24 Kasım Öğretmenler Günü yaklaşıyor. Öğretmenler, senede bir gün el üstünde tutulacaklar. Çok büyük koltuklarda oturanların öğretmenleri, nerede yaşıyorlarsa bulunup getirilecek. Elleri öpülüp, en güzel gülümsemeyle kameralara el sallanacak. Doğru yanlış, ne yapsalar da öğretmenleri, ‘Ben sana böyle öğretmemiştim çocuk!’ demeyecek.

ÖNLÜK ASKIDA KALDI

Öğretmenlik mesleğinin ve yeni neslin emanet edildiği büyük koltuklu bir adam bu yıl yine “İnsan yetiştirirken tüm zorluklara rağmen, ‘İyi ki öğretmenim’ diyen koca yürekli öğretmenlerim” diye seslenip, ‘Ülkemin, eğitim ağacının dalında bir yaprak olmaktan gurur duyuyorum’ diyecek. Beyaz önlüklerden bahsedecek. Öğretmen odalarındaki ölüm sessizliği, beyaz önlüklere düşen kefen izi hiç konuşulmayacak.

ODADA ÖLÜM SESSİZLİĞİ

Hayata dair son cümlesi, “Her gün, ‘pamuk ipliğine bağlısınız’ sözünden bıkıp, usandım” olan sözleşmeli Saadet Öğretmen’in intiharı hiç konuşulmayacak. Sonsuzluğu seçen ne ilk ne de son öğretmen olacak. Atanmadığı için 23 ile 35 yaş arasında intihar eden 42 öğretmene bu yıl Merve, Halil, İsa, Ömer, İsmail, Şengül, Gamze, Hilal, Uygar Mustafa, en son Saadet öğretmen eklendi. Eğitim ağacının dalında taze bir yapraktılar, yıpratıldılar ve düştüler. Rüzgar adil esseydi, sınıflarında olacaklardı.

ÇEŞİT ÇEŞİT ÖĞRETMEN

Öğretmenler odasında kadrolu, sözleşmeli, ücretli gibi çeşit çeşit öğretmen var. 3600 ek göstergeyi bekleyen kadrolular, devletle gelecek yıl sözleşip sözleşemeyeceğini bilmeyen 130 bin sözleşmeli, yevmiyeyle tutulan mevsimlik işçiler gibi ders saati başına 16 lira ücretle çalışan ücretli öğretmenler. Maaşları, ayda 120 saatten bin 912 TL tutsa da, bundan 16 günlük sigorta primi de kesiliyor. Başöğretmen Atatürk’ün yeni nesli emanet ettiği öğretmenler, açlık sınırının altında yaşatılıyor.

PAMUK İPLİĞİ HAYATLAR

Saadet Öğretmen gibi onlarcasının intiharında kadrolu atamayı yüzde 51 azaltıp, 27 bine düşürenlerin hiç mi günahı yok? Murathan Mungan’ın, ‘Pamut İpliği’ şiirinde der ki: “Baktığımız pencereleri kimselere kiralamadık. Uğramadık bir harf için bile mürekkebinize. Yalvaç olmadan, ermiş olmadan gelip geçtik. Güvendik sessizliğin derinliğine. Biz her zaman birkaç kişi, hayatımız piramit, ömrümüz pamuk ipliği. Bilinse de olur artık bilinmese de...”