İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dün Saraçhane’deki ilk mesai günüydü...
17 günlük müthiş bir mücadele ve sinir savaşının ardından mazbatasını aldı ve görkemli bir kalabalığın eşliğinde belediyeyi AKP’li eski başkanın elinden mühürle birlikte devraldı... En başından beri bizim ne yazdığımız, ne anlattığımız, neyi savunduğumuz belli... Bugün iktidar cenahının neler söylediğine bakalım...
Mesela, İmamoğlu’nun mazbatasını aldığı sırada iktidarın seçim sözcüsü, AKP genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, 2,5 saatlik basın toplantısında ne yapıldığını bilmediklerini ama CHP’ye yarasın diye yapıldığını (!) belirttikten sonra, adını tarihe yazdıracak şu cümleyi kurdu:
-Hiç bir şey olmasa bile diyoruz ki kesinlikle bir şey oldu, biz fark edemedik!..
Nasıl, müthiş değil mi?!. Kendi hesabıma, adamcağızı izlerken üzüldüm doğrusu; Tanrı hiç kimseyi böyle acz içinde bırakmasın!.. Bırakın hukukta hiç bir karşılığı olmamasını, bu cümle iflas etmiş bir düşüncenin dışavurumu değilse nedir bilemedim doğrusu!..
Yanaşma medyayı nasıl anlatsam bilemiyorum; İmamoğlu mazbatasını alırken yayını kesip Emine Erdoğan’ın konuşmasını canlı yayınlayan NTV türü televizyonlardan mı söz etsem, on binler Saraçhane’ye akarken internet sitesinde mazbatayla ilgili hap gibi bir haber verip olan bitene sırtını dönen bir zamanların “Amiral gemisi” Hürriyet’in acıklı haline mi dikkat çeksem, yoksa her biri birbirinin kopyası “gazete” sıfatlı yayın organlarının nasıl karalar bağladığına mı dikkat çeksem karar veremedim valla!..
Acaba bu gazetelerin, mesela Sabah Gazetesi’nin patronu Kalyon İnşaat’ın İBB’den aldığı işleri mi anlatsam, Yeni Şafak’ın patronunun damadının İBB, İSKİ ve İETT’den toplamda 250 milyon TL’ye varan yedi ihale aldığını mı söylesem, televizyonuyla gazetesiyle tüm yanaşma basına verdiği ballı reklamlara mı dikkat çeksem gerçekten bilemedim!.. Yandaşların gelirlerinin yüzde 65’ini İBB ve şirketlerin karşıladığını biliyor muydunuz?..
-Canlarının çok yandığı manşetlerinden belli!..

Eğri oturup doğru konuşanlar ile yanaşmalar!..


Tabii, bir de yaşanan kepazelikleri gören, yapılanları onaylamayan, vicdanının sesini dinleyen iktidar destekçisi ya da o trende seyahat etmiş yazarlar da var...
Mesela Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, dünkü yazısında “YSK Mazbatayı İmamoğlu’na verdi, ne yapacaksınız?” sorusunu sorup şöyle dedi:
-Geciken adalet, adalet değildir. “Biz ıslah edicileriz” diye ortaya çıkıp bozgunculuk yapanların varacağı yer “ila cehennemüzzümera” dır...
Ehh, vicdan kanayınca yandaşlık bir yere kadar olabiliyor demek!.. Vicdanın kıyısından, köşesinden geçmeyen de var tabii... Mesela Yeni Şafak’ın Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül!.. Yukarıda bu gazetenin patronlarına akıtılan ihalelerden yalnızca bir tane örnek vermiştim... İşte bu muhterem, dün şöyle bir mesaj paylaştı:
-Mazbatayı sana verseler de o koltukta asla meşru bir başkan olarak oturamayacaksın... İstanbul asla seni oraya taşıyan vesayete teslim edilmeyecek... 1453’te başlayan yürüyüş devam edecek...
Tabii mamalar, pardon reklamlar, ihaleler gitti gider olunca böyleleri doğal olarak kendini kaybediyor; bunu anladım da bu “cengaver” mesajları apar topar niçin sildi onu anlayamadım!..
Mesela seçimlerden hemen önce istifa eden AKP eski İl Başkanı Selim Temurci de sosyal medya hesabından şu “etik” paylaşımı yaptı:
-Toplum nezdinde ahlaken, vicdanen seçimi kaybettik!..
AKP içinde “muhalif” olarak bilinen Karar Gazetesi yazarları Mehmet Ocaktan ve Ahmet Taşgetiren yenilenecek bir seçimin AKP’nin aleyhine olacağını yazdılar... Mesela Taşgetiren şu uyarıyı yaptı:
-Yenilenecek bir seçimde AK Parti’nin kaybı çok daha travmatik olacaktır. YSK’ya baskı algısının her durumda Ak Parti aleyhine olacağı çok net!..
Akif Beki ise bu seçimin kaybedeninin iktidar medyası olduğunu, “sıfır çektiklerini”, Ekrem İmamoğlu’nu da onların parlattığını, yıldızlaştırdığını söyledi!..
Yanlış mı!..

Cumhurbaşkanı noktayı koydu!..


Hani çok bilinen bir özdeyiş vardır:
-Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler!..
Türkçesi şöyle: Kıpti’nin mert olanı, yiğitliğini, kahramanlığını anlatırken hırsızlığını itiraf eder!..
18. yüzyılın sadrazamlarından Koca Ragıp Paşa’nın gazelinde yer alan bu mısra-i berceste, bizim bazı siyasetçilerimizin zaman zaman yaptığı “istenmeyen” itiraflarına pek güzel uyuyor!..
Son örnek Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı MHP’nin Genel Başkan Yardımcısı Yaşar Yıldırım!.. Bu muhterem zat, CHP’nin hedefinin belediye alıp hizmet vermek olmadığını öne sürerken aynen şöyle dedi:
-CHP’nin “Tek adam” rejimini yıkacağız, demokrasi getireceğiz diyen bir genel başkanı var. Hedef budur. Bu olur mu olur. Bunları yapmaya çalışırlar mı çalışırlar. Buna müsaade etmememiz gerekir!..
Daha örnek çok ama yerim dar!.. Bu yazıyı İmamoğlu mazbatasını aldıktan sonra, dün Memur Sen’in konferansında konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı’nın konuşmasıyla noktalayayım...
-Dönem kızgın demiri soğutma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir!..
Birileri mesajı almış mıdır acaba?!.