SÖZCÜ Davası yine bir başka bahara kaldı sayın seyirciler!..
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava duruşması için dün Çağlayan Adliyesi’ndeydik… Hem duygulu, hem esprili hem de bu kara komediye karşı dimdik ve kararlı bir hava içinde başladı duruşma…
İlk olarak sevgili Emin Çölaşan Ankara’dan SEGBİS sistemiyle bağlandı. Son savunması sorulduğunda, “Zaten iki kez savunma verdim. Üzerine söylenecek bir şey yok. Tüm suçlamalar havada kalmaktadır” dedikten sonra, şu sözlerle bitirdi konuşmasını:
-FETÖ’ye destek olayı bizim gazeteye sığmaz!..
Sevgili ağabeyim Necati Doğru ise gözlerimi yaşartan, “işte budur” dedirten, manifesto niteliğinde bir konuşma yaptı. Kardeş gazetemiz SÖZCÜ’de detayları zaten okuyacaksınız ama şu sözleri eminim salondaki herkese gurur dolu duygusal anlar yaşattı:
-İktidarın uşağı olmadığım için beni karşınıza getirdiler. Ne iktidarların ne de iktidara gelmek isteyenlerin uşağı olamam!..
SÖZCÜ Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni sevgili Metin Yılmaz ise ilk iddianamede 15 manşet haber üzerinden yargılanırken, daha sonra bu sayının 6’ya düştüğünü belirtti ve o 6 haberi tek tek anlatarak, bu haberleri diğer gazetelerin de kullandığını kopyalarını da göstererek ispatladı. Sadece haber yaparak ve kalitesi yüksek yazarlarla çalışarak Türkiye’nin en çok satan gazetesi unvanını hakettiklerini söyleyen Yılmaz’ın şu sözleri ise gazetenin duruşunu anlatıyordu:
-Biz takım tutmayız. Biz yalakalık yapmayız, kimsenin piyonu olmayız!..
Sonuçta tüm sanıkların savunmalarını hazırlamaları için duruşma 4 Eylül 2019’a ertelendi… Dışarıda veda için bir araya geldiğimizde ağzımdan dökülen ilk sözcükler şuydu:
-Biz asla iktidarların uşağı olmayız, olamayız!..
Karakteri yüksek, yürekli, cesur, yurtsever ve asil insanların “büyük aileyi”oluşturduğu bir gazetede çalışmak gerçekten çok büyük bir imtiyaz…
-Hele Yeni Türkiye’de!..

O gazeteci artık özgür!..


Dünkü köşemde bir gazetecinin nasıl mahpus damına girdiğini anlatmıştım…
SÖZCÜ duruşması sırasında hemen arkamda oturan Uğur Dündar, ODA TV’nin haberini gösterdi.
-O gazeteci, Yavuz Selim Demirağ, dün teslim olduğu Ayaş Cezaevi’nden geceyarısı tahliye edilmişti!..
Diğer bir anlatımla “Denetimli Serbestlik” ten yararlandırılmıştı!.. Şunu baştan yapsanıza kardeşim demenin pek bir anlamı yok artık, ille de gösterecekler demek ki!.. Demirağ, tahliyesinde seçim sürecinin etkili olduğunu belirtip şöyle demiş:
-Normal koşullarda kurul toplanması gerekirken, “bu adam başımıza bela oluyor” deyip geceyarısı serbest bıraktılar!..
Ne olursa olsun, bir gazeteci zindandan kurtuldu, darısı diğer arkadaşlarımızın başına… Köşene hoş geldin sevgili Demirağ…