Benim babam kaymakamdı...
Yaptığı işle iftihar eden, görevinin haftada 7 gün 24 saat olduğunun bilincinde, Cumhuriyetin yetiştirdiği bir bürokratı... Mutlaka çok duymuşsunuzdur; devletin malı söz konusu olduğunda, aşırı titizlenen, kendi özel işleri için bir kurşun kalem bile kullanmayan “Eski Türkiye” evlatlarından biriydi...
Hiç unutmam; Kilis Kaymakamı iken kaymakamlık cipinin beni eve bırakmasını istediğimde kaşlarını çatmış, şöyle demişti:
-O cip babanın malı değil oğlum, devletin malı!..
Babam Haymana Kaymakamı iken, büyük teyzemin kocası Celalettin Coşkun Ankara Valisi’ydi... Babamla annem ise yeni boşanmışlardı; o yüzden ailede babama karşı bir öfke hali yaşanıyordu... Haymana ile Polatlı arasındaki yol uzun yıllardır harabe halindeydi; bir türlü yapılamıyor, büyük şikayetlere neden oluyordu... Konuya kafayı takan Haymana Kaymakamı Turgay Zileli, eniştemin engellemelerine karşı ne yaptı, etti YSE’den bir greyder edinmeyi başardı. Ancak ufak bir kazıkla birlikte:
-Eğer yanlış hatırlamıyorsam yalnızca 1 ya da 2 hafta süreyle!..
Babam “Olsun” dedi, o yol güzergahındaki tüm köylüleri de seferber etti; Kaymakamlığa bağlı tüm işçileri de tabii!.. Verilen süre içinde, gece gündüz, babam başlarında olmak kaydıyla o yol mucizevi bir şekilde bitirildi!..
Ben o tarihte 8 yaşındaydım. Babamın eve sabaha karşı toz toprak içinde gelip, bir duş alıp, üzerini değiştirip tekrar yol çalışmasına döndüğünü ve üzerinde kahverengi bağcıkları bulunan sarı gömleğini hiç unutmadım...
-O tarihten sonra babam için hep “Jet Kaymakam” dediler!..

Rantçıların esiri olmayan kaymakam!..


Onlar devletin kaymakamı, valisi, savcısı, hakimiydi...
Gün geldi, o yiğit, güzel insanların büyük bölümü, o güzel atlarına binip gittiler!.. Yerlerini “Hükümet memurları” işgal etti... Milletvekilinin önünde el pençe divan duran kaymakamlar, bakanın tozlu ayakkabısını silmeye kalkan valiler, iktidarın il başkanlarıyla can ciğer kuzu sarması görüntü vermekten çekinmeyen vali ve kaymakamlar türedi!..
Ancak, her türlü baskılara, sürgün tehditlerine karşın “devletin memuru” olarak kalmakta direnen, hukuksuzluklara, yolsuzluklara, suistimallere karşı çıkanlar da vardı... Hikayemiz onlardan birinin, Nazilli Kaymakamı İbrahim Küçük’ün hikayesidir!..
Bu hikayenin bir diğer kahramanı ise AKP Aydın Milletvekili Bekir Kuvvet Erim’dir... Bu muhterem vekil, günlerden bir gün, Nazilli Kaymakamı Küçük’e giderek, ilçede bulunan bir vakıf arazisi ile ilçe kütüphane binasının satışa çıkarılmasını istedi. Soyadı “Küçük” ama yüreği büyük kaymakam bu talepleri reddetti!..
Milletvekili Erim’in, İsabeyli Mahalle Muhtarı ile bir polis memurunun görevden alınması talebini de kanuna aykırı olduğu gerekçesiyle reddetti!.. Bu duruma çok içerlediği anlaşılan milletvekili sıfatlı muhterem, kaymakamın görevden alınması için var gücüyle çalışma başlattı!.. Sonra ne oldu peki? Rantçılığa karşı çıkan, kanunların çiğnenmesine izin vermeyen Kaymakam Küçük kutlanıp, taltif mi edildi? Tabii ki hayır! AKP milletvekilinin dediği oldu;
Nazilli Kaymakamı, İçişleri kararnamesi ile Mersin Vali Yardımcılığı’na tayin edildi!..
-Milletvekili, kaymakamı harcamıştı!..

“Cüzdanlarınıza ve arsalarınıza sahip çıkın!..”


Görev yeri değiştirilen Küçük için Nazilli Belediyesi bir veda yemeği düzenledi...
Bu yemeğe herkes katıldı, AKP ve MHP dışında!.. Burada veda konuşması yapan İbrahim Küçük, birilerinin kulağına küpe olması gereken şu sözleri sarf etti:
-Görev sürecimde hiçbir şekilde taraflı olmadan, herhangi bir baskıya boyun eğmeden, dik durarak, gerektiği zaman insanlığını unutanlara diklenerek görev yapmaya çalıştım...
Küçük, akşam yatıp, sabah kalkıp “İmarda nasıl bir şey olursa kazanırım” diye hesap edenlerin ne Nazilli’ye ne Aydın’a ne de Türkiye’ye faydaları olacağını belirterek şu acı gerçeği de dile getirdi:
-Biz, rantçının, arsa spekülatörlerinin, orada burada çalışan kamu görevlerinin görevleri ile ve pozisyonları ile oynamayı adet haline getiren hiç kimsenin esiri olmadık... Bütün arkadaşlara buradan sesleniyorum, kendi oturdukları koltukların gereğini yerine getirsin herkes. Yoksa başkaları sizi kukla gibi oynatmaya çalışırlar!..
Ne kadar açık değil mi! Küçük, bazı yanlış adamlarla yıldızının barışmadığının doğru olduğunu ve bundan da şeref duyduğunun altını çizerek, Nazilli halkına da şu tarihi uyarıyı yaptı:
-Cüzdanlarınıza ve arsalarınıza sahip çıkın!..
Pekii, hikayenin diğer kahramanı milletvekili ne yaptı dersiniz? Yerel bir gazeteye konuştu ve şöyle dedi:
-Nazilli’ye hafif birisiydi gereken yapıldı. Biz buna proje söyledik, yapmadı. Kendi kafasına göre iş yaptı. Ben de bu arkadaşın Nazilli’ye yakışmadığını düşünerek fişini çektim!..
Bu hikayeyi haberleştiren Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Muhammed Özmen, milletvekilinin basın danışmanına başvurdu ve yerel gazetedeki sözlerin doğru olduğunu teyit etti. Ancak muhterem milletvekili tepkileri görünce bu kez şöyle dedi:
-Görevden alınmasını istedim ama “fişini çektim” demedim!..
Bu acıklı hikayenin karşılaştırmalarını da lütfen siz yapıverin artık!.. Ancak, biz izlemeye devam edeceğiz; bakalım o vakıf arazisi ve kütüphane satılacak mı? O görevden alınması istenen muhtar ve polis memurunun akıbeti ne olacak?.. Hep birlikte görecek ve hikayenin ikinci bölümünü de sizlerle paylaşacağız!..