Yalanın, dolanın alıp başını gittiği dünyamızda, birileri bir tarafını bile yırtsa değişmeyecek, değiştirilmesi mümkün olmayan kesin gerçekler vardır...
Mesela, istenildiği kadar reddedilsin, “siyasette bazen üç te edebilir, beş te” diye esprileri yapılsın matematiksel gerçek değişmez:
- İki kere iki daima dört eder!..
Örneğin, El Ezher’de ki gerici kafa ya da bir partinin ilçe başkanı sıfatlı muhterem, gerçek buz gibi gözünün önündeyken ısrarla “dünya düzdür” diye höykürsün nafile:
- Dünya yuvarlaktır!..
Mesela, birileri istediği kadar ters yüz etmek için çırpınsın, rakamlarla oynayıp, ahaliyi aldatmaya çalışsın yemez:
- Su her defasında 100 derecede kaynar!..
Mesela, isteyen istediği kadar bağırsın, çağırsın, boş yere ciltler dolusu kitap yazıp, bahaneler icat etsin, boşunadır:
- İstanbul’un 1453 29 Mayıs günü fethedildiği gerçeğini hiç kimse değiştiremez!..
Mesela, kendisine “özel tarihçi” sıfatını takıp, yakın tarihle ilgili abuk subuk kitaplar yazan bir takım muhterem zevat, ne kadar karalamaya, yalanlamaya çalışırsa çalışsın sonuç değişmez:
- Mustafa Kemal, Çanakkale kahramanıdır, Kurtuluş Savaşı’nın önderidir, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur!..
Bunun gibi binlerce “yadsınamayacak gerçek” sayabilirim; kim olursa olsun, ister diktatör olsun, ister muktedir olsun, isterse dünyanın en zengin, en güçlü kişisi olsun bu gerçekleri değiştirmek asla elinde değildir...
O halde son bir karşı çıkılması olanaksız gerçekle bitirelim:
İstenildiği kadar engellenmeye çalışılsın, istenildiği kadar tevatür uydurulsun, hiçbir güç engelleyemez; her ahval ve şerait altında dahi gerçekleşir:
- Mart’ın sonu mutlaka bahardır!..
ÇAĞRI: Mutlaka sandığa gidin, hatta elinden kolundan tutup birisini daha götürün, ben de orada olacağım...