Tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’dan, ABD Başkanı Trump’ın mesajları ve Barış Planı Harekatı konularında çarpıcı açıklamalar:


Sevgili okurlarım,

Türkiye heyecan dolu günler yaşıyor. Kalplerimiz, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru haklarını kullanarak terör örgütleriyle Barış Planı Harekâtı kapsamında mücadele eden kahraman Mehmetçik için atıyor. Harekâta yeşil ışık yakan ve sadece Türkiye’nin değil dünya gündemine de bomba gibi düşen 7 Ekim tarihli Beyaz Saray açıklamasında şöyle deniliyordu:

“Bugün Başkan Trump ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir telefon görüşmesi yaptılar. Türkiye yakın zamanda Suriye’nin kuzeyinde, uzun zamandır planladığı operasyon için harekete geçecek. Amerikan Silahlı Kuvvetleri bu operasyonu desteklemeyecek ve bir parçası olamayacak. Amerikan güçleri IŞİD’in halifelik ilan ettiği ve Amerika’nın onları def ettiği bu bölgelerde artık bulunmayacak. Amerikan Hükümeti bölgedeki IŞİD militanlarının geldiği Almanya, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerine IŞİD savaşçılarını geri almaları konusunda baskı yaptı. Ancak onlar bu kişileri kabul etmediler. Amerika yıllardır vatandaşlarının vergilerine büyük maliyetler getiren bu savaşçıları artık daha fazla tutmayacak. Bundan böyle son iki yıl boyunca yakalanmış olan IŞİD savaşçılarından da Türkiye sorumlu olacak...”

Bu açıklama Washington’u şaşırttı ve karıştırdı. Çünkü Trump bu kararları, Dışişleri Bakanlığı’na ve Pentagon’a danışmadan almıştı. Keza Kongre’nin iki kanadı da bu kararlardan habersizdiler. Tabii kıyamet koptu. Hem Demokrat, hem de Cumhuriyetçi partilerin önde gelen milletvekili ve senatörleri tüm ABD medyasını da arkalarına alarak Trump’a ateş püskürdüler. Baskı yaparak bu kararlardan vazgeçilmesini istediler. Pentagon da bir ara söz konusu kararları onaylamadığını açıkladı. Ağır baskı altında kalan Trump bu kez; “Çizilen çerçeveyi aştığını düşünürsem, Türkiye’nin ekonomisini mahvederim” diyerek tüm yurtseverleri rencide eden küstahça sözler kullandı.

Tüm öngörüleri doğru çıkan bilge diplomat, emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ ile yaptığım iki bölümlük söyleşide, Türkiye-ABD ilişkileri bağlamında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) başlattığı Barış Pınarı Harekatı’na ve “Güvenli Bölge” girişimine odaklanacağız.

Bilge diplomat Şükrü Elekdağ, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Barış Pınarı Harekatı’nı ve Türkiye-ABD ilişkilerini analiz etti...


UĞUR DÜNDAR (UD): Sayın Elekdağ, ABD Başkanı Trump’ın bu kararları hangi amaçla aldığını düşünüyorsunuz?

TRUMP GÜNDEMİ DEĞİŞTİRMEK İSTEDİ

ŞÜKRÜ ELEKDAĞ (ŞE): Trump daha önce,18 Aralık 2018’de; “Suriye’den çıkıyoruz ve sorumluluğu Türkiye’ye bırakıyoruz” yolunda bir karar almıştı. Ancak bilahare Pentagon’un, Kongre’nin ve İsrail lobisinin baskısıyla bu kararından vazgeçmek durumunda kalmıştı. Zira, Washington’da derin devlet, şu dört nedenle ABD’nin Suriye’deki askeri varlığını muhafaza etmesini istiyordu:

1) ABD ve İsrail’in velinimeti olacağı ve bölgesel stratejik amaçları için kullanabilecekleri PKK/PYD/ YPG kontrolünde bir garnizon devletin kurulması.

2) İran’ın kuşatılması ve Tahran-Hizbullah- Akdeniz Koridoru’nun kesilmesi.

