Dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de insanı şaşırtan, üzen, az da olsa sevindiren olaylar yaşanıyor. Umulmadık kişilerden beklenmedik tutum ve davranışlar, anlamsız ve aykırı tepkiler (çoğu zaman suskunluk) günlerimizin toplumsal bulutlarını oluşturuyor. “Her şeyin cılkı çıktı” dedirtecek durumlar yaşamın rengini karartıyor. Yine de zamanımızı değerlendirmek için üzerimize düştüğünü sandığımız sorunlar ve konular için çalışıp çabalamaktan geri kalmıyoruz.

Türk-İŞ Başkanı’nın AKP Genel Başkanı’yla görüştükten sonra toplu sözleşmeyi imzalaması çok tartışılacak bir tutumdur. İşçi hakları, çalışma yaşamının koşulları uygarlık gereklerinin çok gerisinde kaldı. Memurların aylıklarına ilişkin yetersiz kurul kararı siyasetçilerle görevlendirdikleri sözde uzman ve kişilere verdikleri yüksek aylıklar karşısında gülünç düzeyde. Emeklilere katkı da asla yeterli değil. Devlet gelirleri iktidar kesiminin avuçlarında. Yaşam pahalılığı fazla para alanların umurunda değil. Çalışanlarla emeklilerin ve özellikle işsizlerin durumu gereken anlayışı ve ilgiyi görmüyor.

İktidar liderine saray yapımları Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına karşın Ahlat’ta sürüyor. Yargı kararını dinlemeyen yöneticilerin ağır sorumluluğu, kötü örnek olan direnişleri ibretlik durumlar. Yapımı övgüyle anlatan iktidar başı, hukuka saygı konusunda olumsuz tutumlarına birini daha eklemiş oldu.

Yargı yetkilileri yıl içinde verdikleri kararların sayısıyla değerlendirme yapıyor. Karar sayısı değil, kararların içeriği, uygunluğu ve doyuruculuğu önemlidir.

Medyada kimi koltuklara kurulmuş, kimi masalara oturmuş, iktidar şakşakçıları, köşe ve sütun ağaları yalakalığın çirkin örneklerini sıralıyor. İnsanlık, kişilik nerde...

RTE’nin dilindeki ölçüsüzlük, sınırsızlık, bozukluk ve sertlikle kimi çirkin nitelemeler, “iktidar ve karşıtları” ayrımıyla toplumu bölme kötülüğü olarak izleniyor. Oy için Osman Öcalan’ın televizyona çıkarılması, kardeşinin mektubu gibi durumlar kara sayfalar olarak yerini alıyor.

Ne yazık ki gerçekler gözardı edilip unutturularak siyasal ilişkiler sürdürülüyor. Kimileri, kimilerini geçici olan makam ve sıfatlarına bakarak değerlendiriyor. Yararlı olup olmadıklarına bakılmıyor, geçmişi de silerek. Oysa geçmiş, geleceğin anasıdır.