Evimin tam önünde her cuma günü pazar düzenleniyor…
Mutlaka şöyle bir tur atıyorum, özellikle de akşama doğru… Son zamanlarda bir köşede saatlerce bekleyen yurttaş sayısı neredeyse üç-dört kat arttı… Alışveriş yapmıyorlar, yalnızca bekliyorlar… Yaz gelince haliyle günler uzadı, hava geç saatlere kadar aydınlık kalıyor; o nedenle bu bekleyişler daha da uzuyor!..
Kış aylarında süre daha kısaydı, saat 17.30’dan sonra hava kararmaya başlıyor, bekleyenlerin eylemleri daha az göze çarpıyordu… Ama bahardan itibaren günler uzayınca niçin bekledikleri iyice gün yüzüne çıkmaya başladı… O yüzü hiç gülmeyen, sabırla bekleşen insanlar “Kaderini bekleyen” yoksul insanlardı!..
Pazarın kapanış saati geldiğinde, çürüğe çıkmış, ezik büzük olduğu için gözden düşmüş meyve ve sebzelerden kaderine ne çıktıysa çok ucuza, belki de parasız almayı bekleyen insanlar!..
-Aldığı asgari ücretle, emekli maaşıyla açlık sınırının altında yaşam savaşı veren insanlar!..
Ha, bu arada duydunuz mu bilmiyorum; açlık sınırı artık 2 bin 47 lira oldu! Diğer bir deyişle 2 bin 20 lira olan asgari ücrete 27 lira fark attı! Şöyle de izah edebilirim:
-2005 yılında 4 kişilik bir aile günlük minimum 15 lira 40 kuruşla sağlıklı beslenebilirken, bugün ancak 68 lira 23 kuruşla beslenebiliyor. Sebze meyve masrafı son bir yılda tam 261 TL arttı!..
Artık kime kapak olur bilemiyorum…

Batan batana satan satana!..


Bakın insan olanın vicdanını sızlatacak bir haber vereyim sizlere…
Antalya Manavgat’ta tabancasını temizlerken silahın ateş almasıyla başından yaralanan esnaf Ahmet Öz, 2017 yılından bu yana bitkisel hayatta… Böyle olunca borçlarını ödeyemedi, çekleri karşılıksız çıktı. Hakkında açılan davalar nedeniyle ailenin nesi var nesi yoksa haczedildi. Yetmedi, 160 bin liralık borcu ödeyemediği için para cezası 2.5 yıl hapis cezasına çevrildi!..
Bitmedi; jandarma, yüzde 99 engelli raporu bulunan, dünyadan haberi olmayan adamcağızı evinden alıp Alanya’ya hastaneye götürdü. Şimdi yoğun bakımda, tam 2.5 yıl süresince cezasını hastanede çekecek, iyi mi?..
-Belki de daha hayırlı oldu, hiç olmazsa yoğun bakıma alındı diyebilirsiniz, çok haklısınız!..
Türkiye’de kriz, akıllara ziyan bir şekilde ortalığı silip süpürüyor, Ülkenin dev markalarından Beymen, artık Katarlıların mesela!.. Beymen ve Ay Marka Mağazacılık’ın satışını bizzat Cem Boyner açıkladı çalışanlarına ve şöyle dedi:
-Sattığımız şirketlerimizin böylesi zor bir dönemde hak ettikleri değeri bulması bizim için gurur verici bir gelişme!..
Önde gelen işadamlarımızdan birinin işaret ettiği “Zor dönem” neyin nesi bir bakalım:
-Borsa çakıldı!.. Türk lirası en fazla değer kaybeden para birimi oldu!.. Dolar 6 lira 24 kuruşu, Euro 7 lirayı gördü!.. İktidar ve YSK ne kadar gurur duysa yeridir yani!..
Emlak sektörünün durumu ortada, durma noktasında… Peki ya en büyük ihracat sektörü otomotiv ne durumda? Yaklaşık yüzde 50’si yabancı sermayeli şirketlerin kontrolünde olan otomotiv sektöründe otomobil ve hafif ticari araç pazarı, 2019 yılında geçen yıla oranla tam yüzde 48 oranında daraldı, nisan ayındaki daralma ise yüzde 57’ye yaklaştı!..
-Bu sektörde çalışan emekçilerin geleceği ne olacak soran, düşünen var mı?!.

AKP yeniden gönüllere girecekmiş!..


Ortalık yangın yerine dönmüşken bu halkı yeni bir seçim cenderesine mahkum eden iktidar partisinin yeni seçim strateji de ortaya çıktı sayın seyirciler:
-Kutuplaştırıcı bir dil ve “Beka” söylemi yerine kucaklayıcı ve tüm kesimlerin ittifakını esas alan bir söyleme geçeceklermiş!..
Duy da inanma!.. Yandaş kalemler madde madde sıralıyorlar yeni stratejiyi… Mesela yüz yüze iletişim… Örneğin sandığa gitmeyen seçmen ziyaretleri… 1 Milyon 700 bin olarak hesaplanan bu kitlenin yüzde 70’i AKP’liymiş yaptıkları hesaba göre!.. Yine mesela geçersiz oy veren 290 bin 206 seçmen de ziyaret edilip gönüllerine gireceklermiş!...
Yeni strateji bu minval üzerinde sürüp gidiyor; Kürt asıllı İstanbullu yurttaşlar için ne yapacaklar acaba; 31 Mart sürecinde “Yallah Kürdistan’a”, “Terörist” dedikleri bu insanlara bu kez nasıl bir “elma şekeri” sunacaklar tasavvur edemiyorum doğrusu!..
Ama ben en çok şu “Yüz yüze iletişim” maddesine bayıldım; gerçekten güzel bir buluş… Ancak gerçekten çok ama çok merak ediyorum:
-O insanların yüzüne nasıl bakacaklar acaba?!.
Mesela, o pazar yerlerindeki insanların yüzüne bakıp, hangi yüzle oy isteyecekler?.. Kıdem tazminatına el koyma hazırlığı yaptıkları işçilerin, sefalete terk ettikleri emeklilerin, emeklilikte yaşa takılanların gönüllerine nasıl girecekler acep?..
-Merak işte!..