3) Rusya’nın Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de dengelenmesi.

4) IŞİD’in kökünün kazınması...

Bu durumda “Suriye’den çekilme” konusu rafa kaldırılmıştı. Trump’ın bu meseleyi yeniden canlandırması her şeyden önce kişisel nedenlerden kaynaklanıyor. Başkanlık seçimlerinin yaklaştığı bir dönemde hakkındaki azil soruşturması nedeniyle zor bir dönemden geçiyor. Bu bakımdan bu hamleyi, üstündeki baskıyı hafifletmek, gündemi değiştirmek için yaptığını düşünüyorum.

ABD kamuoyuna şu mesajı vermek istediği kesin: “Suriye’deki IŞİD felaketi Avrupa da dahil, tüm dünyayı tehdit ediyordu. Ben bu belanın kökünü kazıyarak IŞİD’e karşı savaşı kazandım. Şimdi de verdiğim söz uyarınca askerlerimi eve getiriyorum...”

(UD): Trump, ABD’nin Ortadoğu’da savaşlara karışarak 7 trilyon doları boşa harcadığını da sık sık dile getiriyor. Bu da “Suriye’den çekilme” meselesini canlandırması için bir neden değil mi?

(ŞE): Tespitiniz doğru!.. Trump aldığı kararlara gerekçe olarak, bundan böyle Amerika’nın parasını, Ortadoğu çöllerine gömerek ve IŞİD mahpuslarını doyurarak çarçur etmek istemediğini belirtiyor. Bu parayı Amerikan halkının ihtiyaçlarını karşılamak için kullanacağını söylüyor. Trump’ın bu husustaki argümanlarından biri de, Ortadoğu prangasından kurtularak Amerika’nın tüm enerjisini Çin’le rekabete ve İran’ı yola getirmeye yöneltme arzusudur.

(UD): Peki Trump, “Türkiye çizilen çerçeveyi aşarsa ekonomisini mahvederim” diyerek ülkemizi tehdit ederken “çizilen çerçeve” ifadesi ile neyi kastediyor?

TRUMP VE ERDOĞAN GÜVENLİ BÖLGE SINIRINDA MUTABIKLAR

(ŞE): Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM Genel Kurulu’nda elindeki harita ile güvenli bölge sınırlarını tarif etmişti. Buna göre; güvenli bölgenin sınırları 30 km. derinliğe ve 450 km. uzunluğa sahip olacaktı... Erdoğan bu bölgeye 1 milyon mülteci yerleştirmeyi öngörüyordu. Sınırın Deyr el Zor ile Rakka’yı kapsayacak kadar güneye çekilmesi halinde de 2-3 milyon mültecinin daha yerleştirilmesi sağlanabilecekti. Anlaşılan 7 Ekim’deki telefon görüşmesinde Trump’la Erdoğan, güvenli bölgenin sınırları hususunda mutabık kaldılar. Trump’ın “çizilen çerçeve” ile kastettiği, güvenli bölge konusunda Ankara’ya “empoze” ettiği sınırlardır. Trump bu ifadesiyle kendisini eleştiren muhataplarını teskin ediyor ve “Endişe edecek bir şey yok!.. Türkler güvenli bölge için saptadığımız sınır çizgisinin ötesine geçemez, zira geçerlerse ağır ekonomik yaptırımlarla cezalandırılacaklarını biliyorlar” diyor.

PKK’NIN UZANTILARI PYD/YPG ABD’NİN KORUMASI ALTINDA

(UD): Yani bu sınır çizgisinin askeri harekâtla ilgili kritik bir fonksiyonu olduğunu söylüyorsunuz...

(ŞE): Tamamen öyle!.. TSK’nın operasyonu sırasında PKK/PYD/YPG terör örgütü bu çizginin güneyinde kalırsa, Trump onlara dokunulmazlık sağlayacağını garanti etmiş. Çizginin kuzeyine çıkıp direniş gösterirlerse, karşılarında Türk askerini bulacaklar. Buna mukabil Türk askeri için de bu çizginin güneyi yasak bölge sayılıyor...

