“Sonsuz bir zamana ve renge benzeyen aynı takım elbiseyi uzun süre giymeleriyle, kravatlarını vereceği sıkıntıya inat boğulurcasına sıkmalarıyla, uzaktan hemen fark edilebilen eski öğretmenlerdi onlar. Sıraların ve kara tahtanın üzerine, öğretmen masasının üzerine akan damla damla has öğretmen teriyle tanıdık biz onları. Bir aydınlık rüzgar olup, bilgiyi halkın ve Anadolu’nun yüreğine bir gül kokusunda dağıtışlarını gördük. Bilginin, kültürün, gelmiş geçmiş uygarlıkların derin gücünü hissettik o eski öğretmenlerde...

★★★

Eski öğretmenlerin en büyük farkı sadece bilgiyi, bilimi, kültürü aktarmak değil, o bilginin nerede, nasıl kullanılacağını da öğretmeleri, böylece derslerin yani öğrenmenin karmaşıklığının da üstesinden gelmeleri, bilgiyi öğrenmekten çok kazanıma dönüştürmeleriydi. Böylece öğrencilerinin zihinsel gelişimi ve bilginin uygulanabilir hale getirilmesi üzerine yoğunlaşmalarını sağlarlar; bilgiyi aktaran iyi bir öğretmen olmanın yanı sıra, bilginin kalıcılığını, hayata akmasını sağlayan, saygı duyulan ve sevilen bir dost da olurlardı. İşte o öğretmenlerin başka bir farkı da yapılan iyi şeyleri, güzel şeyleri görmeleri; yetenekli olanları takdir etmeleriydi. Elleri öpülesi öğretmenlerdi onlar. O iyi öğretmenler sevgiyle, bilgiyle öyle bir otorite kurmuşlardı ki ‘otur’ dediğinde oturur, ödev verdiğinde büyük bir sorumlulukla yapardı öğrencileri, çünkü o ele avuca sığmayan çocukları kalplerinden fethederek öğretirlerdi. Öğretmenin öğrencilerle olan ilişkisi öğrencilerin öğrenme motivasyonunu çok etkiler, olumlu düşünmeyi öğretir, yönlerini bulmaya, hayat becerilerini geliştirmesine yardımcı olurdu. O berrak bakışlı öğretmenler geçip giden onca yıla rağmen pazarda, sokakta gördükleri zaman öğrencilerini hemen anımsarlar, onların bilgilerini hayata katmalarını gördükçe, yetkinliklerinin gücünü öğrendikçe sevinirler, mutlu olurlardı.

★★★

Özellikle ilkokul öğretmenleri bir başka olurdu eskiden. Güzel bir Anadolu türküsüne benzerlerdi, güzel bir bahara... Onları anımsamamız bir ömür bitmez tükenmezdi. Bilgi, onur öğrenmek, öğretmek denildiğinde hep onlar aklımıza gelirdi. Hiç yılmamaktı onlar; yeniden ayağa kalkış, hücumdu, her türlü zorluğa karşı direnmek ve kazanmaktı. Onları emekli olarak ilk gördüğünüzde aklınıza, avuçlarınıza dokunan cetveller değil, göz kamaştırıcı bir şekilde sizi nasıl başarılı olmaya yönelttikleri gelirdi.

Muhteşem, çorak topraklara bereket saçan ırmaklar gibi, idealist, bilge, lider vasıflı öğretmenler vardı eskiden. En işe yaramaz denilen kayadan güzel bir mermer yontarlardı, kazandırırlardı hayata, topluma. İnsanın ve aydınlığın sanatçısıydı onlar, hangi zamanda olurlarsa olsunlar, nerede olurlarsa olsunlar bilimin, kültürün ışığını saçarlardı etraflarına...

★★★

O eski öğretmenler eski günlerimizin öznesidir. Çorak günlerde gelen suyun dolaşımıdır. Öğretmenlik hangi zamanda yapılırsa yapılsın onurlu, zor bir vazifedir, ülkenin geleceği adına değer sunan bir meslektir. Yorucu, uğraştırıcıdır da aynı zamanda. Eve ödev götüren benzersiz meslektir belki de. Her bir öğrencisiyle, velisiyle ayrı ayrı ilgilenmesi gereken öğretmenin sınıf içerisinde birçok sorunla baş etmesi de bu ulvi mesleğin başka bir yönüdür.

★★★

Peki ya günümüzde?..

Doğru dürüst öğretmenlik ve rehberlik eğitimi veren okullar dışında, tüm fakültelerden mezun olanlar, fen fakültesi toprak bölümünden mezun olanlar bile, veteriner fakültesinden mezun olanlar bile öğretmen oldu. Bu yaklaşım sonunda öğretmenlik, uzmanlık gerektiren bir meslek olmaktan çıkıp, herkesin yapabileceği bir işe dönüştü. Bir ülküsü olan, idealist, öğretici, ders verici, idareci öğretmen kalmadı artık eskisi kadar. Zar zor geçim sağlayan bir meslek algısı oluştu maalesef öğretmenlik adına... Geçmişte özellikle bir yere öğretmen gittiği zaman herkes ayağa kalkar, ‘Buyurun hocam...’ diyerek başköşeye oturturlardı. Öğretmen demek bilen, yeni bir değerle bildiren, yol gösteren, bilge, lider insandı. Toplumun çoraklığını yeşerten manevi liderlerdi onlar. Bilinmeyen bir şey olduğu zaman onlara akıl danışılırdı. Şimdi öyle mi? Öğretmenlik sadece derse girip öğrencilere ders ezberleten, ders kitaplarını ezberleten biri haline getirildi. 

★★★

Sonuç olarak efendim, mevcut klasik eğitim ortamları, sınav-okul ikilemi, öğrencilerin gereksinmelerine yanıt veremiyor, bir tohum olarak düşünürsek o çocukları, bu verimsiz toprakta doğru dürüst gür bir şekilde filizlenemiyor, gelişimleri yetersiz kalıyor. Eğitim sistemini kısa sürede değiştirmemiz de mümkün değil.

O halde öğretmenler, ülkemizin geleceği olan o yıldız berrağı çocukları yetiştiren, eğiten, bilgilendiren çok önemli insanlardır ve ülkemizin çok açılımlı; mesleği bilgi öğretmek olan öğretmen yetiştirme reformuna, öğrencinin öğretmenleriyle koparacağı bir kültür salkımına, bu bilgi asmalarına, bu uygarlık gelişme köküne acilen gereksinmesi var...”

★★★

Konyalı değerli yazar Hasan Baran’dan yaptığım bu çok etkileyici alıntılarla, tüm değerli eğitimcilerin “Öğretmenler Günü”nü kutluyor, önlerinde saygıyla eğiliyorum.