İstanbul’un fethinin yıl dönümünde, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26. Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’dan çarpıcı tespit:


Sevgili okurlarım,

Bugün dünyanın en güzel kentlerinden İstanbul’un, Fatih Sultan Mehmed tarafından 29 Mayıs 1453’te, henüz 21 yaşında iken fethedilişi ve tarihte bir devrin sona erip, yeni bir dönemin başlayışının yıld önümü. Bu çok anlamlı, özel günde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26.Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ ile aşağıdaki söyleşiyi yaptım:



UĞUR DÜNDAR: Sayın Başbuğ, II. Murad’ın Bursa’da inzivaya çekilmesi üzerine, II. Mehmed henüz 12 yaşında olmasına karşın tahta geçti. Osmanlı’nın tek varisiydi. Ancak tahtta kalışı sadece iki yıl sürdü. 1446’da tahttan indirilişinin ardındaki gerçekleri anlatır mısınız?

İLKER BAŞBUĞ: II. Mehmed tahta çıktığında büyük bir “güç mücadelesi” vardı. Mücadele, “kul asıllı” devlet adamları ile “ulema kökenli” devlet adamları arasındaydı. Kul asıllı devlet adamları, sultan tarafından seçilen ve her şeyi ile sultana bağlı olan, geldikleri kökler pek dikkate alınmayan kişilerdi.

Ulema ise bilindiği gibi “medrese” eğitimi alan kişilerdi. Osmanlı İmparatorluğu’nda Fatih Sultan Mehmed dönemine kadar, ulemadan gelen Çandarlı Ailesi, yönetimde ciddi bir ağırlığa sahipti.

II. Mehmed 1444’te tahta çıktığında, etrafında Zağanos Paşa, Nişancı İbrahim Paşa gibi kul asıllı devlet adamları yer aldı. Bunlar daha atılgan bir siyasetin izlenmesini savunuyorlardı. Sadrazam Çandarlı Halil Paşa, Macar-Eflak kuvvetlerinin Varna’ya ilerlemesi üzerine, II. Mehmet’i saltanat için yetersiz bulduğundan, II.Murad’ı ordunun başına geçmeye ikna etti. Aslında, II. Mehmed, babasını Edirne’de bırakarak sefere kendisi çıkmak istiyordu.

Ancak sonunda Çandarlı Halil Paşa’nın dediği oldu.

II. Murad Varna’da zafer kazandı.

II. Murad’ın zaferden sonra Edirne’ye gelmesi ise, oğlu II. Mehmed taraftarlarınca önlendi.

FATİH SULTAN MEHMED’E ÇANDARLI DARBESİ

Çandarlı Halil Paşa, hala II. Murad’ı gerçek sultan olarak görmeye devam ediyordu. Burası çok ilginçtir; Çandarlı Halil Paşa 1446’da Edirne’de gizlice bir yeniçeri isyanı çıkarttı. İsyancılar Edirne’nin altını üstüne getirip, II. Murad’ı Manisa’dan Edirne’ye çağırdılar.

14 yaşındaki II. Mehmed bu oldu bitti karşısında, tahttan çekilmeyi kabul ederek, Manisa’ya döndü. Ancak, bu olayı hiç unutmadı!..

U. D: Bu durumda Çandarlı Halil Paşa, II. Mehmed’i bir “darbe” ile tahttan indirmiş oluyor!..


İ. B: Evet, II.Mehmed “darbe” ile indirilen bir sultan oldu böylece!..

U. D: II. Mehmed babasının ölümü üzerine 1451’de tekrar sultan olunca nasıl bir ruh hali içindeydi?

İ. B: Bu önemli bir soru. Birincisi; 1444-1446 arasındaki ilk taht döneminde kendisinin başarısız olduğunu düşünüyordu. Tabii o süreçte yaşının küçük oluşunu da unutmayalım.

Manisa’da geçirdiği beş yıl içinde kendini daha geliştirdi. İlk saltanat döneminin izlerini mutlaka silmek zorunda olduğunu düşünüyordu. Bu amaçla ilk yaptığı iş, devlet yönetimine kendine bağlı kişileri getirmek oldu. Ancak Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’yı bu dönemde azletmeyi düşünmedi. Başlangıç safhasında onun idari tecrübesine ihtiyacı vardı. Ayrıca Çandarlı, yeniçeriler üzerinde de etkiliydi.

KADERİNİ İSTANBUL’UN FETHİNE BAĞLAMIŞTI

II. Mehmed kaderini bir şeye bağlamıştı. O da İstanbul’un fethiydi.

Bu fetihle her şeyden önce iç politika dengelerini değiştireceğine inanıyordu.

Ancak Çandarlı da bu gerçeği görüyordu. İstanbul alınırsa, kendisine ihtiyaç kalmayacaktı!..

Bu arada hudut boyundaki uç beyleri de İstanbul’un fethine mesafeliydiler.

U. D: Peki II. Mehmed, bu koşullarda İstanbul’un fethine nasıl karar verdi?

İ. B: Edirne’de bir Meşveret Meclisi toplandı. Meclis, her türlü fikrin adeta havada uçuştuğu ve tüm endişelerin sergilendiği bir toplantıya dönüştü.

Çandarlı Halil Paşa ihtiyatlı olunmasını savunuyordu. Ancak Zağanos ve Şehabettin paşaların ısrarlı ve kararlı tutumları, Çandarlı’nın etkisini azalttı.

U. D: Bu yaşananlar bize, II. Mehmed döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli kararların alınmasında “meşveret” (danışma) kurumunun nasıl kullanıldığını da göstermiş oluyor.

İ. B: Evet kesinlikle. O günkü şartlar içinde olabildiğince “demokratik” sistemin ve “demokratik kurumların” kullanılmaya çalışıldığını görüyoruz.

