Nadira Kadirova, 23 yaşındaydı… Özbek asıllıydı, 4 yıldır Türkiye’deydi ve son bir yıldır emekli general, AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın Ankara’daki evinde hasta olan eşine bakıyordu… Önceki gün, akşam 20:48’de milletvekiline ait silahla odasına kapanıp intihar etti!.. Polisin açıklaması da bu yöndeydi… Acilen Bilkent Hastanesi’ne kaldırıldı ancak kurtarılamadı.
-İddiaya göre silahı göğsüne doğrultup ateşlemiş, kurşun kalbinin hemen üstüne saplanmıştı!..
Haber duyulduktan sonra yetkililer bir açıklama yapmaz, sessiz kalırken, Nadira’nın ağabeyi Muhammed Ali Kadirova, arkadaşımız Saygı Öztürk’e konuştu ve şüphelerini anlattı:
-Kardeşimin intihar etmesini gerektirecek bir durum yoktu. Önümüzdeki günlerde üniversite sınavı için kursa başlayacaktı. Herhangi bir sorunu da yoktu!..
Muhammed Ali, Adli Tıp’taki işlemlerin Milletvekili Şirin’in devreye girmesi ile jet hızıyla tamamlandığını ve cenazeyi uçakla memleketlerine götüreceklerini de söyledi…
Acılı ağabeye intiharla ilgili hiçbir bilgi verilmemiş, apar topar ülkelerine dönmeleri için her şey çabucak halledilmişti!..
Eldeki verilere bakıldığında, intiharın gerçekleşmesiyle, Adli Tıp incelemeleri, polis soruşturması, savcılık incelemesi olabilecek en hızlı şekilde sonuçlanmış, Nadira güle oynaya ayrıldığı ülkesine tabut içinde geri dönmüştü!..

“Ben ağabeyimin yüzüne nasıl bakacağım!..”


İntihara ait iddialar ertesi gün bizzat Nadira’nın ağabeyi Muhammed Ali tarafından dile getirildi…
Kardeşinin cenazesini ülkesine götürmeden birkaç saat önce RS FM’de Atilla Güner’in programına katılarak anlatan Muhammed Ali, kardeşinin ölmeden bir gün önce, bir arkadaşına milletvekili Ünal’ın tacizine uğradığını anlattığını iddia etti!..
Olay olmadan yalnızca 5 dakika önce Şirin Ünal Muhammed Ali’yi aramış, silahının kaybolduğunu, Nadira’nın silahını alıp odasına kapandığını, kapıyı da kilitlediğini söylemişti!. Sonrasını şöyle anlatıyordu Muhammed Ali:
-O esnada Şirin Ünal’ın kızı kapıyı çarptı, ses geldi. Hemen taksiye atlayıp Çayyolu’na gittiğimde olan olmuştu. Şirin Ünal çıktı “Manyak sıktı” dedi! Şehir hastanesine geldiğimde doktorlar “Başın sağolsun” dedi oracığa yığılıp kalmışım…
Acılı ağabey bir türlü anlayamıyordu, “Bir kız birinin evinde
çalışıyor, silahı buluyor, şarjörü takıyor, ateş ediyor! Akıl var, mantık var, imkanı yok yani
” diyordu!...
Daha sonra, Muhammed Ali o korkunç iddiayı dile getiriyordu:
-Leyla diye bir arkadaşıyla telefonda konuşmuş; bunu bana öldükten sonra söylediler. Devamlı ağlamış, sonra da anlatmış, odasındayken Şirin Ünal’ın içeri girip kapıyı kilitlediğini arkadan kendisine sarıldığını söylemiş!..
Atilla Güner’in “Doğru mudur bilemiyoruz”, sözlerine karşılık Muhammed Ali “Evet o doğru mu bilemiyorum, Allah bilir” dedikten sonra şöyle devam ediyordu:
-Ama telefon konuşması var. Özbek dilinde. Kayıtlarda vardır. Çıkarılabilir!.. Kardeşim “Ben abimin yüzüne nasıl bakacağım, ben mektup yazarım, evi de yakarım, kendimi de öldürürüm” demiş Leyla Hanımefendi’ye!..

Suçlamalar ve sorular!..


Takdir edersiniz ki ağır suçlamalar!..
Sorulara geçmeden önce hemen belirteyim; yukarıda da anlattığım gibi Adli Tabip’teki inceleme jet hızıyla bitirildikten sonra, konsoloslukta “Masrafları kim ödeyecek” diye sorulduğunda, Şirin Ünal’ın şoförü “Ben karşılayacağım” diyor, bin 450 dolar kardeşinin cenazesi, 482 dolar da ağabey Muhammed Ali için bilet parasını ödüyor, uçağa binene kadar her şeyle de o ilgileniyordu!..
Bu radyo söyleşisinden birkaç saat sonra ağabey ve kardeşinin cenazesi memleketleri Özbekistan’a doğru yola çıktılar!.. Ankara Emniyeti, ortaya çıkan şüpheler nedeniyle olayın intihar olduğunu şöyle açıkladı:
-Söz konusu intihar olayı sayın milletvekilinin, eşi, kızı ve evin diğer yardımcısının birlikte ikamet ettikleri esnada meydana gelmiştir. Olay yerinde yapılan teknik incelemede intihar harici herhangi bir şüpheli durum müşahede edilmemiş, ayrıca odasında intihar eğiliminde olduğuna dair bulunan geçmiş tarihli notlar da dahil tüm bulgular soruşturma dosyasına eklenmiştir.
Açıklamada ayrıca, konuyla ilgili soruşturmanın Cumhuriyet Savcılığı tarafından çok yönlü olarak sürdürüldüğü de kaydediliyordu…
İyi, güzel de nasıl?.. Maktul, ülkesine gönderilmiş, belki de toprağa bile verilmişti?.. Üzerinde yeni bir inceleme yapmak için teşebbüse geçilse bile uzun bir prosedür gerekeceği açıktı!.. Öyleyse şu sorulara yanıt var mı onu anlayalım:
-Adli Tıp, maktul üzerinde detaylı bir otopsi gerçekleştirdi mi?.. Cinsel taciz ile ilgili bir inceleme yaptı mı?..
-Yapmadıysa, bu ağır iddialardan sonra yapması gerekmez miydi?..
-Nadira’nın cenazesi niçin bu kadar büyük bir hızla ülkesine gönderildi? Soruşturmanın selameti açısından bekletilmesi gerekmez miydi?..
-Polis, Nadira’nın arkadaşı Leyla’nın ifadesine başvurdu mu?..
- Bu ifadeden sonra ağabeyin iddiası göz önünde tutularak Nadira’nın Leyla ile Özbekçe yaptığı konuşmanın kayıtlarına bakıldı mı?..
Benim aklıma gelen sorular şimdilik bunlar… Bu haliyle, bu intihar olayından ne çıkar, ne çıkmaz göreceğiz!..
Dikkatimi oldukça çeken bir ayrıntıyı da eklemeliyim; yandaş medya da bu konuyla ilgili ne bir satır gördüm ne de bir cümle duydum!.. Sanki bir genç kız, bir milletvekilinin evinde, onun tabancasıyla canına kıymamıştı!..
-Halbuki böyle bir olay dünyanın her yerinde birinci sayfa haberidir; sağcı, solcu, dindar, ateist hiç farketmez!..