10 Kasım’da kaldığım Vehbi Koç Öğrenci Yurdu’ndan sabahın erken saatinde Etnografya Müzesi’ne gittim. Müzenin önü ve çevresi çok kalabalıktı. 67 ilden gelen, öğrencilerle izcilerden oluşan öğretmenler yönetimindeki kurullar, halk ve özellikle frak-smokinli parlamenterler halkevi ile müzenin arasında çok düzenli biçimde sıralanmışlardı. Top arabası en önde idi. Onun arkasında bir general, Kız Teknik Öğretmen Okulu öğrencisi Mualla Gökhan’ın yaptığı siyah bir kadife yastığa iliştirilmiş Atatürk’ün istiklal madalyasını canlı bir kutu içinde taşıyordu. Saat 09:05’te müzenin merdivenlerinden tabut indirildi. Arkasından Menderes ve Makbule Atadan indiler. Makbule hanım, Meclis Başkanı Koraltan’ın kızı Nilüfer hanımın kolunda idi. Madalyayı taşıyan generalin arkasında yer aldılar. Onları solda İsmet İnönü, ortada Refik Koraltan, sağda Adnan Menderes, onların arkasında da Bakanlar Kurulu üyeleri ile milletvekilleri izledi. Arkalarında da 67 ilin kurulları vardı. Ben, kortejin düzenli yürümesi için görev yapanlardan biriydim. Kortej, Halkevi ile Etnografya Müzesi’nin arasından Opera önünden Ulus’a yönelerek istasyon yolundan Anıtkabir’e geldi. Bu gelişte tabutu taşıyan top arabasını çeken askerlerin adım sesleri, bandonun sesi, uçan kuşların kanat sesleriyle pencerelerde, duvarlarda, ağaçlarda izleyen yurttaşların hıçkırık seslerinden başka ses duyulmuyordu.

★★★

Anıtkabir merdivenlerinde tabut generallerin omzuna alındı. 220 metrelik Aslanlı Yol geçilip üzerinde “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir” yazan platonun üzerine konuldu. Celal Bayar mikrofona gelip “Padişah yapmak istediler, olmadın. Halife yapmak istediler, olmadın. Seni sevmek millî ibadettir” sözleriyle dikkat çeken güzel bir konuşma yaptı. Sonra tabut mozolenin olduğu yere çıkarılıp soldaki sütunlar arasından vinçle gömülme yerine indirildi. Biz, Bayar’ın arkasından yürüyerek Aslanlı Yol çıkışının sağındaki iki kanatlı büyük kapının önüne geldik. O sırada İsmet İnönü kapının yanında bir sandalyede oturuyordu. “Bir diyeceği olup olmadığını” sorduğumda teşekkür etti.

Açılan kapıdan yokuş aşağı indik. Aşağıda mezar hazırlanmıştı. Kasımda Etnografya’da tabut açılmış, ilâçtan arındırma yapılmış, tabut kapatıldıktan sonra bir kez daha namaz kılınmıştı. Mezarın başında tabut açılıp Atatürk’ün kefenli bedeni mezara yerleştirildi. Tabut geri çekildi. Mezarın sağ yanında yuvarlak bir sehpada tutanak duruyordu. Mezar kapatılınca hazır bulunanlar toprak atarak düzenlediler. İki subay ile iki astsubay görmüştüm. Bu sırada Makbule hanım hafif hafif hıçkırıyordu. Mezarın üzerine bizim bir gün önce Cebeci ve Dışkapı’daki kız ve erkek öğrenci yurtlarından aldırdığımız öğrenci kanları enjektörle sıkıldı. Sonra güzel kumaş keseler içinde Zübeyde hanımın memleketi olduğu söylenerek Ermenek’ten gelen toprak ile Selanik ve Kıbrıs’tan gelen topraklar döküldü. Bunlar bitince Celal Bayar, “Buyurun arkadaşlar” diyerek öne geçti. Meclis Başkanı Koraltan, Başbakan Menderes, İçişleri Bakanı Dr. Namık Gedik, Ankara Valisi Kemal Aygün, Ankara Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu, Atatürk’ün son genel sekreteri (ABD’den gelmiş) Hasan Rıza Soyak, Atatürk’ün manevî evladı Abdürrahim Tunçak, Atatürk’ün kız kardeşi Makbule Atadan ve gençlik temsilcisi Yekta Güngör Özden (ben) devlet yöneticilerini izledi. Ayrılma sırasında Makbule hanım hıçkırıklara boğulurcasına ağlayınca yanına gittim. Sol kolundaki çantasını sağ koluna aldı, benim sağ koluma girerek yukarı çıkarıp yakınlarına teslim ettim. Gömülme tutanağını devlet yöneticileri imzaladı.

★★★

Biz çıkınca kapı kilitlenmişti. Biraz sonra hemen açmışlar. İnönü ve Bakanlar Kurulu üyeleri de mezara toprak koymuşlar. Böylece yüreklerimize gömdüğümüz Atatürk’ün anılarıyla avunmaya çalışıyoruz. O gün için Kız Teknik Öğretmen Okullu arkadaşlarımızın yaptığı siyah kravatı, Türkiye Millî Talebe Federasyonu’nun Darphane’de yaptırdığı rozeti ve çelenklerden bir yaprak parçasını, saygı nöbetine başlamadan önce üç kız, iki erkek arkadaşımla tabutun konulduğu katafalk önünde çektirdiğim fotoğrafı ve öbür fotoğrafları özenle saklıyorum.

BAŞSAĞLIĞI


Gazetemiz sahibinin saygıdeğer babası Ertuğrul Akbay ın aramızdan ayrılmasıyla duyulan acıyı paylaşırım. Akbay ailesine başsağlığı ve Ertuğrul Akbay’a da Tanrı dan engin rahmet dilerim.