Dün, ulusal varlığımızın en seçkin, en değerli simgesi Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzü aramızdan ayrılışının 81. yılında sevgiyle, saygıyla, özlemle, gönül borçları ve yürekten bağlılıkla andık. Bizim en seçkin, en şanlı, en değerli, unutulmaz büyüğümüz. Ulusumuzun ve ülkemizin kurtarıcısı, devletimizin kurucusu, aydınlık kaynağımız, Anadolu’muzun hiç batmayan güneşi. Bizim her şeyimiz, bize her şeyi veren büyük Türk.

Ne yazık ki O’nu gereğince anlamadık, anlatamadık; tanıyamadık, tanıtamadık. Yalnızca bu kadar mı? O’nun kazandırdıklarının ve kendisinin de değerini yeterince bilemedik. Yabancıların bizden daha iyi bildiklerini söylemek abartı olamaz. Anıtkabir’in yurttaşlarımızın sel gibi akışıyla dolmasının coşkusu, kırgınlıklarımızı azaltarak acımızı dindirmekle birlikte, sorumluluk ve yükümlülüklerimizi de anımsatıyor. Kimilerinin yadsıma çirkinlikleri de ortada.

En büyük Türk Devrimi Cumhuriyet’i kurarak sonsuza değin bağımsız yaşatma atılımı ve ilkesinin varlığımızın en kutsal dayanağı ve güvencesi olduğu gerçeği hepimizi onurlandıran en yüce olgudur. 36 padişah ve 235 sadrazamla 622 yıl süren Osmanlı İmparatorluğu’nun enkazından kurduğu, “Erdemdir. -Kimsesizlerin kimsesidir” diyerek tanıtıp nitelediği Cumhuriyetimiz, hepimize korumak ve yüceltmek göreviyle emanet ettiği, en görkemli siyasal yapımızdır. 1908-1920 arasında Meclis-i Mebusan’ın 4 kez dağıtıldığını, 24 hükûmet değişikliği olduğunu gözetirsek Atatürk’le açılan Cumhuriyet döneminin anlamını ve değerini daha iyi kavrarız. Cumhuriyetten önce İstanbul’da 339 tekke, yurt düzeyinde 13 tarikat, 3 tür okul, 5 tür mahkeme, 15 tür nikâh olduğu anımsanırsa nerden nereye geldiğimiz daha iyi anlaşılır. 22 Haziran 1919 günlü Amasya Genelgesi, kurtuluş destanının önsözüdür.

ATATÜRK’ümüzün her sözü güzel. Günümüzde bile geçerliğini koruyor, gelecek yıllara uzanıyor. Özdeyiş nitelikli anlamlı, güzel sözlerinden “Ne mutlu Türk’üm diyene! -Hürriyet ve istiklâl benim karakterimdir. -Hayatta en hakiki mürşit ilimdir. -Bu milletin istiklâlini yine bu milletin azim ve kararı kurtaracaktır. -Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu denir. -Ya istiklâl ya ölüm!”. Özellikle Gençliğe Seslenişi (1927). Ayrıca, 6 Şubat 1933 Bursa Demeci, 10. Yıl Söylevi ve 29.10.1938 Türk Ordularına İletisi. 5 Kasım 1925’te Ankara Hukuk Mektebi’ni açış konuşmasının sonunda “Bu kurumu açarken duyduğum mutluluğu hiçbir girişimde duymadım” demesi ile 1920’de “Adalet gücü bağımsız olmayan bir ulusun devlet biçiminde varlığı kabûl olunamaz” sözü, O’nun demokratlığının ve hukuka verdiği önemin özgün kanıtlarıdır.

Günümüzde ATATÜRK’e açık ve dolaylı biçimde saldıran kendini bilmezlerle, düzeysiz ve terbiyesiz kimilerinin usdışı, vicdansızlık belirtisi sözleri, yalanları, suçlamaları, yaranmak çabasında olduklarıyla kendilerinin ne kadar kara olduklarının kanıtıdır. Türklüğü ve insanlığı tartışılır olanların yansıttıkları kendi çirkinlikleri ve sapkınlıklarıdır.

ATATÜRK bizi yaşatıyor. Biz de O’nu içtenlikle anarak yaşatıyoruz. O’na yaraşır olma ve emanetini koruyup güçlendirme çabasıyla onur duyuyoruz. Ulusal egemenlik ve lâik Cumhuriyet bağlılığı ve özeniyle O’nun açtığı çağdaşlığın engin ufuklarında bayrağımızı dalgalandırarak sonsuza değin bağımsız ve özgür yaşama andımızı yineliyoruz. Ne mutlu ATATÜRK’ü olanlara, ATATÜRKÇÜ olanlara!

Yazımızı O’nun Garp Cephesi Komutanı, en yakın çalışma arkadaşı İsmet İNÖNÜ’nün 21 Kasım 1938 günlü “Türk Milleti’ne Beyannamesi”nde ki şu tümce ile bitiriyoruz: “Devletimizin bânisi, milletimizin hâdimi, insanlık idealinin âşık ve mümtaz simâsı, eşsiz kahraman ATATÜRK, vatan sana minnettardır!”

ANMA VE KUTLAMA

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın 8 Kasım akşamı Tolga TAVİŞ’in şefliğinde verdiği “ATATÜRK’ü Anma Konseri” Hacettepe Üniversitesi Ankara Devlet Konservatuvarı sanatçılarının katkısıyla büyük bir alkış toplamıştır. Orkestranın sanatçı, yönetici ve tüm ilgililerini yürekten kutluyoruz.