Saygı, kişilere, ilkelere, kurumlara ve değerlere bağlılık ve beğeni içeren yaklaşım inceliği, tutum ve davranış özelliğidir. Saygıya değer olan kişilere “saygın” denilerek vurgulanan kişilik seçkinliği ve üstünlüğü, kurumlar için de geçerli bir düzey çizgisidir. Ne var ki bu duygu özellikle siyasal alanda yapmacık, biçimsel ve sözel olarak açıklanmakta, saygıya değer olanlara karşı gereken özen gösterilmemektedir. Bay RTE birkaç yıl önce “Anayasa Mahkemesi’ne saygı duymadığını” çekinmeden söylemişti. Adamları ondan cesaret alarak son günlerde değişik medya organlarında Anayasa Mahkemesi’nin kimi aydınlarla ilgili kararını çirkin ve ağır sözlerle eleştirmektedir.

Bir yargı kararına herkesin katılması olanaksızdır ve beklenemez. Ancak, kararı uygulamak kadar onu eleştirmek ve alkışlamak da herkesin hakkı olmasına karşın kararı veren organı suçlamak ve aşağılamak kimsenin hakkı değildir. Yargı kararına katılmayanlar gerekçeleriyle birlikte eleştirilerini açıklayabilirler. Bunun için de konuyla ilgisi, bilgisi olması gerekir. Kararı veren kurumu, imzası olan yargıçları eleştirmek asla doğru değildir. Yargı en sağlıklı, güvenilir ve doyurucu olması gereken bağımsız ve yansız ulusal kurumdur. Konuyu irdelemek başka, değişik yandaşlık ya da karşıtlıklarla yıpratıcı saldırılarda bulunmak başkadır.

Yargı konusunda genelde açıklanan yakınmaları gözetip özlenen ve beklenen duruma gelme çabalarına destek olunacak yerde büsbütün yıkıcı değerbilmezliklerle ve aymazlıklarla saldırılara girişmek yurtseverlikle, adalete saygı ile de bağdaşmaz. Hele yanlılık ve şartlanmışlık hiç bağışlanmaz.

Saygı kavramıyla asla bağdaşmayan ezilip büzülmeler, gereksiz el öpmeler, yılışıklıklar, siyasal zevzeklikler, konuşma ve dinleme terbiyesinden yoksun, yalana, abartıya, yakıştırmaya ve yalakalığa yakınlıklar, saygıyı düşüklüğe çeviren, insanlığı uşaklığa çeviren, ayağa düşüren küçüklükler, söz kesmeyi beceri ve başarı sayan ilkeller toplumsal yaşamın lekeleridir. Saygı, soyluluktan ayrı düşünülemez.