Günümüz siyasal gidişinin kimi önderleri topluma iyi örnek olmak yükümlülüklerini anımsamadıklarından olacak toplum kesimleri arasında giderek keskinleşen bir karşıtlık üzülerek izleniyor. Partizanlık, toplumsal barışı hiçe sayan ilkel bir anlayış biçiminde sürdükçe demokrasinin kazanımlarını yaşamak ve tatmak olanağı kalmayacaktır. Bu nedenle liderlerin çalışmalarında özen göstermeleri gereken değerleri içtenlikle savunmaları isteniyor.

Geride kalan yerel seçimlerde Devlet Bahçeli’nin önceki söylediklerini unutup Recep Tayyip Erdoğan’ın peşine takılması, “İllet, zillet, ayaklarımızın altına alacağız” ortak sözleri, afişlerdeki “Sağduyunun birlikteliği”yle verilen ikili duruş, RTE’nin “MHP ile mezara kadar birlikteyiz” sözünden sonra CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’ni karalayıp suçlaması, nerelere gittiğini bilmediği kuşkusunu veren öbür sözleri, seçime ilişkin kötü durumlar olarak anılacaktır.

Nedense seçimlerde ölçüler büsbütün kaçırılıyor. Bu durum başarı ve beceri değildir. İlkelliktir siyasal barbarlıktır. Siyasal ve hukuksal olduğu kadar da demokratik bir yarışma olan seçimlerin insanları böylesine karşı karşıya getirmesi insanlık ve yurttaşlık gereklerine çok aykırıdır. Düşmanca karalamalar ve suçlamalar kimseye bir şey kazandırmaz. Çoğu boş, kaba, ilkel, düzeysiz, içeriksiz konuşmalarla kişilik bozuklukları yansıtılmış olur. “Beka, illet, zillet, ihanet” sözleriyle saptırılıp kirletilen yarış, aslında demokrasinin kötüye kullanılmasıdır, demokrasiye kıyımdır, sapkınlıktır. Siyasal yarışma, kavgaya dönüştürülmemelidir.

D. Bahçeli, tutsak gibi, RTE’nin yanında. Birbirlerine dayanarak ayakta durabiliyorlar. Cezaevine girmekten yakınan RTE, Meral Akşener’i cezaevine göndermekle tehdit etti. Körükörüne, çıkarcı, partizan yaklaşımlar, seçilmek için parti değiştirenlerin yöntemi olarak kınandı. Sonuç da alamadılar. Bir makam için doymazlık görüntüsü veren bu tutum yadırgandı. “Beka sorunu” sözcülüğüne soyunarak AKP ile birlikteliklerini savunan D. Bahçeli, inandırıcılığıyla güvendiriciliğini büyük ölçüde yitirmiş görünüyor. Baskılar ve dayatmalarla sorunsuz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin RTE’nin isteği doğrultusunda iptali demokrasiye bir darbedir.

Olaylar birbirini izliyor. Binlerce FETÖ sanığından söz edilip hemen hemen her birimde, her katta, özellikle askerde ve poliste gözaltına alınanlara ilişkin her gün haber yayımlanırken, cezalandırılanlar içinde Anayasa Mahkemesi’nde üyelik yapanların bile olduğu belirtilirken AKP’de hiç FETÖ’cü olmaması hâlâ merak konusu. Adalet Bakanlığı istatistikleri adlî işlem yapılanların ürkütücü sayısını veriyor. Ancak bunları göreve-işe alan, barındıran, koruyan ve savunanlardan haber yok. Eski yandaşları, ortakları, yakınları ve adamlarının nerelerde bulunduğuna bakılmıyor.

Olumlu ve iyi şeyler görülmüyor. Demokrasi giderek daha ağır yaralar alıyor.