Bunca yıllık gazeteciyim, ben bu CHP’yi anlayabilmiş değilim eyy ahali!..
Bakın, tüm anketler, iktidara yakın olanlar dahi, AKP’nin oylarında büyük gerileme tespit etmiş durumda... Birçok büyük kent belediyesinde AKP’nin kaybedeceği şimdiden net olarak görünmeye başladı bile... Ankara’da Mansur Yavaş’ın ipi göğüsleyeceği neredeyse kesinleşti... İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, Binali Yıldırım ile başa baş görünüyor...
Antalya’da CHP’nin Muhittin Böcek ile seçimi açık ara alacağı bir sürpriz olmaktan çıktı... Adana’da Mustafa Zeydan favori görünüyor... Aydın’da yine “Topuklu Efe” Özlem Çerçioğlu’nun alacağı belli... Bursa’da Mustafa Bozbey uzun yıllardır AKP’nin elinde olan Büyükşehir’i almaya çok yakın... Denizli’de, CHP-AKP başa baş gidiyor...
Kısacası, kamuoyunda “1989 SHP mucizesi” tekrarlanabilir deniyor... Böylesine bir  yenilenme, yıllar sonra “büyük zafere” ulaşma heyecanı, yalnızca CHP tabanını değil, iktidar politikalarından, baskıdan, yoksulluktan bıkmış geniş kitleleri de heyecanlandırıyor, kamçılıyor, şevkle çalışmalarının önünü açıyor...
Millet İttifakı’nın, epey sancılı da olsa varmış olduğu mutabakat, İYİ Parti’nin destekleneceği il ve ilçelerde de zafere yakın olunduğuna işaret ediyor...
Şimdiii, “çok iyi işte, daha ne olsun, daha ne istiyorsun” diye mırıldandığınızı duyar gibi oluyorum!.. Evet, görüntü iyi, anketler iyi, halkın morali iyi...
-Peki CHP ne yapıyor?..

Demokrasi güzel ama kaos görüntüsü değil!..


CHP hala birbirini yiyor!..
Alın mesela İzmir’i... Madem Tunç Soyer’in oraya aday gösterileceği belliydi, şunu kırıp dökmeden yapamazlar mıydı?.. Aziz Kocaoğlu’nun geçen hafta, tam da İzmir Büyükşehir adayı açıklanacakken, tekrar aday olduğunu açıklaması neydi söyler misiniz?..
Alın Çiğli İlçesi’ni; İzmir İl Başkanı olduğu dönemde FETÖ’yü övüp, “Hizmet Hareketi’ni kutluyorum” diyen, “Türkçe olimpiyatlarına katıldım ve göğsüm kabardı” diyen Ali Engin’in, belediye başkanlığına aday gösterilmesi acaba hangi aklın ürünü?..
Örneğin Ataşehir’e tekrar Belediye Başkan adayı yapılan Battal İlgezdi... Bir yıl önce görevden alınmıştı. Hakkında iddialar, davalar var. Seçilse bile yeniden görevden alınmayacağını kim garanti ediyor?..
Mesela, Rıza Akpolat niçin hayatını vakfettiği Bahçelievler’den değil de Beşiktaş’tan aday gösterildi?.. Nasuh Mahruki oraya yakışmaz mıydı?..
Gelelim Şişli’ye... Mustafa Sarıgül adaylıktan istifa etti... Hayri İnönü yeniden aday gösterilmedi... Peki, aday gösterilen Fidan Aslan Eroğlu kimdi? Geçmişi neydi, böylesine önemli bir ilçeye aday olabilmesi için hangi özelliklere sahipti diye düşünürken şak, adaylığı geri çekiliverdi!.. Niçin? Çünkü babası Mehmet Ali Aslan’ın, Mustafa Sarıgül liderliğindeki Türkiye Değişim Hareketi’nin kurucularından biri olduğu ortaya çıktı!.. Peki onu oraya aday gösterenler, o adayın özgeçmişinden bu denli habersiz miydi?.. Ayrıca sormak istiyorum:
-Niçin Şişli’de, oranın evlatlarından, geçmişiyle kendini ispatlamış bir isim tercih edilmiyor?..
Epey önce yazmıştım; 7 yıl Şişli İlçe Başkanlığı yapmış, Belediye Meclis Üyesi olarak görev almış, ilçedeki yolsuzluk ve hırsızlıklara sonuna dek karşı çıkmış, bu uğurda kurşunlara bile hedef olmuş Dursun Çaltı, Şişli için hayal ettiği projelerle, “Şişli’de fabrika ayarlarına geri dönülecek” sloganıyla, huzur, barış, güven sözüyle, net duruşuyla niçin tercih edilmiyor acaba?.. İlle de birilerinin adamı olmak mı gerekiyor?.. Yalnızca Şişli değil tüm çekişmeli yerlerde aynı sorun kendini gösteriyor; oralarda başkanlık yapacak adam mı yok?.. O zaman niçin aday adayı olarak kabul ediliyorlar?!.
CHP yönetiminin bir an önce tüm adayları açıklayıp, bütün ağırlığı ile yerel seçime kilitlenmesi yaşamsaldır...
-Artık kaybetmenin hiçbir özrü olmayacaktır!..

