İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, Ankara’da Mansur Yavaş, İzmir’de Tunç Soyer, Adana’da Zeydan Karalar ve diğerleri...
Onlar, 31 Mart gecesi topluma seslenirken kullandıkları özenli ama cesur dille, gerilime, kara propagandaya, yalana, iftiraya, tehdide, devlet olanaklarını sonuna kadar kullanmaya ve en vahimi kutuplaştırıp ayrıştırmaya dayalı seçim kampanyası sürecinin yay gibi gerdiği toplumu kucaklayıp, rahat bir nefes aldırarak tarihe geçtiler...

★★★

Ekrem İmamoğlu’nun sık sık kameraların önüne geçerek ıslak imzalı sandık sonuç tutanaklarını paylaşması, bunu yaparken de olgun, tahrikten uzak, sakin ama kararlı ve cesaret dolu bir duruş sergilemesi, Anadolu Ajansı’nın manipülasyonla İstanbul sonuçlarını oldu bittiye getirmesini önledi. Ayrıca seçimin kaderiyle ilgili kararlar alan bürokratları dürüst olmaya davet ederek, cesaretlendirdi. Hepsinden önemlisi, 24 Haziran gecesi yapayalnız bırakıldıkları için hala küskün olan çok geniş bir kitlede umudun yeniden yeşermesini sağladı. Sandık başında özveriyle görev yapan binlerce gönüllüye de güven ve azim aşıladı.
İmamoğlu, özlem duyulan bu yeni üslupla, sadece seçimi ve CHP’li seçmeni kazanmakla kalmadı, tüm siyasi partilere oy veren yurttaşlarımızın önemli bir bölümüyle de gönül bağı kurmayı başardı.
O geceden itibaren sergilediği performans ve kendine özgü üslupla siyaset tarihimize geçtiği gibi, ileride siyaset bilimi okuyan öğrencilere ders konusu olmayı da hak etti.

★★★

Kampanya boyunca ağır hakaret ve iftiralara uğrayan, hatta açıkça tehdit edilen Mansur Yavaş da seçimi kazanmasının belli olmasıyla yaptığı zafer konuşması ve sonrasında alkışa değer bir demokratik olgunluk sergiledi. Ankaralılara seslenirken liyakat sahibi belediye çalışanlarına işlerinden olmayacakları güvencesini vermesi... Kendisine oy atsın atmasın tüm Ankaralılar’ın başkanı olacağı taahhüdünde bulunması... Başarısını çılgınca alkışlayan kitleye de taşkınlık yapmamaları konusunda uyarılarda bulunması, yaşanabilecek üzücü olayları da engelledi.
Özetle, sürecin başından itibaren toplumun genelini kucaklayıcı söylemleri içtenlikle dile getirmesi, kutuplaştırıp ayrıştıran siyaset dilinden bunalan herkeste adeta ferahlatıcı tonik etkisi yarattı.

★★★

İftira ve yalanların hedefindeki bir başka muhalif siyasetçi de, İzmir’de yüzde 58’lik ezici üstünlükle Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tunç Soyer idi. Ancak o, kendisine yönelik saldırılara aynı şekilde cevap vermek yerine, AKP’li seçmenlerin bile karşı çıktığı sert, hoşgörüsüz, suçlayıcı, hatta cezalandırıcı siyaset dilinin mutlaka değişeceğini ve onun yerine kimseyi ötekileştirip ayrıştırmayan yeni bir dilin egemen olacağını söylemeyi tercih etti.
Göreceksiniz İzmir’de ne müthiş başarılara imza atacak!
Görev süresinin sonunda tarih adını “efsane başkan” olarak yazacak!..

★★★

31 Mart’ta görünürde başkanlar kazandı. Ama bana göre gecenin asıl kazananı, Türkiye’nin demokrasisi ve sonuçları olgunlukla karşılayarak hiçbir taşkınlığa ve şiddete geçit vermeyen 81 milyon oldu...
Kritik geceye damgasını vuran bu demokratik olgunluk, seçimleri kazanmaktan daha önemli ve değerliydi...

★★★

Ufuktan doğan güneşin müjdeler getirdiği 1 Nisan sabahı Ankara’dan yüreğimi yakan bir haber geldi.
Önce 1 Nisan şakası sandığım habere göre; Halk TV’nin en zor zamanlarında onu sırtlayıp başarılı günlere taşıyan değerli haberci meslektaşlarım, hiç uyumadan çalışıp seçim sonuçlarını duyurdukları gecenin sabahında, adeta birer eşya gibi kapının önüne bırakılmışlardı!..
Haberi doğrulattıktan sonra, hiç düşünmeden yarım asırlık meslek yaşamımda daha önce de benzerlerini sergilediğim bir davranış yaptım.
Hemen Halk TV’den ayrıldım.
Bazıları “Uğur Dündar Halk TV’den istifa etti” dediler. Bu doğru değil. İstifa için bir kurum/kuruluşla aranızda hukuki bir bağ olması gerekir.
Benimki gönül bağıydı. Meslektaşlarıma eşya muamelesi yapıldığını öğrenir öğrenmez bu bağ kopuverdi!..

★★★

Çalıştığım medya kuruluşlarından ayrıldıktan sonra, beni üzecek bir davranış gelmediği sürece orası hakkında konuşmamak gibi bir ilkeye sahibim.
Halk TV’nin yolu açık olsun!..