Anayasanın 2. maddesindeki tanımına göre Cumhuriyetimiz, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir. Yine anayasanın 8. maddesine göre yürütme yetkisi ve görevi anayasaya uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir. Günümüz tek adam iktidarının bu kurallara uygun olup olmadığı irdelendiğinde değişik biçimlerde aykırılığın saptanması olanaklıdır. Önce, 8. maddede geçen “kanunlara uygunluk”, yerini iktidarbaşının imzaladığı kanun hükmünde kararnamelere bırakmıştır.

Aykırılıkların başında, Cumhurbaşkanı’nın Anayasa Mahkemesi’ne üye atamasının (Anayasa mad .146/3) özenli biçimde olması amaçlanan “...üzerime aldığım görevi TARAFSIZLIKLA yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine and içerim.” (Anayasa mad. 103) özsözüyle bağdaşmaması gelmektedir. Cumhurbaşkanı tarafsız değildir, iktidarı oluşturan siyasal partinin genel başkanıdır. Andında onur sözleriyle bağlanan tarafsızlık göz ardı edilmekten öte, unutulmuş, çiğnenmiş, geçersiz kılınmıştır. Anayasa ile açıkça çelişen konumu, durumu ve tutumu, kullandığı yetkileri tartışmalı kılmaktadır.

Taraflı bir cumhurbaşkanının gerektiğinde kendisini yargılayacak Anayasa Mahkemesi’ne üye seçmesinin yargının bağımsızlığı ve yansızlığı yönünden olumsuzluğu açıktır. Kanımızca rejimin niteliği hattâ dokusu bozuldu. Cumhuriyetin “Ulusal egemenlik”le tanımlanan yapısı kişisel egemenlik kalkışmaları ve uygulamalarıyla değişti. Seçim biçimsel ve göstermelik bir yöntem oldu. Millet Meclisi, itildi, ötelendi. Cumhuriyet içerik olarak özünü yitirdi, ad olarak kaldı. Çocuklara bile sorulsa cumhurbaşkanının tarafsız olduğunu kimse söyleyemez. Andıyla tutum ve davranışları çelişmektedir. Herkesten çok kendisinin andına özen göstermesi gerekirken tersine eylemlerini ara vermeden sürdürmektedir. Partilileriyle üstüste yaptığı toplantılar, partisiyle ilişkisi, demeç, imza ve sözleri açıktır.

Anayasal sorunlar artıp ağırlaşırken önceki Adalet Bakanlarından Prof. Dr. Hikmet Sami TÜRK’ün yararlandığımız dolgun içerikli, günümüz sorunlarına doyurucu biçimde ışık tutan, hukuksal inceliklerle bilimsel dayanakları sergileyen “Siyasî Partiler ve Seçim Hukukunun Temel Sorunları ve Çözüm Önerileri” adlı yeni kitabı (Yetkin Yayınları) tüm ilgililerle ilgilenecekleri mutlu kılacak bir kaynak değerindedir. Teşekkür ediyor, kutluyorum.