Başlık bana ait değil…
Biraz rötuş yaparak ödünç aldım… Başlık Karar Gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren’e ait. Bir anlamda benim düşündüklerimi seslendirmiş diyebiliriz!.. Mesela, AKP’nin İstanbul’daki seçim stratejisini tek sözcükle şöyle değerlendiriyor:
-Dökülüyor!..
Ben de aynen böyle düşünüyorum!.. Örneğin şu soruyu soruyor:
-Kürt oylarının en stratejik oy niteliği kazandığı bir ilde “Mitili atma” hamlesi akıl karı mıydı?..
Tamamen katılıyorum!.. Zaten Bahçeli bunu hayata geçirmedi ya da geçiremedi! Ayın 14’ünden sonra geleceği söyleniyor ama geçmiş olsun!..
Dikkatinizden kaçmadığına eminim, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, adeta Binali Yıldırım’ın önüne geçmiş durumda; öyle ki, dışarıdan kimin aday olduğunu bilmeyen biri gelse, Soylu’yu aday sanır, o kadar yani!..
Bir tek o olsa yine iyi; Numan Kurtulmuş birden sahne alıp “Seçim sonrası siyasi tövbe edeceğiz” diyerek başrole soyunuyor… Bunun yankısı bitmeden Nurettin Canikli çıkıyor, Topal Osman’dan dem vurup, iktidar partisinin başını belaya sokan “Pontus meselesini” bir kez daha sahne ışıklarının altına çekiveriyordu… İktidar cenahında da yankı bulan, aklı başında partilileri çileden çıkaran olay, neredeyse “Konstantinopolis mi İstanbul mu” saçmalığına dek getirilmişti… Ekrem İmamoğlu’nu vurmak için kullanılan bu söylemin Karadenizliler üzerinde, İstanbul halkı üzerinde nasıl yaralayıcı bir etki bırakacağını, bu “müthiş buluşu” ayarlayan üstün zekalılar hiç mi hiç düşünmemişti!.. AKP’nin önde gelen kurmayı “ateşe benzin” döküvermişti!..
-İşte AKP’in seçim stratejisi bu nedenle dökülüyordu, AKP büyük bir panik yaşıyordu!..

Reis’in şahane seçim planı!..


AKP’nin zirvesinde seçime ilişkin son senaryoya gelince…
31 Mart seçimleri öncesi propaganda sürecinde Binali Bey rahattı; AKP’li Cumhurbaşkanı her yerde ve her şekilde ön plandaydı… Öyle ki, Yenikapı mitinginde sahneye Erdoğan ve Bahçeli ile çıkan Binali Bey, eline mikrofonu alarak halkın karşısına çıkmış ve aynen şöyle demişti:
-Fazla zamanınızı almayacağım. Birazdan sayın Cumhurbaşkanım sizlere İstanbul projelerimi anlatacak!..
Hep öyle oldu; her yerde, her alanda, her ekranda Cumhurbaşkanı vardı ve projeleri de hep o anlatıyordu. Sanırdınız ki Cumhurbaşkanı ek olarak İstanbul Belediye Başkanlığı da yapacak!..
Ancak bu propaganda stratejisi ters tepti, kaybettiler!.. Yeni seçim öncesi her şey tersine döndü; pankartlara, bilboardlara, ekranlara varıncaya kadar yalnızca Binali Bey görünür oldu… AKP’li Cumhurbaşkanı iyice geriye çekildi. Birkaç gün önce verilen 81 ilin AKP temsilciliklerine Binali Yıldırım’ın dev posterleri asıldı, iyi mi?. “Hayrola, İstanbul seçiminde Türkiye’nin her tarafında Binali posteri, bu ne ola?” soruları soruldu, “tık” çıkmadı!..
Daha enteresanı, 17 yıldır muhalefetle ekrana çıkmayı kesinlikle yasaklayan Reis, bu kez Binali Bey’in İmamoğlu ile kozunu paylaşmasına izin verdi!..
-Peki ama neden?..
Aslında yanıt çok basit; AKP’li Cumhurbaşkanı, İstanbul’da ikinci kez kaybedilirse bu sonucun iktidarın sarsılmasına, yeni bir erken seçim süreci başlatmasına engel olmak istiyor da ondan!.. Bu konuda AKP saflarında “Kazanırsa Binali Bey kazanacak, kaybederse Binali Bey kaybedecek” şarkıları söylenmeye başladı bile!..
-Türk tipi siyasetin çirkin yüzü de bu maalesef!..

Cumhur İttifakı’nın önlenemeyen çatırtıları!..


Bir de Binali Bey’in oy kapmak uğruna içine düştüğü acıklı durum var tabii!..
Mesela taa Diyarbakır’a kadar gidip, yurttaşları kimsenin anlayamadığı, öğrenilmiş ancak telaffuzu felaket Kürtçe sözcüklerle selamlaması, Atatürk’e sığınıp, “Birinci Meclis’te Kürdistan mebusu da vardı, Lazistan mebusu da” demesi…
Maalesef ne İsa’ya yaranabildi ne de Musa’ya!.. HDP saflarından alayla karışık tepkiler aldı; ilk seçim öncesi AKP’li Cumhurbaşkanı’nın “ağır itham ve hakaretleri” hatırlatıldı, oy uğruna ne hallere büründüğü söylendi…
Asıl ağır, hazmı zor eleştiri ise Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli’den geldi; “Türkiye’de Kürdistan ve Lazistan diye bölgeler yoktur. Bundan sonra da olmayacaktır”dedikten sonra şöyle devam etti:
-Olması yönünde hevesleneler varsa karşılarında daima Milliyetçi-Ülkücü hareketi bulacaklardır!..
Ağırdı sözler ancak Binali Bey gerçekten gayet rahat bir biçimde “Osmanlı zamanında her türlü etnik gruba sahip temsilciler vardı” deyip işin içinden çıktı!.. Siz doğal olarak “Yahu burası Türkiye Cumhuriyeti değil miydi” diye sorabilirsiniz, kimin umrunda!..
Oy, zamanı geldiğinde nelere kadir” cümlesini haklı çıkaran girişim de yine Binali Bey’den geldi sayın seyirciler!.. Ortodoks Hristiyanların kutladığı İsim Günü nedeniyle Binali Bey’in İstanbul Başpiskoposu’na hitaben sosyal medyada paylaştığı mesaj önce şu şekildeydi:
-İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi Ekümenik Patriği ve İstanbul Başpiskoposu Patrick Bartholomeos’un isim gününü kutluyor, sağlıklı ve uzun bir ömür diliyorum.
Başbakanlık mevkiine kadar ulaşmış bir siyasetçinin, Türkiye’nin, Fener Rum Patriği’ni hiçbir şekilde “Ekümenik” olarak kabul etmediğini bilmesi gerekmez miydi?.. Oluşan tepkiler üzerine Binali Bey o sözcüğü mesajdan çıkardı, ancak mesaj yerine ulaşmıştı!..
-Bakalım bu “incelikli” oyunlar kazanmasına katkı sağlayacak mı?!.