Özlemlerimizin ve dileklerimizin çoğu adalete ilişkindir. İnsanlığı, bağımsızlığı, özgürlüğü, eşitliği ve herkese yaraşır olanla hakkı olanı verme konusunda dayanak bilinen adalet çağdaşlık düzeyinin de göstergesidir. Dinsel ve toplumsal tüm alanlarda özdeyişlerle, atasözleriyle ve örnek davranışlarla değeri ve önemi anlatılan adalet, yaşam güneşidir. Güvenin, doğruluk ve dürüstlüğün, hoşgörünün, anlayış ve dayanışmanın, acıma duygusunun (merhametin), sevecenliğin (şefkatin), erdemin (faziletin) yumağı olan adalet, barışın ve birlikteliğin en büyük gücüdür.

Adalet her şeyden önce insanlıktır, soyluluktur. Halk dilinde “Adaletin yerini bulması” dileği insanlığın gereklerini açıklayan bir beklentidir. Toplumsal aydınlık, esenlik ve mutluluk kaynağıdır. Temeli hak ve özlükler olan hukuksal güvencedir, insanlık güvencesidir. Tutum ve davranış ölçüsü, toplumsal düzenleyici olarak esenlik ocağıdır. Kurumlar ve kişiler yönünden dinginlik ve denge sağlayan bir devlet gücüdür. Genelde “Hakka ve hukuka uygunluk” olarak nitelenen adalet, toplumsal namustur ve dünyanın temelidir, ülküsü de yalnızca adalettir.

İnsanlık bağlamında büyük önemi olan adaleti gerçekleştiren, yaşama geçiren yargı organlarının sorumluluğu, yargı alanında çalışanların kişilik ve bilinçleriyle birlikte ulusal güvence sayılır. Pişmanlıkların, acıların, yürek yaralarıyla vicdan yangınlarının neden olduğu eziklikler, sorunlar, boşluk ve yıkımlar güç iyileşir. Adalet organlarına saygısızlık, onları etkileme ve yönlendirmeden daha kötü olanı bu tür girişimlere açık olmaktır. Hukuk eğitiminin partizan etkilemelerle bozulduğu, yargının siyasal baskılarla karşılaştığı, siyasetçilerin yargıyı yönlendirme ve etkileme çabalarının arttığı bir bozulma süreci içindeyiz. Öyle ki AİHM yerine getirilmesi tartışılamaz kararma Bay RTE’nin sakıncalı tepkisiyle anayasanın konuyla ilgili 90. maddesine aykırılık ortaya çıkmıştır. Ancak, yargıya buyruk verircesine sözlerle karşıtı saydığı gazetecilerle yurttaşlardan yakınan AKP genel başkanının açtığı dâvalarla açılmasına neden olduğu soruşturmalar her gün artmaktadır.

Hukuk etiğinin insanlığı yaşama geçiren değerler olduğu asla unutulmamalıdır. Anayasanın ilk 11 maddesi asla gözardı edilmemelidir. “Hukukun üstünlüğü” ilkesi ulusal varlığı ve ulusal egemenliği özetleyen anlamlı bir kuraldır. Bağımsız yargının, bağımsızlığın (istiklâlin) birinci koşulu olduğu unutulmamalıdır. Yargıyı etkileme ve etkilere açık olma en büyük insanlık suçudur. Yargısı bağımsız olmayan devletin geçerliği yoktur. Bağımsızlığın yansızlığı içerdiği de bilinmelidir. Bağımsız olmayan yargı, yargı değildir. Hukuk ile etik (törebilim, ahlâkbilim) arasındaki ilişkinin bağı da adalettir.

Adaleti kutsal bir değer olarak benimsemeyenler yargıda görev alamaz, alsalar da yapamazlar. Yaşamın güneşi olan adalet eşitliğin, özgürlüğün ve yaraşırlığın kaynağı ve dayanağıdır. Ahlâklı, bilgili, çalışkan, yansızlığı erdem bilen hukukçular olmadıkça adalet gerçekleşemez. Hukukçu sıfatını taşımak yetmez, ona anlam veren ve etkin kılan hukukçu olur. Yansızlık adın, namusun, onurun, tüm kişiliğin göstergesidir.