U. D: Peki İstanbul’un fethine geçersek...

İ. B: 6 Nisan 1453 günü devasa toplarla yapılan atışlarla kuşatma başladı. Ancak mayıs ayının sonuna yaklaşılırken şehir hala düşmemişti. Ordu içinde huzursuzluk vardı. Çandarlı Halil Paşa yeni bir Harp Meclisi’nin toplanmasını istedi. Bazıları kuşatmanın sona erdirilmesi gerektiğini savunuyordu. Sonuçta taarruza devam edilmesini isteyenler kazandı.

II. Mehmed 29 Mayıs 1453 günü, öğle üzeri, muzaffer bir komutan olarak şehre girdi.

O artık Fatih Sultan Mehmed idi.

U. D: Fatih Sultan Mehmed’i Osmanlı’nın en büyük sultanı olarak tanımlıyorsunuz. Neden?..

ROMA İMPARATORLUĞU’NU TARİH SAHNESİNDEN SİLDİ

İ. B: Fatih Sultan Mehmed ile “Osmanlı Klasik Çağı” başlar. 21 yaşında İstanbul’u ele geçiren Fatih’in gayesi Roma İmparatorluğu’nun varisi olmak değildi. Bu devleti tarih sahnesinden silen, evrensel hakimiyet fikrine sahip olan çok büyük bir sultandı.

Fatih çok okuyan, derin bilgilere sahip, kararlı, mücadeleci ve akılcı bir yönetimi esas alan, ama aynı zamanda son derece de otoriter bir Osmanlı Sultanı olarak tarihteki yerini aldı.

Bugün Amerika’nın meşhur Kara Harp Okulu-West Point’e giderseniz, büyük öğrenci yemek salonunun koca duvarında, 24 tarihi şahsiyetin yer aldığı panoramik devasa bir tablo görürsünüz. Büyük İskender, Napolyon gibi tarihi şahsiyetlerin bulunduğu bu 24 portre arasında Fatih de vardır.

U. D: Sizin, Genelkurmay Başkanlığınız döneminde, Beşiktaş’ta Yıldız Sarayı’nın önündeki parka, 29 Mayıs 2009’da, Fatih Sultan Mehmed’in bir anıtının dikildiğini biliyoruz. Buna neden ihtiyaç duydunuz?

İ. B: En büyük Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmed’in isminin ve yaptıklarının İstanbul’da çok yaşatılmadığını düşündük. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Fatih’e olan saygısının somut bir göstergesi olarak, onun bir heykelinin İstanbul halkına hediye edilmesinin uygun olacağını değerlendirdik.

U. D: Fatih’in büyüklüğü üzerinde biraz daha durmamız lazım. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

İ. B: Fatih’i büyük yapan nedenlerin başında onun “kurumsallaşma”ya verdiği önem gelir. Kurduğu sistemle Osmanlı İmparatorluğu “merkez”den idare edilen bir devlet yapısına ulaştı. Sadrazamlık makamı, sultanın mutlak vekili olarak öne çıkarıldı. Veziriazamlar, sultanın kulları arasından seçilmeye başladı. Kazaskerler, devletin yargı sisteminin ana unsuru olarak kadıların en üst amirleri oldu. Defterdarlar devlet hazinesinin hesabını tutuyorlardı.

Bir de “nişancılar” vardı ki burası çok önemli:

U. D: Neden?..

OSMANLI’NIN LAİK SİSTEME EN YAKLAŞTIĞI DÖNEMDİR

İ. B: Osmanlı İmparatorluğu hiçbir dönemde tam “şeriat”la yönetilen bir devlet olmadı. Şeriatın yanında, günün koşulları ve ihtiyaçları çerçevesinde sultanlar tarafından tespit edilen “örfi” hukuk da yer alıyordu.

İşte “nişancılar”, geleneksel hükümdarlık kanunlarının, yani örfi hukukun uzmanlarıydı. Padişah adına çıkarılacak fermanların şeriata değil, örfi hukuka uygunluğunu sağlamakla görevliydiler.

Bence Fatih’i diğer Osmanlı Sultanları’nın arasında çok farklı noktaya getiren husus; yaptığı uygulamalarda “örfi hukuku” sonuna kadar zorlamasıydı. Onun döneminde, “örfi hukuk”, “şeriat”ın yanında çok önemli bir konuma ulaşmıştır.

Fatih’i emsalsiz kılan diğer bir husus da, hayata geçirmeye çalıştığı imparatorlukta gayrimüslimleri dışlayan bir anlayış içinde olmamasıydı. Bu yönü de unutulmamalı.

Bu düzene elbette “laik düzen” diyemeyiz. Ama “laik düzene” en yaklaşılan dönem denilmesi pek de yanlış olmaz.

Maalesef oğlu II.Beyazıd döneminde bu durum tersine dönüştü.

U. D: Son olarak Fatih ile İstanbul arasındaki ilişkiyi sormak isterim, bu konuda ne dersiniz?

İSTANBUL’A BAKTIKÇA FATİH GÖZÜNÜZDE DAHA DA BÜYÜR

İ. B: Topkapı Sarayı Fatih tarafından yaptırılmıştır. Topkapı Sarayı’nın “sadeliğine”, “mütevaziliğine” ve “özgün mimarisine” bir bakın, tarihi yarımadaya kazandırdığı katma değerin ne kadar büyük olduğunu anlarsınız..

Sonra da 2019 yılında İstanbul’un geldiği yapısal değişime bakın. Bu muhteşem şehire ve özellikle tarihi yarımadaya verilen zararın ürkütücü boyutlara ulaştığını görürsünüz.

Böylece dünya sultanı Fatih Sultan Mehmed, gözünüzde daha da büyür...