2007 yılı başlarıydı.
Tutuklama operasyonlarının işaret fişekleri atılmamış, Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk ve Odatv gibi FETÖ ürünü kumpas davaları, gündemin 1 numaralı maddesi olmamışlardı.
Yani Türkiye, henüz “cadı avını” yaşamaya başlamamıştı.

★★★

70’li yıllarda Lepra hastalığına (cüzzam) karşı verdiği müthiş mücadele sırasında tanışıp gerek kişiliğine gerekse bilim insanlığına hayran kaldığım Prof. Dr. Türkan Saylan’la bir söyleşi öncesinde sohbet ediyorduk.
Kanserle savaştığını o sohbet sırasında öğrendim. Çapa Tıp Fakültesi’nin değerli öğretim üyelerinden biri olan hoca, tedavisinin aynı fakültenin Onkoloji Enstitüsü’nde yapıldığını ve merkezin başkanı Prof. Erkan Topuz ile öğrencilerinin gayretlerinden çok memnun kaldığını söylüyordu.
Prof. Topuz’la da TRT yıllarında başlayan bir tanışıklığımız vardı. Zira o yıllarda kanser tedavisi denildiğinde, herkesin aklına hemen Çapa Onkoloji Enstitüsü ve Erkan Topuz isimleri geliyordu.

★★★

Prof. Saylan’ın anlattıklarını Topuz hocaya aktardığımda, teşekkür etti ama enstitünün bu özelliğini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu belirtti. Nedenini sorduğumda da cihazların çok eskidiğini, yenilenmeleri için 10 milyon (eski parayla 10 trilyon)  liraya ihtiyaç olduğunu ve bunu bulamadıklarını anlattı.

★★★

Çok üzülmüştüm. Çünkü Çapa Onkoloji Enstitüsü, Türkiye’nin dört bir yanından gelen kanser hastaları için en büyük umuttu. Bırakın yok olmasını, bu umudun hiç azalmadan devam etmesi gerekiyordu. Arkadaşlarla konuşup ARENA’da bir kampanya düzenlemeye karar verdik. Ama başlatacağımız sosyal sorumluluk projesi diğerlerinden farklı olacaktı. Çünkü ünlü ve saygın sanatçıların katıldıkları pek çok kampanyada, büyük gayretlere karşın hedeflenenin çok altında para toplandığını biliyorduk.

★★★

10 milyon lirayı nasıl toplayabileceğimizin formülünü de kısa sürede bulduk.
Hemen dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı aradım ve projeyi anlattım. Buna göre yayın gecesi  stüdyoda bilinen isimler yerine Başkan Topbaş ile Prof. Erkan Topuz olacak ve telefonla bağlanan kentin önde gelen inşaat şirketlerinin sahiplerine, uygun gördüğü rakam kadar bağışta bulunmalarını isteyecekti.
Nitekim öyle de yaptı. Müteahhitleri ekranda bağış yarışına sokarak, bir saat gibi kısa sürede 10 milyon liraya yakın paranın toplanmasını sağladı.

★★★

Aradan yaklaşık 2 yıl geçti.
Topuz Hoca, 2010 yılı başlarında bir gün beni arayıp, yenilenmiş Onkoloji Enstitüsü’nün açılacağı müjdesini verdi.
Anlattığına göre günde 300 kişiye ışın tedavisi uygulanacak ve yılda 80 bin hastaya hizmet verilebilecek kapasiteye kavuşturulan enstitüde ayrıca robotik donanımlı radyo terapi cihazı Cyberknife, harekete duyarlı radyoterapi cihazı Rapidarc, cihazların optimum kullanımını sağlamak amacıyla yine harekete duyarlı bir bilgisayarlı tomografi ve planlama sistemi, yeni bir simülatör, yüzeysel ışınlama cihazı ve brakiterapi ünitesi de uygulamaya girecekti.
Merkez yeni cihazların kullanıma açılması ve birkaç küçük ilave ile dünyada da ilk beş arasında yer alacaktı...

★★★

Ama, evet ama!..
Aradan geçen yıllarda cadı avı dalgaları toplumu vurmaya başlamış, Gandhi Ödüllü, varlığıyla gurur duyduğumuz ve ARENA ekibinde o kampanyayı yapma hevesini yaratan değerli bilim insanı Türkan Saylan hayata veda etmişti. (18 Mayıs 2009)
Doktorları hasta yatağında gözaltına alınmaya çalışılmasının, kanserin seyrini olumsuz yönde etkileyip ağırlaştırdığını söylüyorlardı.

★★★

Önceki gün bir hasta babasından yüreğimi yakan bir mektup aldım.
Mektubu gönderen baba, Onkoloji Enstitüsü’ndeki bir cihazın 100 bin dolar değerindeki arızalı parçasının para yokluğu nedeniyle değiştirilemediğini ve bu sebeple 11 yaşındaki kanser hastası oğlunu tedavi ettiremediğini yazıyordu.
Sadece o mu? Yüzlerce kanser hastası benzer durumda. Çünkü üniversite hastanelerini bilinçli olarak ihmal eden zihniyet, “müşteri” olarak tanımladığı hastaları şehir hastanelerine ve özel kurumlara yönlendiriyor.
Bir zamanların saygın ve gözde bilim yuvaları olan üniversite hastaneleri, her geçen gün biraz daha içler acısı bir görünüm alıyor.
Paraya teslim olmayıp üniversitede kalmakta direnen bilim insanları bir şey yapamıyor, hastalar da son bir umutla, yetkililerin insafa gelip 100 bin dolar göndermesini bekliyorlar!..