Kentsel yıkım, yandaşa rant devşirme ve ekoloji tartışmalarını bir kenarda tutun; nihayet malumun ilamı!

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul” projesinin siyasi bir mesele olduğunu açıkladı.

Aynen şöyle diyor: “Siyasi boyutu olacak ki; bunu şimdi kullanmıyorum, vakti saati geldiğinde onu da kullanırız.

Kanal İstanbul’un ABD patentli olduğu, Ekrem İmamoğlu engeline toslamamak için 23 Mart seçimlerini ABD’nin iptal ettirdiği ve asıl amacın 1936’da imzalanan ‘Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni iptal ettirmek olduğu dillendirilmişti...

Erdoğan’ın önceki gün Saray’da yaptığı “siyasi boyut” vurgusu, yapılan bu yorumları anımsatıyor.

★★★

Kanal İstanbul’a “ihanet projesi” diyen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu, Erdoğan’ın “Sen otur işine bak” diye terslenmesi size de garip gelmedi mi?

Adamın işi İstanbul!

Mavi vatanın bekçilerinden emekli Kurmay Albay Bora Serdar’la Kanal İstanbul’u konuşuyorum.

FETÖ’nün Balyoz kumpasıyla 11 Şubat 2011 tarihinde tutuklanan ve 3 yılını cezaevinde geçtikten sonra beraat eden Serdar, tartışmayı ileri noktaya taşıyor: “Kanal İstanbul, itilaf devletleriyle 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan; Türkiye’nin egemenlik, bağımsızlık, özgürlük belgesi Lozan Antlaşması’nı hedef alıyor.

2011 yılında meydana gelen kesişmeleri bir bir anlatıyor.

★★★

Erdoğan’ın savunmasını iki başlıkta görmek gerekir.

Dolgu malzemesi: “Kanal İstanbul, Boğaz’ı çok ciddi bir felaketten koruma projesidir.”

Kanal tedavisi: “Siyasi boyutuyla da bu Kanal İstanbul dünyada çok ciddi bir sükse yapacak.”

Serdar’ın itirazlarını sıralayayım:

- Bir su yolu projesi iki denizi birbirine bağlarsa “kanal” olarak nitelenir, Korint, Panama ve Süveyş kanallarında olduğu gibi... Karedeniz’i Ege’ye bağlayan İstanbul ve Çanakkale Boğazı doğal su yolu işlevini görüyor.

- Ulaşım kolaylığı sağlamalı, ekonomik avantajları olmalı: Karadeniz’e kıyıdaş ülkelerin güvenliğini gözeten kısıtlarla, gemiler doğal su yollarından geçiş hakkına sahip. Petrol-doğalgaz taşımacılığında boru hatları yatırımları genişletilebilir.

- Deprem ve ekolojik riskleri bertaraf etmelidir: Doğa bilimcileri tam tersini ortaya koyuyorlar.

İçinde bu üç unsuru da barındırmayan “Kanal İstanbul’u” emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden “çakma proje” olarak tanımlamayı tercih ediyor.

★★★

2011 yılında hangi olaylar üst üste geldi?

Serdar, geriye bakıp, “siyasi” ajandayı takip ediyor:

Rakımı yükseltip, karadan denize bakarak siyasi tahlil yapabiliriz. Akdeniz’de Mısır, Libya, İsrail, Suriye, Irak, KKTC; Ege’de Yunanistan, Karadeniz’de Bulgaristan, Ukrayna, Gürcistan, Rusya; önümüzde üçlü bir set duruyor. 2011 yılında da üç olay yaşadık: Suriye’de savaş çıktı. BM’nin silah ambargosunu denetleme görevi çerçevesinde, gemilerimizi Libya’ya gönderdik.

2011’de Kanal İstanbul ilan edildi. Bu projeyle Amerika Karadeniz’e yerleşmek, Rusya Doğu Akdeniz’de konuşlandırdığı askeri gücünü sağlaştırmak istiyor.

27 Kasım’da ortaya çıkan Türkiye-Libya mutabakatı ile Kanal İstanbul’un da aynı anda raftan inmesi rastlantı olmasa gerek.

Türkiye egemenlik haklarını verip, küresel ABD-Rusya dengesinin aktörü olmaya mı talip oluyor?

Bu iddia fazla görünse de; Lozan’ın siyasi argüman olduğu açık!

★★★

Çok değil 2 yıl önce...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yunanistan ziyareti öncesinde, “Zaman içinde tüm anlaşmalar güncellemeye ihtiyaç duyar ve son gelişmeler ışığında Lozan’a da çeki düzen vermek gerekiyor” dedi mi; dedi.

Kanal İstanbul açılmadan, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gemisine koordinatlar yüklenmiş olabilir.

Ayağımızı karaya, gözümüzü ufka çevirerek tahlil yapmanın tam zamanıdır!