Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump’ın daveti üzerine, 13 Kasım günü Beyaz Saray’da, kendisiyle görüşecek.

Buluşmanın Demokratların başlattığı Trump’a azil sürecinin hızlanacağı bir tarihe denk gelmesi, zirveye “kritik” bir boyut kazandıracak.

★★★

Bilindiği gibi Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terör örgütlerine karşı Kuzey Suriye’de Barış Pınarı Harekatı’nı başlattığı gün Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hitaben hakaret ve tehditlerle dolu bir mektup göndermiş, devam eden günlerde gerek Cumhuriyetçi, gerekse Demokrat Partili senatörler, Türkiye’ye ağır yaptırımlar uygulanmasını istemişlerdi. Senatörlerin Trump üzerindeki baskıları artarak devam ederken,  Temsilciler Meclisi de, sözde Ermeni Soykırımı’nı tanıyan bir karar tasarını onaylamıştı.

Oysa aynı Temsilciler Meclisi 1985 yılında benzer tasarıyı gündemine almış, ama Washington Büyükelçimiz değerli Şükrü Elekdağ, büyük gayretler sergileyerek, ABD’li tarihçi ve bilim insanlarına “soykırımın olmadığını ilan eden” ortak bildiri yayınlatmayı başarmıştı.

★★★

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 26’ncı Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ da hem kitabında, hem de önceki gün bu köşede yayımlanan röportajımızda “Sözde Ermeni Soykırımı”nın gerçekleştiğini kanıtlayan hiçbir belgenin bulunmadığını belirtmişti.

Bu tarihi gerçeklere karşın Amerika’daki Ermeni lobileri, Türkiye ve Türklere karşı nefret duygusu yaratmak ve bunu körüklemek için olağanüstü çaba harcamaktan vazgeçmediler.

Temsilciler Meclisi’nin kararından sonra da nefret yayma saldırılarını hızlandırdılar.



Elimizde tamamen belgelere dayalı çok değerli başka bir kitap var.

Prof. Haluk Şahin’in 1973 yılında, Kaliforniya’da Asala Terör Örgütü’nün fikir babası, katil Yanıkyan’ın iki diplomatımızı şehit ettiği olayı tüm boyutlarıyla aydınlatan “Unutulmuş Bir Suikastin Anatomisi” adlı kitabı.

Bakın İngilizce’ye de “The Hate Trap-Nefret Tuzağı” adıyla çevrilen kitap hakkında Santa Barbara kentindeki suikastin davasına bakan savcı David Minier ne diyor:

“Haluk Şahin’in kitabı bilimsel değeri yüksek, olgusal olarak hatasız ve adil bir eser.

(...) Bana lütfedip göndermiş olduğunuz Nefret Tuzağı adlı kitabınızı okudum. Hiç şüphem yok ki bu kitap Yanıkyan’ın suikastları ve yargılanması konusunda en yetkin eserdir ve inanıyorum ki öyle kalacaktır.

(...) Eminim ki, Yanıkyan’ın Kaliforniya’daki mezarının Erivan’ın Yerablur Askeri Mezarlığı’na nakledildiğini biliyorsunuzdur. Bu konuda şöyle yazdım: Tamamen suçsuz iki diplomatın katiline bir kahraman muamelesi yapılması ve Erivan’daki mezarlığa gömülmesi, tam bir rezalettir. Bir başpiskoposun bu ayini yöneterek ona saygınlık bahşetmesi akla hayale sığmayacak bir durumdur. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın bu olayı ‘terörizmi desteklediği’ için kınaması yerindedir ve böyle bir şey hiçbir şekilde kabul edilemez...”

★★★

Bir dönem Türkiye’de New York Times Gazetesi’nin büro şefliğini de yapmış olan ve yazdığı siyasi araştırma kitaplarıyla ünlenen gazeteci-yazar Stephen Kinzer de kitabı şöyle değerlendiriyor:

“Asırlar boyunca birlikte yaşayan Türkler ve Ermeniler 20. Yüzyıl’ın başlarında patlak veren şiddet nedeniyle birbirlerinden kopartıldılar. The Hate Trap son dönemlerdeki iki terör saldırısının öykülerini o şiddete son verilmesi için bir çağrıya dönüştürüyor. Haluk Şahin, bu saldırıların kurbanlarını, yani Kaliforniya’da bir Ermeni tarafından katledilmiş iki Türk diplomatı ile İstanbul’da bir Türk tarafından katledilmiş bir Ermeni gazeteciyi, nefret üretiminin simgesi haline getiriyor. Bu eser sayesinde, onların yaptığı fedakarlık yeni bir anlam kazanarak, bu halkların uzlaşması yönündeki çağrıya katkı yapıyor...”

★★★

20. Yüzyıl Türk-Ermeni ilişkileri konusunda uzmanlaşmış tarih profesörü Christopher Gunn ise kitabı “adil ve objektif” olarak niteliyor:

“Haluk Şahin’in The Hate Trap’i, Türk-Ermeni ilişkilerinin, Mehmet Baydar ve Bahadır Demir (1973) ile Hrant Dink’in (2007) katledilişleri arasındaki çok karmaşık ve fırtınalı dönemin derinliklerine dalıyor. Aşırı milliyetçiliğin kaçınılmaz bir parçası olan şuursuz ve trajik şiddete mercek tutan Şahin’in adil ve objektif analizi, unutulmuş kurbanların geçmişlerini yansıtarak bu tehlikeli söylemin ötesine geçilmesi ve bu iki ulus arasındaki tarihsel olayların daha derinden anlaşılması için etkileyici bir çağrı yapıyor...”

★★★

İlker Başbuğ ise, çok okunan röportajımızın sonunda şu anlamlı öneriyi getiriyor:

(...) Olayların nasıl ve kimin tarafından başlatıldığı ve olaylarda taraflardan ne kadar insanın hayatını kaybettiği tartışması da bir tarafa bırakılarak, her iki taraftan da hayatlarını kaybedenlerin hatıralarına birlikte sahip çıkılmalıdır.

Ortak acı tarihsel bir gerçek olarak kabul edilmelidir.

Bu yaklaşım bazılarına zor gözükebilir. Ancak önemli olan zoru başarmaktır.

★★★

Liderler ziyaretlerde birbirlerine simgesel hediyeler verirler.

Benim Cumhurbaşkanı Erdoğan’a önerim, hem İlker Başbuğ’un “Ermeni Suçlamaları ve Gerçekler” hem de Haluk Şahin”in “The Hate Trap-Nefret Tuzağı” adlı kitaplarını Başkan Trump’a hediye etmesi.

Eğer Trump, tweet atmaktan ve azil suçlamasını savuşturmak için girişimler yapmaktan vakit bulabilirse bu iki değerli kitabı okusun. Böylece hem sözde Ermeni Soykırımı iddialarının belgelerle çürütüldüğünü, hem de bu nefret kasırgasının sona ermesine katkıda bulunmanın, tarih önünde bir insanlık görevi olduğunu öğrenir.