Yahu, daha dünkü yazımın mürekkebi bile kurumadı!..

ABD Başkanı Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” açıklamasını yorumlarken şöyle demiştim:

-Hakkında “yalan haritası” bile yayımlanan başkan!..

Bu satırların yazılmasının üzerinden üç saat bile geçmeden, Trump isimli zat sosyal medya hesabından şöyle bir mesaj paylaştı:

-Daha önce de belirttiğim gibi ve yinelemek gerekirse, Türkiye benim büyük ve eşsiz bilgeliğimle (my great and unmatched wisdom!) limiti aşmak olarak düşündüğüm herhangi bir şeyi yaparsa Türkiye ekonomisini tamamen yok ederim (daha önce yaptım!)

Şimdi bu mesajın neresinden tutmak gerekir, söyler misiniz?... Bu küstah satırlardan fışkıran yüksek ego, hatta megalomaniyi bir tarafa bırakalım, eldeki mal belli!.. Ancak NATO’da birlikte olduğu, ne kadar inanmasak da “stratejik ortak” olarak lanse ettiği bir ülkeye karşı “Ekonomisini tamamen yok ederim” diye açıkça tehdit etmek ne demektir?.. Bununla da yetinmeyip, “Daha önce yaptım” diye adeta övünmek hangi ortaklığın, hangi dostluğun göstergesidir acaba?!. Ayrıca hangi sınırlardan söz ediyor ABD Başkanı, hangi sınırlar aşılırsa mahvedecek Türkiye’yi?..

-Yoksa milletin bilmediği bir gizli anlaşma mı söz konusu?.. Mesaj açıkça bunu çağrıştırıyor!..

Bu mesajı iki şekilde okuyabilirsiniz; ilki Türkiye’ye karşı büyük bir düşmanlığın, kötü niyetin ve kurulan bir tuzağın tezahürü… İkincisi ise ekonomisi yerlerde sürünen bir ülkenin yönetimine uzatılan bir can simidi!.. Nasıl mı?

-Bundan böyle Türkiye ekonomisinde yaşanacak her türden dalgalanmaların, yoksullaşmanın faturası yönetim tarafından direkt dış güçlere yani ABD ve kuyruğundaki AB’ye bağlanacak, tıpkı daha önce olduğu gibi!..

Suriye hava sahası da adeta kapatıldı!..


Bu şartlar altında biz ilk olasılığı değerlendirmeye alacağız tabii ki…

Öncelikle, Pentagon’un (siz bunu Amerikan derin devleti olarak okuyabilirsiniz!), Amerikan Senatosu’nun, Temsilciler Meclisi’nin Türkiye’ye “düşman”, SGD kılıklı PKK/PYD’ye ise adeta “sevgili” tavrıyla yaklaşımlarına bakmamız gerekiyor doğal olarak…

Mesela, ABD’li Cumhuriyetçi senatör Lindsey Graham’a bakmamız gerekiyor; hani Türkiye’ye geldiğinde AKP’li Cumhurbaşkanı tarafından Saray’da ağırlanan, Fazıl Say’ın konserinde onur konuğu olan, Cumhurbaşkanı ABD’ye gittiğinde baş başa ilk görüşmelerinden birini gerçekleştirdiği şu Evangelist, aşırı muhafazakar muhteremden söz ediyorum! Aynen şu açıklamayı yaptı:

-Türkiye’nin Suriye’ye girmesi durumunda Kongre’den Türkiye’ye yönelik yaptırım kararı geçireceğiz ve NATO üyeliğinin askıya alınması çağrısı yapacağız!..

Graham, bu kararın Trump tarafından veto edilmemesini umduğunu da söyledi!.. ABD’nin eski Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Halley ise aynen şöyle konuştu:

-Türkiye dostumuz değil, Kürtleri ölüme terk etmek büyük hata!..

Nasıl ama, “Stratejik ortağımız” ABD’nin yöneticileri tarafından ne kadar da çok sevildiğimizi, kucaklandığımızı görüyorsunuz değil mi!.. Eğer hala göremiyorsanız bir “güzel” haber daha vereyim; ABD Savunma Bakanlığı yani Pentagon Sözcüsü Carla Gleason şu açıklamayı yaptı:

-Türkiye, Birleşik Hava Operasyonu Merkezi tarafından Hava Görev Emri’nden çıkarıldı. Türkiye’ye keşif ve gözlem verilerinin sağlanması durduruldu!..

Bu ne demek oluyor peki? Pentagon görevlisinin sözleriyle şu demek oluyor:

-Söz konusu bölgede (yani Suriye hava sahasında) koordinasyonsuz uçmak neredeyse imkansız hale geliyor!..

Ben, biraz daha Türkçeleştireyim; teknik olarak o anlama gelmese bile bu karar “Fırat’ın doğusunda hava sahasının Türkiye’ye adeta kapatılması” demek anlamına geliyor!..

Türkiye tek başına!..


Şu anda durum bunu gösteriyor ne yazık ki…

Zaten hem Cumhurbaşkanlığı cenahı, hem de iktidar partisi ileri gelenleri, “Kendi göbeğimizi kendimiz keseriz” yolunda açıklamalar yapmaya başladılar bile…

Ancak karşımızda sadece PKK/PYD teröristleri yok; IŞİD denilen gerici çetenin elemanları da o bölgede!.. Ayrıca SDG kılıklı PKK sözcüsü “Türk işgaline karşı çıkmak için bütün tekliflere olumlu yaklaşacağız” açıklamasını yaparak, hem diğer terörist unsurlara, hem de Türkiye’ye düşman ülkelere “uşaklık kapısını” ardına kadar açtı bile!..

Yine söylemek gerekir ki, ABD’nin “Geri çekiliyoruz, hiçbir tarafı tutmuyoruz” sözleri dibine kadar yalandır ve Türkiye’yi bir tuzağa çekmenin ön adımları olarak değerlendirilmelidir… ABD’nin yeraltında kurulu “harekat masasından” Türkiye’nin operasyonunu çökertmek için hazır olduğunu sanırım Mısır’daki sağır sultan bile duymuştur!..

Terörü yok etmek, mültecileri vatanlarına geri göndermek, barış pınarları yaratmak kulağa çok hoş geliyor ancak bir de realite denilen bir olgu var:

-Hava desteksiz, yalnızca karadan girişilecek bir operasyonun, ya da Numan Kurtulmuş’un deyişiyle “savaşın” bedeli hem evlatlarımız, hem ekonomimiz açısından hesaplandı mı acaba? Yalnızlığımızı da üzerine koyarak düşünelim!..