Dün haber sitelerine okuduğumuz ya da duyduğumuzda artık şaşırmadığımız bir haber düştü…
-İstanbul’un Arnavutköy İlçesi’nde 11 yaşında bir erkek çocuğu cinsel tacize maruz kalmıştı!..
Ne yazık ki toplum olarak kanıksadığımız, maalesef alıştığımız bu iğrenç olaylara hemen her gün gazete sayfalarında, TV haberlerinde rastlıyoruz… Kız ya da erkek, minnacık çocuklara yapılan iğrenç cinsel saldırılar adeta hayatımızın ayrılmaz parçası haline geldi!..
Bu defa sapıklardan biri Arnavutköy’de ortaya çıktı… Burası İstanbul’un biraz dışında, Çatalca taraflarında, Suriyeli mültecilerin yoğun olarak yaşadıkları bir ilçe… Ve maalesef çocuğun yakınları tarafından suçlanan da Suriyeliler!..
Toplum bu alçakça saldırıyı sosyal medyada yer alan bir videodan öğrendi… 11 yaşındaki erkek yeğeninin Suriyeli mülteciler tarafından taciz edildiğini haykıran yurttaş, isyanını şöyle dile getiriyordu!..
-Tacize artık susulmaz!..
Yurttaşın isyanı kanımı döndürdü; ancak sonrasında yaptığı konuşmayı dinleyince deyim yerindeyse dehşet içinde kaldım:
-Ümmet kardeşiyiz diyoruz ama olmuyor… Sabah sekizde işe gidiyoruz, akşam sekizde duyuyoruz ki, Suriyeli birisi benim yeğenimi taciz etmeye götürüyor… Susmayacağım ben!..
Acıklı, iç parçalayan sözlerdi… Orada da kalmadı, o yurttaş etrafındaki kadınlara dönerek, aynen şu cümleyi sarf etti:
-Rahat gezebiliyor musunuz? 10 kişilik gruplar halinde geziyorlar. Ne olacak bu işin sonu? Artık sabır taştı!..
Bu sözlerden siz ne anladıysanız, ben de aynen onu anladım; demek ki bu yaşanan olay ilk değildi!.. Birçok olay yaşanmış, insanlara susması, büyütmemesi tembih edilmiş, ancak bu son olay durumu sabır taşıracak hale getirmiş!..
-Bu konuşmadan zaten başka bir şey de anlaşılamaz!..

Dikkat: Kardeşlik biter, öfke ve kin başlar!..


Bu ülkeye 2011’de başlayan Suriye savaşı ile birlikte, resmi rakamlara göre 4 milyona yakın Suriyeli mülteci geldi…
Ancak bu rakam ne kadar doğrudur, Suriyelilerin 5 milyona ulaştığı iddiaları ne derece doğrudur, hiç kimse bilmiyor!.. Yıllardır, yaşanan olaylar, ölümlü kavgalar, çok miktarda “taciz, tecavüz” iddiaları, mahallelerin, ilçelerin, kentlerin istila edildiği haykırışları, ne kadar bastırılmaya çalışılırsa çalışılsın, gazetelerde TV’lerde, olmazsa sosyal medyada hızla yayılıyor!..
Suriyelilerin kurduğu mafya usülü çeteler, yüzbinlerce Suriyeli çocuğun berbat koşullarda üç kuruşa, her türlü haktan yoksun çalıştırılması konuşuluyor; bunların büyüyünce ne olacağı sorusu soruluyor!..
Gelelim, şu “Ümmet kardeşliği” meselesine… İlk anda aklıma yığılan soruları sormak istiyorum:
-Ümmet kardeşliği, milyonlarca mülteciyi “Saldım çayıra mevlam kayıra” düsturu ile memleketin içine salmak, çıkacak sürtüşme ve çatışmaları görmezden gelmek, milleti susturarak halının altına süpürmek midir?..
-Ümmet kardeşliği, bu ahalinin kabaran suç dosyalarına, tacizlerine, tecavüzlerine, belinde bıçak, keser, tabanca ortalıkta gezinmesine ses çıkarmamak, “Müslüman ümmeti” diye başını çevirmek midir?..
-Ümmet kardeşliği, evlatlarımız Suriye bataklığında can verirken, şehit olurken, Suriyeli ahalinin eline para tutuşturup bayramda, seyranda kendi memleketlerine gezmeye göndermek, sonra da alayı vala ile tekrar kabul etmek midir?..
-Ümmet kardeşliği, açlık ve yoksulluktan beli bükülmüş, borçlarını ödeyemediği için icra dairelerinde boğuşurken, Suriyelilere bedava ev, maaş bağlamak, parası olanların kurduğu şirketleri vergiden muaf tutmak mıdır?..
Daha sayıp dökecek bişe çok şey var ancak bu kadarı bile çok!.. Bu iktidarın “Suriyelileri bir şekilde kullanmak-yararlanmak” iddialarına ise hiç girmek istemiyorum…
-Çok asap bozucu çünkü!..

AKP’nin “itiraf” gibi raporu!..


İktidarın yerel seçim hezimeti sonrasında yapılan saha çalışmalarıyla birlikte ortaya çıkan 9 maddelik “Niçin kaybettik” analizinin ilk maddesi ne biliyor musunuz?...
-Suriyelilerle yönelik şikayetlere kulak asılmaması!..
Onlar Müslüman”, “Onlar ümmet kardeşi” tembihleri, çıkan vahim olayların baskı ile, tehdit ile, yasak ile sözde saklanması bir yere kadar!..
İnanılmaz bir hızla sayıları artan Suriyeli mültecilerin çok değil, 10 yıl içinde nasıl bir “toplumsal bela” haline geleceğini ben söylemiyorum; uzmanlar, sosyologlar, psikologlar söylüyor!.. Öncelikle “en büyük Türk büyüklerine” sonra da halkımıza Prof. Ümit Özdağ’ın Destek Yayınlarından çıkan son kitabı “Kaçınılmaz Çöküş-AKP Rejiminin Dörtlü Krizi” kitabını hararetle tavsiye ediyorum!..
Özdağ, orada “Suriyeli sığınmacıların, ortaya çıkardığı kısa ve orta vadeli tehditleri, Suriyeli suç örgütlerinin yarattığı eroin mafyasını, ortaya çıkacak IŞİD benzeri fanatik örgütleri, artan fuhuş bataklığını” gayet çarpıcı bir biçimde anlatıyor!.. Ve kafamıza şu “balyozu” olanca gücüyle indiriyor:
-Suriyelilerin Türkiye’ye entegre olacakları kocaman bir yalandır!..
Aynı kitapta, iktidarın “Suriyelileri niçin Türkiye’de tutmak istediği” de insanı dehşete düşürecek bir sadelikle anlatılıyor!.
Son söz: Türk halkına söylenen “Ümmet kardeşliği” masalını bu yazıyla birlikte bir kez daha düşünün derim…
-Aldatılmanın da, “beyin iğfalinin” de bir sınırı vardır!