Ulusal ve toplumsal alanlarla konularda açıklanan kimi görüşler, yapılan konuşmalar, yeğlenen tutum ve davranışlar yararlı ve sakıncalı yanlarıyla değerlendirilir, eleştirilir. İrdelemekte, öneri ve dilekleri açıklamakta sorunların çözümü için büyük yarar vardır. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun yargı konusunda AKP Genel Başkanı Bay RTE’nin yaptığı açıklamalar karşısındaki tutumuyla ilgili Ankara Barosu, Türkiye Barolar Birliği önceki başkanlarından ve önceki Çalışma Bakanlarından Ö. Atilâ SAV’ın görüşlerini içeren yazısından kimi bölümleri hukuk devleti değerlendirmesi için okurlarımızla paylaşıyoruz:

★★★

“Anayasa, yasama, yürütme ve yargı erkleri ayrılığı ilkesini kesinlikle benimsemiştir. Bağımsız yargının güvencesi, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılmasıdır. Yargı erkinin temelinde hakların ve özgürlüklerin korunması yer alır. Bu anayasal yetki, yargıya örtülü ya da açık, eylemli olarak ya da yasalar yoluyla yapılacak her tür baskıyı reddetmelidir. Bu baskı manevî olsa bile.

Yargı Reformu Stratejisi’nin Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yürütme erkinin başı tarafından sunulup değerlendirilmesi yanlıştır. Bir baskı yöntemi izlenimi yaratmıştır. Kuruluşundan beri ‘Adalet Yılı Açılışı’nda Yargıtay Başkanı ile birlikte Barolar Birliği Başkanı da bir konuşma yapmış, savunmanın görüşlerini açıklamıştır. Ne yazık ki bu güzel gelenek bozuldu. Zaten Yargıtay Başkanı da artık Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda açılış konuşması yapmaktadır. Her aşamada önemini koruyan yargı bağımsızlığı için şu konulara dokunmakta yarar vardır:

Son on beş yıllık süreçte yargıya pek çok müdahale yapıldı. Özellikle basın mensupları, siyaset ve bilim adamları ile savunma mesleği görevlileri aşırı sert, özgürlük kısıtlayıcı müdahalelere uğradı.

Yargı reformunu açıklamak Cumhurbaşkanı’nın işi değildir. Yargı bağımsızlığının en çok yaralandığı ve müdahaleye uğradığı bir dönemde üstelik bu kaçıncı reform? Reformu sunan Cumhurbaşkanı (yürütmenin başı) yargı bağımsızlığına, yargıç güvencesine en çok müdahale edilen bir dönemin sorumlusu (hattâ buyurucusu) ve adalet kolluğu yerine, eylemli kaba gücün en çok yakınma konusu olduğu bir dönemden geçiyorken.

Yargı bağımsızlığı, bu süreçte en çok zarar gören erk. Çünkü sanıklarla yargı görevlileri içiçe gibi gösterildi. anayasaya 1971 değişikliğiyle giren Kanun Hükmünde Kararname yerine Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi getirildi.

Yargıya en çok baskı, son on beş yılda yaşandı.

HSYK siyasal etkilere açık kuruluşlardan biri hâline geldi. Siyasal iktidarın her istemine açık gibi.

Yargı reformuna başlarken YÖK’ten başlamak gerek.

Hukuksallıktan gittikçe uzaklaşılan bir dönemde bu haklı görüşlerin gözetilmesi ve hukuksal aydınlığın egemen olması dileğimizi yineliyoruz.”