CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na bazıları ne kadar haksızlık yaptığını bu seçimde anladı. 25 yıl önce kaybedilen Ankara’da, İstanbul’da CHP adayları kazandı. İç Anadolu’da neredeyse “yok” durumda olan CHP, varlığını gösterdi. Bu seçimde elde edilen başarı, partisine küskün olduğu için oy kullanmaya gitmeyenlerin, gelecek seçimler için de umutlarını yeşertti.

Bunlar kolay olmadı. CHP Genel Başkanı’nın politikası, oyları yerinde sayan partisinin yeni açılımlar yapması, “karşı taraftan oy alması” üzerine kuruluydu. Bunun adımını atmaya çalıştığında, CHP’yi sağa çekmekle suçlanıyordu.

KILIÇDAROĞLU BİTMİŞTİ

10 yılda 9 seçim kaybetmesine rağmen Kılıçdaroğlu, politikasından geri adım atmadı. Sonuçta doğru hedefte olduğu bu seçimde görüldü. CHP, büyük illeri kazanmamış olsaydı. Kılıçdaroğlu bitmişti.

Kılıçdaroğlu’nun bu adımlarını parti içinde “Kılıçdaroğlu Doktrini” diye niteleyenler var. Bunun ilk adımı, sağ kesimden de oy alabilmek, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçimini engellemek adına MHP’nin destek verdiği Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesiyle atılmıştı. Aslında bu çok büyük bir hamleydi. CHP’ye oy vermeyen kitlelerin oy vereceği bir açılımdı. Bu durum ise CHP seçmenin hiç alışık olmadığı bir durumdu. O yüzden sandığa gidilmedi. Oy oranı yüzde 38’de kaldı, küçük bir farkla seçim ikinci tura kalmadan Erdoğan seçildi.

İYİ Parti’nin seçime girmesi, seçimde işbirliği yapılması, unutulan Saadet Partisiyle, Demokrat Parti’yle dirsek teması boşuna değildi. CHP ile bazı partilerin paralel hale getirilmesi, önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesinin anlamı karşı taraftan oy alabilme kulvarını genişletmekti.

“OLMAZSA, BEN YOKUM”

Mansur Yavaş’ın Ankara’dan büyükşehir belediye başkanı adayı gösterilmesinin kolay olmadığını biliniz. CHP Parti Meclisi’nde, Merkez Yönetim Kurulu’nda (MYK) Mansur Yavaş’ın ikinci kez adaylığına karşı müthiş bir direniş oldu. O günlerde basına yansımayan ise CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, MYK toplantısında bu direniş karşısındaki tavrıydı. Kılıçdaroğlu, “Eğer Mansur Yavaş’ın adaylığı, MYK’dan geçmezse ben genel başkanlığı kesin olarak bırakıyorum. Bundan sonra ben yokum” dedi.

Mansur Yavaş’a yalnız CHP yönetiminde değil, İYİ Parti yönetiminde de direnç vardı. Yavaş’ın, CHP’den aday olmasını samimiyetle ve güçlü olarak iki isim istiyordu. Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Aytun Çıray’dı. Çıray’la yaptığımız ve gazetemizde 23 Kasım’da manşet olan söyleşideki sözlerini hatırlatayım:

“İttifakın adayı Mansur yavaş olmalı. Gerekirse Ankara’yı işbirliği görüşmelerinden bağımsız ve tek başına konuşulması uygun olabilir. Daha önce kurulmuş Millet İttifakı üyeleri CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin ortak adayı olarak Mansur Yavaş’ın ilan edilmesi halinde, AKP ve MHP’nin Ankara’daki hiçbir hesabı tutmaz. Ne yaparlarsa yapsınlar kaybederler.”

İşte, bu konuşmadan sonra CHP’deki hava değişti. O dönemin perde arkasını aralayanlar biliyor ki, Mansur Yavaş’ın aday gösterilmesi çabasını gösterenlerin başında Kemal Kılıçoaroğlu ve Aytun Çıray geliyordu.

TABANDAN GELENLER

CHP’nin Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu, adaylığa ikna edebilmek için Kılıçdaroğlu’nun tam 5 kez görüştüğü de bilinmez. Başarılı bulduğu ve sağ seçmenden de oy alabilecek ilçe belediye başkanlarını büyükşehire taşıma politikasına karşı da direniş oldu. İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun, İzmir’de Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, Adana’da Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın, Bursa’da Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in adaylığı da kolay olmadı.

Konuştuğum CHP’nin bir yetkilisi de, “Siyasal  tanımlamayla seçimi Kılıçdaroğlu Doktrini kazandı. Eğer bu doktrinin inşasını sürdürürsek tek başımıza iktidara geliriz” dedi.

Mansur Yavaş’a rahat vermeyecekler. Engelleyecekler. Ama, AKP’liler de Yavaş’a “Yavaş yavaş” alışacaklar.