Gülgün Feyman’a “Andımız” cezası!..


Cumhuriyetimizin simgelerinden biri olan “Andımız”, 2013 yılında liberal “yetmez ama evetçi” tayfasının, bölücülerin, gericilerin cansiperane desteğiyle yasaklanmıştı!..
Yıllar sonra 2018’de Danıştay “Andımız” hakkında verilen “idam hükmünü” bozdu. İktidar yine de okullardaki yasağı sürdürdü!.. Bu arada aynı çevreler, Andımız ile ilgili yasağın sürmesi için her türlü kampanyayı, kumpanyayı serbestçe yapmaya devam ettiler. Öyle ki, Özgür-Der üyesi bir grup, Danıştay’ın önünde gösteri yaparak “Andımız’a” şu sözlerle saldırdı:
-Kemalist anlayışın amentüsü sayılabilecek bir metni çocuklarımıza okutmak, dayatma ve zulümdür!..
Sevgili arkadaşım Gülgün Feyman, Ulusal Kanal’da “Nasıl Yani?” isimli programında değerli yazar Orhan Karaveli ile konuyu ele aldı ve bu duruma isyan etti... Asıl yobaz kafanın çağdaşlıktan korktuğunu, küçücük çocukların kafalarını anlamadıkları Arapça’yla doldurduğunu söyledi.
Sonra ne oldu peki? Radyo Televizyon Üst Kurulu, Gülgün Feyman’ın, “bireyleri aşağılayan, toplumda ayrımcılık yaratabilecek ve karşılıklı hoşgörü üslubunu zedeleyebilecek” sözler söylediği gerekçesiyle programı üç gün süreyle yasakladı, yetmedi bir de para cezası verdi!..
Nasıl bir düzene mahkum edilmek istendiğimizi anlamak için rehber niteliğinde bir örnektir bu...
-Sonra “Aaa, bilmiyorduk” demeyin!..

Eren Erdem açlık grevine başlıyor!..


Gazeteci arkadaşım Barış Yarkadaş Halk TV’de duyurdu:
Eren Erdem, bugünden itibaren açlık grevine başlıyor!.. Haksız yere cezaevinde tutulduğunu bir mektupla duyuran Eren Erdem şöyle diyor:
-Hiç ilgimin olmadığı bir örgütten, FETÖ’den yargılanmak onurumu kırıyor. Bunu kaldıramıyorum ve bu haksızlığa karşı bir “Adalet orucuna başlıyorum!..”
Biraz duyarlılık, biraz destek diyor, Barış Yarkadaş; sonuna dek katılıyorum!.. Özellikle CHP yönetimine çağrıda bulunuyorum:
-Biraz duyarlılık lütfen!..