ABD Temsilciler Meclisi, sözde Ermeni Soykırımı iddialarını resmen tanıyan tasarıyı kabul etti. Ayrıca Barış Pınarı Harekâtı ile gündeme gelen yaptırımlarla ilgili yasayı da onayladı.

Dün bu konulardaki gelişmeleri takip ederken, o tüyler ürperten suikastin öyküsü, gözlerimin önünden film şeridi gibi akıp geçti...

★★★

Güneşli, ılık bir cumartesi sabahı... Saat 11:30...

Kaliforniya Eyaleti’nin Amerika Rivierası olarak bilinen Santa Barbara kentindeki lüks Baltimore Oteli’nde sıradan bir gün...

Konukların bir bölümü, ressam fırçasından çıkmışsına güzel, rengarenk çiçeklerle dolu bahçede kahvelerini içiyor.

Az ötedeki Pasifik Okyanusu’ndan gelen belli belirsiz dalga sesleri, kuş cıvıltılarına karışıyor.

★★★

O dakikalarda Los Angeles Başkonsolumuz Mehmet Baydar ile yardımcısı Bahadır Demir, kendilerini ısrarla davet eden bir kişiyle buluşmak için otele geliyorlar. Onları reveransla karşılayan yaşlı, uzun boylu, beyaz bereli adam, diplomatlarımızı az ilerideki bir bungalova götürüyor.

★★★

Baydar ve Demir, Gurg Yaniki olarak tanıdıkları gizemli adamın elini sıkıp, içeri giriyorlar. İranlı olduğunu, Türkleri çok sevdiğini belirterek aylardır buraya çağıran ve geldikleri takdirde, Osmanlı’ya ait bir tablo ile, üzeri imzalarla dolu bir banknotu Türk Hükümeti’ne armağan edeceğini söyleyen kişi, kapıyı kapatıyor.

★★★

Yaklaşık 15 dakika sonra...

Bungalovdan silah sesleri
geliyor!

Dışarı çıkan beyaz bereli adam, kapının önündeki iskemleye oturup, gayet sakin bir şekilde, polisleri beklemeye başlıyor!..

★★★

Tuzağa düşürülen diplomatlarımızdan 49 yaşındaki Mehmet Baydar, oracıkta hayatını kaybediyor. 30 yaşındaki Bahadır Demir ise, kaldırıldığı hastanede kurtarılamayıp son nefesini veriyor!..

★★★

77 yaşındaki katilin gerçek adı kısa sürede belirleniyor. Ermeni kökenli bir Amerikan vatandaşı olan Gürgen Yanıkyan, polise, bu cinayetleri inceden inceye planlayarak işlediğini, amacının “1915’te Türklerin katlettiği akrabalarının, yani sözde Ermeni soykırımının intikamını almak” olduğunu itiraf ediyor!..

★★★

27 Ocak 1973 yılında gerçekleşen ve Türkiye’yi sarsan bu suikast, Türk diplomatlarına karşı 20 yıl sürecek bir terör kampanyasını başlatan ilk eylem olarak tarihe geçiyor. ASALA’nın terör saldırılarında 31’i diplomat 90 kişi ölüyor, yüzlerce masum insan da yaralanıyor. Böylece Türklerle Ermeniler arasına düşmanlık tohumları atılıyor ve nefret söylemi yaygınlaşıyor.

★★★

Ömür boyu hapse mahkum olan katil Yanıkyan, 11 yıl hapis yattıktan sonra, Kaliforniya Valisi George Dökmeciyan tarafından affediliyor. Kısa bir süre sonra da ölüyor...

★★★

Mehmet Baydar ile Bahadır Demir ise unutulup gidiyor...

Ama Bahadır Demir’in yakın arkadaşı Haluk Şahin onları unutmadığı gibi, sürekli suikastin izlerini sürüyor.

★★★

“Kimdir bu Yanıkyan? Cinayetin arkasında yatan gerçekler nelerdir?” sorularının peşine düşen soruşturmacı gazeteci Haluk Şahin, Amerika’yı ve Santa Barbara’yı çok iyi bilmenin de sağladığı avantajla adeta bir dedektif gibi çalışıyor. Son yıllarda gizliliği kalkan bin sayfadan fazla FBI (Federal Polis) raporunu inceliyor. Bununla da yetinmeyip, mahkeme zabıtlarını buluyor. Ayrıca konunun uzmanı tarafsız tarihçilerle görüşüyor.

★★★

Ve tüm beklentilerinden daha şaşırtıcı bir sonuca ulaşıyor:

Katil Yanıkyan’ın, azılı bir yalancı olduğunu belgeliyor.

Büyük emek ürünü olan soruşturmasını “Unutulmuş Bir Suikastin Anatomisi” adıyla kitaplaştırıyor...

★★★

Sevgili okurlarım,

Birçok ülkeden sonra ABD’nin de sözde Ermeni Soykırımı iddialarını resmen kabul etmesi, bunun ardından başka hamlelerin de geleceğini gösteriyor.

Batı dünyasındaki Ermeni lobilerinin Türkiye’den tazminat ve toprak talebinde bulunacakları öteden beri biliniyor.

AKP ise olup bitenleri ve alınan tanıma kararlarını “yok hükmündedir” diyerek geçiştiriyor.

Oysa iktidarın, profesyonel yalancı Yanıkyan’ın ipliğini pazara çıkaran Haluk Şahin’i örnek alması gerekiyor.

Yani eldeki arşivleri dünyaca saygın tarihçilerin incelemesine sunup, sözde soykırımla ilgili yalanları, dünya kamuoyuna sunması bekleniyor.

Ama iktidar, tarihin kendisine verdiği bu çok önemli görevi savsaklayıp, “İddialar yok hükmündedir” demekle yetiniyor!..