İstanbul Valiliği dün ilginç bir açıklama yaptı:
-Geçici koruma kapsamında olmakla birlikte, İstanbul ilinde kaydı olmayan (diğer illere kayıtlı) Suriye uyruklu yabancıların, kayıtlı bulundukları illere geri dönmeleri için 20 Ağustos 2019 tarihine kadar süre verilmiştir…
Bu ne demek?.. Bugüne dek ülkenin her yerinde diledikleri gibi ikamet eden, en büyük kentlerde kendilerine istedileri gibi “gettolar” yaratan Suriyelilerin neden olduğu sancılar artık dikkate mi alınmaya başlandı acaba?..
Diğer bir anlatımla; acaba hükümet, böylesine bir mülteci akınının yarattığı ve yaratacağı tehlikeyi, karmaşayı hatta çatışma riskini mi görmeye başladı?.. Tabii ki bunların tümü olabilir… Ancak asıl sıkıntının, İstanbul’u kaybetmenin en önemli nedenlerinden birinin bu olması, halkın neredeyse yüzde 90’ının mültecilerin memleketlerine geri gönderilmesini istemesi olduğunu sanıyorum!..
Bu açıklamanın aynı zamanda kaçak mültecilerin saptanması ve sınır dışı edilmesini sağlamanın ilk adımı olduğu da düşünülebilir… Zaten İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, aniden rota değiştirip, Valiliğin açıklamasından önce, geçtiğimiz cuma akşamı yaptığı konuşmada “düzensiz göçle” mücadelenin artılacağını müjdeleyip (!) şöyle demişti:
-Türkiye’yi kaçak göç merkezi haline getirmek isteyenlere tarihin en ağır cezasını vereceğiz!..
Sayın Soylu’ya koccaman bir “günaydın” demek lazım elbette; ülkemiz yıllardır bahsettiği o “merkezin” en alası haline zaten mensubu olduğu iktidar tarafından getirildi bile!.. Ayrıca, “göç yollarını açmaları halinde Avrupa’da hiçbir hükümetin 6 aydan fazla dayanamayacağı” tehdidini de “boş bir kubbede, hoş bir seda” olarak gördüğümü özellikle belirtmeliyim!..
-Bu tür tehditler daha önce de çok yapıldı ve ne yazık ki bayatladı!..

“Türkiye korkunç bir tuzakla karşı karşıya!”


Aynı gün, İYİ Parti Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ aradı…
Özdağ, yıllardır, Suriyeli göçmenler konusunda kamuoyunu bilgilendirmek için çırpınan bir siyasetçi… Son kitabı “Kaçınılmaz Çöküş” de yakın gelecekte sırf bu nedenle başımıza gelecek akıl almaz belaları gayet açık bir şekilde anlatmıştı!..
Bana ilk sorusu da “Türkiye’de kaç Suriyeli var biliyor musun?” oldu. “4 milyonu geçti sanırım” yanıtını verdiğimde ise acı bir gülüşle rakamı söyledi:
-En iyimser tahminle 5 milyon 300 bin!..
Deyim yerindeyse nefesim kesildi!.. Özdağ, önlem alınmaz, Suriyeliler ülkelerine geri gönderilmezse, yıllar içinde bu sayının 10 milyonu geçeceğini, ülkenin demografik özelliğini allak bullak edeceğini tane tane anlattı…
İktidarın “Suriyeliler Türkiye’ye entegre olacaklar” söylemi de koskoca bir yalandı!.. Sınır komşusu Suriye ile yoğun etkileşim, bu entegrasyonu zaten engelleyecek başlı başına bir etkendi. Bayramda seyranda üstelik ceplerine konulan devlet parasıyla ülkelerine gidip, sonra aynı şekilde ülkemize dönen mültecileri düşünürseniz, yalanın büyüklüğünü anlarsınız!..
Daha da vahimi, nüfusu sürekli artan Suriyeliler, Türk kültürünü dönüştürmeye çalışacaktı!.. Türkiye’de arap olan her şeyi İslam zanneden kitlelerin olması Suriyelileri daha da cesaretlendirecekti!..
Çok daha vahimi, sayıları giderek artan Suriyelileri bu durumda entegre olmayı değil, ayrışmayı, kendi mahallelerini, giderek kentlerini oluşturmayı tercih edeceklerdi!.. Üstelik entegrasyon, Arapların kendi içinde bile başarısız olurken, bir Arap toplumunun Türkiye’ye entegre olması saf bir hayaldi!.. Mesela Ürdün’e kabul edilen Filistinli Araplar bırakın entegre olmayı, iktidarı ele geçirmeye çalışmış ve 1970 yazında Ürdün’de iç savaş çıkmıştı!..
-Peki, iktidar niçin Suriyelileri ısrarla Türkiye’de tutmak istiyordu?..

“Milletten ümmete geçiş!”


Ümit Özdağ, son kitabında bu konuyla ilgili olarak çok vahim bir tablo çiziyor…
Öncelikle, emperyalizmin Suriyeli sığınmacıların Türkiye’de kalmasını istemesinin iki temel nedeni var: Birincisi, Suriye’nin kuzeyinde kurulmak istenen PKK devleti için coğrafi alan oluşturmak amacı ile etnik temizlik gerçekleştirmek…
İkincisi ise önümüzdeki on yıllarda Türkiye’de çıkarılması hedeflenen iç savaş için Suriyeli Araplar aracılığı ile etnik sosyoloji oluşturmak!..
Emperyalizmin amacı belli, bu yolda yapmak istedikleri ise, tarihe baktığınızda birçok kez denediği aynı aşağılık oyunlar!.. Peki, iktidarın Suriyelilere vatandaşlık vererek Türkiye’de kalmalarını sağlamaya çalışmasının amacı ne?..
Özdağ, ilk akla gelen nedenin, Suriyelilerin vereceği oylarla seçimleri kazanmayı güvence altına almak olduğunu ancak bunun doğru olmakla birlikte ikincil neden olduğunu belirttikten sonra asıl nedeni şöyle açıklıyor:
-Asıl amaç, Türk devletinin demografik yapısını değiştirerek millet kimliği yerine ümmet kimliğine dayanan yeni bir sosyoloji yaratmaktır. Erdoğan bu sosyoloji üzerinde amaçladığı hilafet rejiminin daha rahat oturacağını düşünüyor!..
Aslında yıllar içinde bu tür söylemleri çok dinledik. Mesela Şeref Malkoç 8 Eylül 2018’de aynen şöyle demişti:
-Büyük devlet olmak için büyük nüfusa ihtiyaç var. Suriyeliler Türkiye için büyük fırsata dönüşebilir!..
AKP Genel Başkanı’nın yıllar önce söylediği “Suriye eski bakiyemiz” sözleri, daha geçen gün yeni parti kurmaya kalkan eski AKP’liler için “ümmeti  bölüyorlar” söylemi de Özdağ’ın anlattığı “proje” çerçevesinde anlam kazanıyor zannımca!..
Özdağ, bu durumda vakit geçirmeden aydınlar, yurtseverler arasında ciddi bir platform kurularak tüm gerçeklerin Türk Milleti’ne anlatılmasını öneriyor… Ben de düşüncemi söyledim:
-Ben de o platformda yer almaktan şeref duyarım…