İktidarın ülkeyi içine soktuğu rezilliğe, kepazeliğe bakar mısınız?..
Bu nasıl bir hırs, nasıl bir aymazlık, ne türden bir sevgisizlik, milli irade nutuklarıyla halkın iradesine hoyratça saldırı ve saygısızlıktır, inanması, hazmetmesi zor, çok zor!.. Seçim gecesi 5-6 saat içinde tüm Türkiye’nin oyları sayıldı, bugün 16’ncı gün, İstanbul’un Maltepe İlçesi’nin oyları neredeyse 2 haftadır sayılamıyor, iyi mi!.. Maltepe sayılıyor, sayılıyor, tam sonuna yaklaşmışken AKP ya da MHP’den, bazen her ikisinin birden itirazlarıyla hoop yeniden başa dönülüyor...
Yüksek Seçim Kurulu üzerinde ağır baskı iddiaları artık sokakta top oynayan çocukların ağzına kadar düştü; iddialar yenilir, yutulur gibi değil, kulislerde bakan isimleri dahi konuşuluyor!..
Cumhur İttifakı’nın ortakları bir yandan oy sayımlarını cansiperane engellerken, diğer yandan da AKP, İstanbul seçimlerinin yenilenmesi için yapacağı “Olağanüstü itiraz” için kılıf aramakla meşgul!.. Zaman kazanma taktiğinin gerekçesi ne peki?
-Delil toplamak ya da iddia edildiği gibi delil yaratmak!..
Ancak uğraşıyorlar, didiniyorlar, bir türlü “oy çalma” gibi seçimlerin yenilenmesini gerektirecek bir neden bulamıyorlar, yaratamıyorlar da!.. Bu nedenle AKP’nin yapacağı itirazın içeriğini değiştireceği, “usulsüz seçmen kaydı” yerine “oy kullanması kısıtlı” seçmenlere oy kullandırıldığı gerekçesine sığınacağı konuşuluyor... O zaman bu millet “Kardeşim hani tarihin en büyük usulsüzlüğü vardı, organize oy çalma vardı, ne oldu, buharlaştı mı hepsi” diye sormayacak mı?!.
O kadar zavallı duruma düştüler ki, Ekrem İmamoğlu’nun derbi maçlarına gitmesini bile hazmedemeyecek haldeler... Hatta İmamoğlu bu maçlara alınmaması için kulüplere telefon edildiğini, baskı yapıldığını açıkladı!..
İktidara yakın yazarlar dahi “AKP İstanbul’u her şekilde kaybetti, İmamoğlu’na mazbatası verilmeli” şeklinde seslerini yükseltmeye başladı!..

Memleketimin acıklı halleri!..


Bu zavallı süreç tüm ahlak kurallarını da parçalayarak devam ederken, başını kaldırıp “neler oluyor” diye bakanlar ise korkunç bir tabloyla yüzleşiyor...
Tablo çok perişan, çok vahim!.. Dün Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından işsizlik rakamları açıklandı; 2019 Ocak ayı döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 15 yaş ve üzeri yaştakilerde işsiz sayısı 4 milyon 668 bin kişi oldu... Bu ne demek biliyor musunuz?
-Bir yıl içinde 1 milyon 359 bin kişi daha işsiz kaldı demek!..
Bu iktidar, yeni bir rekora daha imza attı demek!.. Birkaç ay önce “2019’da 2.5 milyon kişiye iş bulunacak” diyen Hazine Bakanı damat, gerçekleri anlatmıyor demek!.. Üstelik bu rakamları veren Türkiye’nin resmi istatistik kurumu TÜİK!.. Tanıyorsanız bir namuslu uzman, ekonomist sorun bakalım gerçek işsizlik nedir?.. Ben sordum “En az 8 milyondur” yanıtını aldım, yani belirtilen rakamın en az iki misli!..
Bitmedi!.. Zamlar yağmur gibi yağıyor; beyaz et 9 liradan 13 liraya zıplamış, sebze meyvede bir yıl içinde fiyatlar yüzde 27.33 artmış yıllık enflasyon hâlâ yüzde 19.71 oranında öyle mi?! Buyurun, John Hopkins Üniversitesi Ekonomi Profesörü Steve Hanke’ye kulak verin; kendi yöntemiyle yaptığı “13 Nisan” itibarıyla Türkiye’de enflasyon oranını sosyal medya üzerinden şöyle paylaştı:
-Doğru bir şekilde ölçülen Türkiye’de yıllık enflasyon verisi yüzde 43 çıkıyor. TÜİK ölçümleri ne inanmayın, güvenilir değil!..
Hanke “Zımni Enflasyon Modeli” adını verdiği çalışmasında dolar kuru üzerinden satın alma gücü paritesi değerini de hesaba katarak enflasyon rakamını tespit ediyor. bazı ekonomistler bu modele karşı çıkıyor...
-Ancak sokakta kime sorsanız zaten TÜİK’in rakamlarına yalnızca gülümsüyor!..

Kendini yakmaya çalışan yurttaş!..


Hanke şöyle demiş, öbürü “Öyle olmaz” demiş, geçiniz!..
Ankara’nın Kızılay Meydanı’nda dün bir yurttaş faturalarını ödeyemediğini haykırarak kendini yakacağını ilan etti!.. Milyonlarca insanın o yurttaştan hiçbir farkı yok... Toplumun neredeyse 5’te üçü yoksulluk sınırının altında yaşıyor..
Gidin pazar yerlerine, genç, yaşlı hatta çocuk yaştaki yurttaşların pazarın kapanmasını beklediğini görürsünüz; satılamayan, çürük çarık sebze ve meyveleri daha ucuza belki de bedavaya alabilmek için!..
Eğitim deseniz rezalet, yaşama sevinci deseniz yerlerde sürünüyor, gençler deseniz çoğu işsiz, bir fırsat yakalayıp kaçmak için dört dönüyor!..
Peki, bizi yönetenlerin seçim boyu sürekli şekilde tekrarladığı “beka sorunu” ne durumda acaba?.. Serdar Turgut Habertürk sitesindeki köşesinde dün şu vahim yorumu paylaştı:
-İstanbul bir şekilde çözülür ama Doğu Akdeniz’i kaybetmeye doğru gittiğimize emin olabilirsiniz!..
Amerikalı iki senatörün geçen hafta senatoya sunduğu yasa tasarısını “Okuduğumda başımdan kaynar sular dökülmüş gibi hissettim” sözcükleriyle anlatan Turgut, bu tasarının yasalaşması halinde karşımızda bir ABD-Yunanistan-Kıbrıs Rum Kesimi-İsrail artı Mısır bloğu oluşacağını ve enerji kaynaklarına sahip olmak için her türlü işbirliğine gidebileceklerini yazdı!.. Haa bonus olarak Yunanistan ve Rum kesiminin silahlandırılması da cabası!..
-Beka mı demişlerdi?!.