(UD): Peki bu çizgi tam olarak Türkiye-Suriye sınırından itibaren kaç kilometre derinlikte?

ABD, 32 KİLOMETRE İLE SINIRLANMASINI İSTİYOR

(ŞE): Hatırlayacaksınız Trump’ın bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 20 mil (32 kilometre) diye bir vaadi vardı. Fakat bu vaadine sadık kalıp kalmadığını bilmiyoruz. Son günlerde Trump’ın bu konuda akıl karıştıran bazı tweetleri oldu. Bunlarda askeri harekât alanında Türkiye’nin önünü açmak için 50 Amerikalı askeri geri çekmek durumunda kaldıklarını belirtiyordu. Bu ifadeye dayanarak bir yorum yapılırsa, Türkiye’ye sağlanacak güvenli bölge kuşağının fazla bir derinliğe sahip olmaması lazım. Ancak bunun güvenilir bir tahmin olduğunu da söyleyemem.

(UD): İlginç olan bir husus da Barış Pınarı Harekatı’nın başlamasıyla birlikte Trump’ın Beyaz Saray’ın 7 Ekim’deki açıklamasına ters düşen görüşler belirtmesi... Örneğin Trump, ABD’nin Türkiye’nin Suriye harekâtını onaylamadığını ve bunun kötü bir fikir olduğunun Türk tarafına söylendiğini belirtiyor.

(ŞE): Trump’ın Beyaz Saray açıklamasıyla çelişkili başka mesajları da var. Örneğin, ABD’nin Suriye’den ayrılma sürecinde olabileceğini, fakat bunun hiçbir şekilde Kürtleri (PYD/YPG’yi kastediyor) terk edeceği anlamına gelmeyeceğini, eğer TSK Kürtlere karşı bir savaş başlatırsa, bunun kırılgan Türk ekonomisini ve para birimini perişan edeceğini açıkladı. Böylece Ankara’ya, TSK’nın PYD/YPG birliklerine bir saldırıda bulunmaması yolunda tekrar tehditkâr uyarılarda da bulundu.

Şükrü Elekdağ

TRUMP AĞIR BASKI NEDENİYLE ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALAR YAPIYOR


(UD): Trump’ın bu çelişkilerini nasıl yorumluyorsunuz?

(ŞE): Trump’ın tutumunun anlaşılması için Washington’daki koyu anti-Türk atmosferi dikkate almak lazım. Trump’ın kararları Washington’da şok dalgaları yarattı. Kongre üyeleri, medya ve savunma bürokrasisi bu kararların IŞİD’le mücadelede ABD’nin yanında kahramanca savaşan Kürtlere (Kürt ifadesiyle kastedilen PYD/YPG’dir. Bunu önemle vurguluyorum) “ihanet” niteliğinde olduğunu belirttiler. Örneğin, Trump’ın en yakın dostlarından ve destekçilerinden olan, ayrıca Türk dostu olarak tanınan Senatör Lindsay Graham, “TSK’nin Suriye’ye adımını atması halinde, Türk Ordusu’na ve ekonomisine yaptırım uygulanması için elimden gelen her şeyi yapacağım” dedi. Senatör Graham’ın tutumunu Kongre’nin genel eğilimini aksettirmek için belirttim. Kongre ve medyanın bu baskısı tabiatıyla Trump’ı etkiliyor ve Türkiye hakkında biraz önce belirttiğim açıklamaları yapmaya zorluyor. Her şeye rağmen şu sırada Washington’da Türkiye’yi savunmaya çalışan sadece bir kişi var. O da yalnız adam Trump. Ağır baskı altında Trump, Türkiye savunuculuğunu onu bazen zemmederek (kötüleyerek), bazen de methederek yapıyor.

(UD):  Sizce Trump, 10 ay önce olduğu gibi, yine kararlarını değiştirmek zorunda kalabilir mi?

(ŞE): Kanımca evet!.. Trump on ay önceye nazaran daha zayıf, Kongre ve medya baskısı çok daha kuvvetli... Bunlara bir de müesses nizam eklenirse, Trump’ın direnci kırılır.

DEVAM EDECEK...