarak zapta geçti.

Sonraki celseden iki gün önce mübaşir bana bir zarf verdi. Açtığımda ‘duruşmadan alındınız’ yazıyordu. Yani, bana ikinci celseye çıkma şansı verilmedi. O dönem, mahkemenin hiçbir yazısına emniyet cevap vermedi.

BOMBALAR ADLİ EMANETTEN ÇALINDI

Kazancı Yokuşu’nun başında bir torba içinde patlayıcı madde bulunmuştu. Bunlar adli emanete kaydolmuştu. Emanet makbuzu da dosyadaydı. Bunlar kayboldu. O bombaları taşıyan kişi ya panik sırasında öldü ya da yaralandı ve yapmak istediğini bu yüzden yapamadı.

Komando J. Üsteğmen, yanındaki astsubay ve onbaşının alınmış ifadeleri var. Sular İdaresi üzerinden ateş edildiğini görünce, oraya hareket ettiklerini, ancak yukarıdan patlayıcı madde atıldığı için çarpışarak girdiklerini, o kişileri ellerindeki silahlarla yakaladıklarını ve Emniyet Siyasi Şube’ye teslim ettiklerini belirtiyorlar. Ancak, bunlar hiç ortaya çıkmadı.

Halkın içinde sağa- sola ateş ettiği görüntüleri olan bir kişi var. Bunun üzerinde hiç durulmadı ve soruşturulmadan kapatıldı. Otele müşteri  alınmayacak denilmiş. Ancak o gün  Amerikalılar ateş edildiği belirtilen kata yerleştirilmiş ve olaylardan sonra ülkemizden ayrılmış. Sonra mı ne oldu? Dosya Sıkıyönetime geçti. Kapandı gitti...”

Bize de bu olayı hatırlatmak düştü...