Ülkemiz son yıllarda özellikle hukuksal yönden büyük aykırılıklar ve çelişkiler yaşamaktadır. İktidar partisinin başına buyrukluk sayılacak işlem ve eylemlerinin de üstüne çıkan sözleri toplumsal barışı yaraladığı gibi kimi ilke ve değerleri de geçersiz kılacak niteliktedir. Bay RTE’ın cumhurbaşkanlığı andındaki “tarafsızlık” bölümünü gözardı edip AKP genel başkanlığı sıfatıyla Yüksek Seçim Kurulu’na baskı ağırlıklı sözleri, buyruk verircesine beklentisini yinelemesi, hukuk devleti yönünden büyük bir sakıncadır. Ulusal hukukun kaynağı ve dayanağı olan Anayasa’yı hiçe sayıp partizan düşünce ve amaçlarla konuşma yapıp istemde bulunmak cumhurbaşkanlığı konumuyla bağdaşmamaktadır. “Ne hukuk kaldı, ne adalet, ne de devlet” dedirtecek tutum ve davranışlardan herkes uzak kalmalıdır.

Hukuk kuruluşlarına-kurumlarına, yargı organlarına baskı sayılacak kalkışma ve girişimlerden uzak durmanın örneğini öncelikle siyasal iktidar verecek, Anayasa’nın 2.maddesindeki “sosyal hukuk devleti” ile 5.maddesindeki “sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri”, 9.maddesindeki “bağımsız ve tarafsız mahkemeler” öngörülerini gerçekleştirmede öncülük yapacaktır. “Ulusal yaşam andı” nitelemesiyle önemine sık sık vurgu yaptığımız Anayasa’yı gereksiz ve partizan değişikliklerle kötü duruma getiren siyasal iktidarın bu kez de tanımazlıktan gelerek büsbütün geçersiz sayması sakıncalıdır.

Ulusal yaşamın güneşi ve güvencesi olan hukukun siyasal amaçlarla dışlanması ve yadsınması onarılamaz yıkımlara neden olur. Yüksek yargı üyelerinden Fetöcü olanların ağır hapis cezalarına çarptırılmaları siyasallaşan yargının, yandaş yargının ne kadar zarar verdiğini gösteren kanıtlardan biridir. Üzerinde duyarlıkla durulması gereken nice sorunlar yaşanırken partizan istem ve çıkışlarla ülke aydınlığını karartmanın anlamı yoktur. Bay RTE’ın yeni yargıç ve savcıların ‘ad çekme’ törenindeki konuşmasına inanmak çok güçtür.