Garbis Altınoğlu öldü.

Kimi yayın organları ve sosyal medya paylaşımları şunu yazdı:

-“Ermeni Sosyalist Garbis Altınoğlu hayatını kaybetti.”

Haberdeki “Ermeni” vurgusu ilgimi çekti.

Kişinin etnik kimliğinin, siyasal kimliğiyle birlikte verilmesine neden ihtiyaç duyulur?

Mesela şunu yazmıyorlar:

-“Amasyalı-Sosyalist Garbis...”

-“Boğaziçi Üniversiteli-Sosyalist Garbis...”

Çünkü gerek yok.

Garbis Altınoğlu sadece “sosyalist” kimliğiyle tanınıyor; ve zaten bu sebeple ölümü haber oldu... O halde “Ermeni” vurgusu niye?

Son yıllarda etnik kimlik mutlaka neden vurgulanıyor?

Etnik kimlikler üzerine ideoloji inşa etme; toplumsal sınıfları bölme, ulus devletleri yıkma amacı taşıyan küreselleşmeci- post modernist neoliberalizm ile başladı.

Milli kimliği oluşturan, kültür, tarih ve ülkü birliği gibi hâkim kültür unsurların oluşturduğu milli biz şuuru yerine; boy, aşiret, kabile, mezhep ve etniklik gibi dar kapsamlı biz şuurunu benimseyen etnik milliyetçilik/ mikro milliyetçilik görüşü dayatıldı.

Kolektif kimlik unutturuldu.

Etnik kimlik kutsanır hale getirildi.

Ortak tarihi toplumsal yaşama ait aidiyet bilinci parçalandı.

İşte... “Ermeni-Sosyalist Garbis...”  başlığı bunun sonucudur.

Türkiye Komünist Partisi’nde Jak İhmalyan ya da Hayk Açıkgöz gibi Ermeniler etnik kimliğiyle mi tanındı? Parti içinde etnik kimliğe göre mi gruplaşmalar-hizipler yaşandı? Akıllarına bile gelmedi/gelmezdi. Kültürel kimliklerin katili mikro milliyetçilik son 40 yılın ürünü!

ÇARU MAZUMDAR


Garbis Altınoğlu nasıl tanınır?

Aydınlıkçı idi. Neredeyse hepsi kendisi gibi Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan küçük öğrenci grubu, Aydınlık çizgisini “pasifist” ve “revizyonist” olmakla suçlayarak koptu. O sırada Hindistan’da kırsal alanda silahlı mücadele eylemleri yapan “Hindistan Komünist Partisi - Marksist Leninist” adlı bir grubun İngilizce olarak çıkardığı bültenden çevirdikleri (Ki CIA tarafından kullanıldığı çok yıllar sonra ortaya çıkan) “Çaru Mazumdar” imzalı makaledeki görüşleri neredeyse aynen tekrarladılar:

-“Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerde, özellikle de kırsal bölgelerde silahlı mücadele koşulları olgunlaştı. Derhal silahlı mücadeleye başlamak gerekir. Şehirlerde yasal faaliyet yapmak, yasal yayın organı çıkartmak, yasal parti ve örgüt kurmak oyalanmak revizyonizmdir.”

PKK’nın kuruluşu da benzerdir...

Garbis Altınoğlu, İbrahim Kaypakkaya ile birlikte Maocu TKP/ML (Türkiye Komünist Partisi/Marksist - Leninist) ve TİKKO (Türkiye İşçi Köylü Kurtuluş Örgütü) adını verdikleri örgütlenmede insanların Türk, Ermeni, Kürt, Çerkes gibi kimliklerine mi baktılar? Keza...

O yıllarda PKK da kuruluşunda Türk, Kürt, Laz, Gürcü gibi etnik kimlikler Öcalan’ın aklına gelmedi. Hedef sosyalist “sovyetler” kurmaktı; “Kürdistan” bunlardan biriydi.

Hepsi anti-emperyalist idi.

Garbis ile başladık PKK’ya geldik! Konuyu şuraya başlayacağım.

Y. KÜÇÜK- D. PERİNÇEK


Berlin Duvarı’nın yıkılışı dünyadaki sol örgütlerde köklü değişimlere sebep oldu.

PKK mikro milliyetçiliği benimseyip dönemin küresel imparatoru ABD’nin Orta Doğu’daki taşeronu oldu. (1980’lerden sonra “ittifak” kurduğu Yalçın Küçük’ten Doğu Perinçek’e kadar çok isim ve örgütle bu sebeple ideolojik ayrışmalar yaşadı.)

Marksist-Leninist PKK, 1990’ların politik etnisite ruhuna teslim oldu; “Kürtçü” oldu!

İsmini değiştirdi... Bayrağını değiştirdi... İdeolojisini değiştirdi...

Tek kimliği vardı artık; mikro milliyetçilik!

Bu yeni kimlik, ulus devleti parçalamayı hedef alan neoliberalizme uygundu. İtibariyle Suriye’nin bölünmesi emperyalizmin yüz yıllık projesiydi ve bunu PKK ile gerçekleştirmeye çalıştılar.

Bugün: Kırk yıldır etnisiteyi demokratikleşme diye yutturan liboş takımın ideolojik dayatmasıyla yetişenler, Mehmetçik’in barış operasyonuna karşı çıkıyor. Mehmetçik’in Suriye’deki Araplara, Türklere, Kürtlere, Hıristiyanlara, Yahudilere özgürlük götürdüğünü, bu ülkenin toprak bütünlüğünü korumayı hedeflediğini kavrayamıyor...

Etnisite aklı durdurdu: Kendini “Zaza Alevi” diye tanımlayan kimileri, Kuzey Suriye’de kurulması planlanan PKK terör devletine destek verdiğini söylerken, Suriye’deki Nusayriler (Arap Aleviler) vatanını korumak için emperyalizme ve taşeronlarına karşı ölümüne mücadele ediyor! Gözler kör oldu...

Doğrusu ve yanlışlarıyla Garbis Altınoğlu bu gerçeği gören sosyalistlerden biriydi; etnisiteye yenilmedi; PKK’yı sürekli eleştirdi. Toprağı bol olsun...