Yaşamımızda önemli bir yeri olan gerçekçi davranışın bir türü olan “İçtenlik” sözcüğü, Arapça kökenli “Samimiyet” sözcüğünün özdilimizdeki karşılığıdır. Toplum yaşantısında tutum ve davranış özelliklerinde aranan yaklaşım sıcaklığı için gereken niteliği belirler. Kişisel ilişkilerin sağlıklı ve güvenilir olması için temel koşuldur. Yapaylık, gösteri, aldatma ve avutma amaçlı davranışları dışlayan, yakınlıkları kapsayan ve “gönülden” sözüyle nitelenen bir özverili ilişkidir. Özellikle siyasal alanda seçmenleri kendilerine çekmek ve bağlamak için izlenen yapaylıkların tersine içten gelerek, yürek sıcaklığıyla arkadaşlığın, dostluğun, kardeşliğin, yurttaşlığın mayasıdır.

Çıkar için, bir karşılık bekleyerek ya da geçici olarak gösterilen sözde yakınlıklar bir kişilik ve insanlık kanıtı olan gerçekçi ve içtenlikli tutum ve davranışların karşıtıdır. Günümüzde “Milliyetçiyim. -Özgürlükçüyüm. -Yurtseverim” diyen herkese inanmak ne kadar yanlış ise “Atatürkçüyüm” diyen herkesi ciddiye almak ne kadar yanılgı ise “Hukuktan, adaletten yanayım, yolsuzluğa, kötülüğe, bağnazlığa karşıyım” diyen kimilerine inanıp güvenmek de o kadar yanlıştır.

Anayasa ve kimi yasalarda bulunan görev andlarını içenlerin andlarına bağlı kalmadıkları gözetilirse içtenlikli olmanın, nitelikli kişilik gereği olduğunda duraksanamaz. And ne kadar bağlayıcı ise sözler de o kadar gerçekçi olmalıdır. Birbirlerine çok ağır sözler söyleyen kimi siyasetçilerin şimdi birbirlerine dayanarak ancak ayakta durabilecekleri durumu, tam bir ibret tablosudur. Yalanı-dolanı ustalık saymak tam bir aymazlıktır.

Konuşmalar, işlemler, atamalar, yer değişiklikleri ortada. Yargı bağımsızlığı sözden öteye geçmiyor. Seçim öncesi siyasal kandırmacalar birbirini izliyor, birbirinden etkileniyor. Hukuk tanımayanlar hukuka bir şey kazandıramaz. Kimse kimseyi kandırmasın. “Lafla peynir gemisi yürümez” sözü boş vere söylenmemiştir.

AKP Genel Başkanı RTE’nin 30 Mayıs günü açıkladığı, Barolar Birliği’nin katkısı olduğu anlaşılan yargı alanındaki düzenlemelerin hukukumuzdaki kimi boşluk ve aykırılıkları gidereceği sanılsa da önceleri devlet kurucularımız ATATÜRK ve İNÖNÜ’ye karşıtlığı yanında “Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum ve saymıyorum” demekle kalmayıp ağır tek adam yönetimini yeğleyen, konuşmalarında hukuka bağlı olmadığının belirginliği karşısında kendisini inandırıcı ve güven verici bulmadığımı yineliyorum. Yaptıkları, yapacaklarının belirtisidir. Andına ve yükümlülüğüne aykırı tutum ve davranışlarıyla koyu partizanlığı, devlet yapısındaki olumsuz değişiklikleri, yasama organını ötelemesi, yeni atamalarla yandaş kollaması, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimindeki rolü ortada. Şimdi ağız dolusu suçladığı FETÖ’yle beraberlikleri unutulmuyor. Yargıda yeniliklerin içtenlikli yanı olduğunu sanmıyorum. Cami alanında siyasal konuşması da yanlış.

Kimilerinin gerçek dışı yorumlar, değerlendirmeler, amaçlı yakıştırmalar ve yalanlarla SÖZCÜ Gazetesi’ne atmaya çalıştıkları çamur kendi yüzlerine yapışır ve yakışır. Yüzümüz ak, alnımız açık yolumuzdayız.