2011 yılının mart ayında Suriye’de çatışmalar başladı. Türk Silahlı Kuvvetleri, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarından sonra Fırat’ın doğusuna da operasyon için emir bekliyor. Suriye topraklarında bulunan kamplarda ve çatışma bölgelerinde YPG ve PKK’nın baskısı altında olan halkta umutsuzluk giderek artıyor.
Türkiye’nin, Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) destek vermesiyle batıda Afrin’den, doğuda Fırat Nehri’ne kadar uzanan bölgede oluşturulan güvenlik kuşağında yaklaşık 3 milyon kişi yaşıyor. Bunların çoğunu IŞİD ve PKK saldırılarından kaçan sığınmacılar oluşturuyor. Onlara da Türkiye’nin yardımları devam ediyor.

30’A YAKIN GRUP

Türkçe Konuşan Uluslararası Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Güngör Yavuzaslan, sıkça Suriye’ye gidiyor, görüşmeler yapıyor. Yavuzaslan, Suriye izlenimlerini şöyle anlattı:
“İdlib, Suriye savaşının özeti durumunda. Burada 30’a yakın gurup var. Sayısal ve silah bakımından en güçlü muhalif grup, El Kaide’nin eski Suriye kolu Nusra’nın başını çektiği Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) örgütü. Bu oluşum Birleşmiş Milletler, ABD ve Türkiye tarafından terör örgütü listesine alındı. Örgüt tarafından desteklenen Kurtuluş Hükümeti bölgede faaliyet gösteriyor.
İdlib’te Türkiye önderliğinde oluşturulan ve çeşitli ÖSO guruplarını çatısı altında toplayan Suriye Ulusal Kurtuluş Cephesi (UKC) bulunuyor. Ahrar uş-Şam UKC’nin en güçlü gurubu durumunda. Birleşmiş Milletler verilerine göre İdlib vilayetinde yaşayan 3 milyonu aşkın Suriyeli, İdlib’e sıkışmış durumda. Türkiye’nin bölgede 12 gözlem noktası bulunuyor.

ŞAM-BAĞDAT YOLU

Şam yönetimi, Suriye’nin sayısal olarak kalabalık bölgeleriyle büyük kentleri, Akdeniz sahilini, Lübnan ve Ürdün sınırının büyük bölümü ile Suriye’nin orta kesimini kontrol ediyor. Diğer yandan pek gündeme gelmeyen Tanf’daki muhalif gruplar ile ABD askeri birlikleri 2016 yılı ortalarında Ürdün ve Irak sınırları yakınında bulunan ve tamamı çöl olan Tanf’ta bir askeri üs kurdu. Burada ÖSO bayrağı taşıyan Megavir El Tavra gurubu Amerikan askerleri tarafından eğitildi. Bölgede Şam-Bağdat karayolunu kontrol eden üste ne kadar silahlı grup olduğu bilinmiyor.
Fırat’ın doğusunda ABD destekli terör yapısı PKK/YPG 2012 yılında bölgede faaliyet göstermeye başladı. Örgüt, ülkenin kuzeydoğusundaki geniş bir alana çatışmadan, rejimin çekilmesiyle yerleşti. ABD’nin desteğindeki terör yapısı YPG, 2014 yılında IŞİD ile mücadele adı altında varlığını artırmaya başladı. IŞİD, Fırat’ın Irak sınırı yakınlarındaki Suriye çöllerinde bir iki küçük bölgede varlığını devam ettiriyor.

YOKLUK DA YOK OLMUŞ

Ülkemizde yaşayan 4 milyona yakın geçici sığınmacı Suriyeli nasıl geriye dönecek? Yıkık kentler, altyapısı olmayan bölgeler, çatışmalar, kontrolsüz silahlı gruplar ve terör örgütleri. Türkiye dışında hiçbir ülke savaşın bitmesi ve Suriyelilerin geri dönmesi için ciddi çalışma yapmıyor. Eğer bu insanların topraklarına geri dönmesi isteniyorsa önce silahlar susmalı ve devlet dışı aktörler pasifize edilmeli. Suriye Türkmen Meclisi faaliyetlerini alana taşıyor. 20 Temmuz’da Çobanbey’de Türkmen Mili Hareket Partisi kongresini yaptı.
Gaziantep’in Karkamış İlçesi’nin tam karşısında bulunan Cerablus’un ilçe nüfusu 2011’de 17 bin iken bugün 300 binin üzerine çıkmış durumda. Türkiye sınırının karşısında bir insan yığını var. Türkiye’deki Suriyeliler tartışması, buraya gelen yardımları da etkiliyor. Bu da başta ilaç, bebek maması olmak üzere birçok insani maddenin temin edilememesi anlamına geliyor. İdlib’te ise durum tam bir insanlık trajedisi. Suriye savaşının özeti olan bölge de yok olmuş durumda.

GÖZLER, TÜRKİYE SINIRINDA

Her grup, Türkiye sınır kapısının Suriye tarafını kontrol etmek istiyor. Kapıdan önemli gelir elde ediliyor. Alanda ticari faaliyetlerden dolayı tır akışı var. Kontrollerde para alınıyor. Ama bunlar halka yansımıyor. Alanda kendini Ankara’ya yakın lanse eden yapılanmalar bazı bölgelerde baskı kuruyor ve köşeyi bunlar dönüyor.
Suriye’de yaşayan halkın ortak sesi ‘Türkiye olmazsa bizi bir günde yok ederler, bize Türkiye’nin gölgesi yeter. Ülkemize barış ve huzur gelsin yıkılan kentlerimiz yeniden inşa edilsin. Biz kendi topraklarımızda özgür insanlar olarak yaşamak istiyoruz’ diyorlar.”
Derme-çatma kamplarda tam anlamıyla bir trajedi var. Güngör onları anlatmakta zorlandı.