Seçimler siyasetçilerin gerçek yüzlerini ve niteliklerini ortaya çıkaran bir özgün süreçtir. Oy toplamak için her yolu ve yöntemi uygun gören sakat bir anlayışla gelişigüzel konuşmalar, yerine getirilmesi güç ya da olanaksız sözler bir yana çirkin saldırılar, ayrılık ve kavga nedeni tutum ve davranışlarla toplum karşısına çıkıyorlar. Ulusal birlik, insanlık ve yurttaşlık anlayışıyla toplumsal barış ilkelerine aykırı kimi abuk sabuk konuşmalarla suç oluşturan eylemlere kalkışıyorlar. Sıfatlarını, bulundukları makamları ve sorumlu oldukları değerleri hiç düşünmüyorlar. Özellikle tarafsızlığına tümüyle aykırı gidişiyle Bay RTE hiçbir ölçü ve sınır tanımadan, anayasaya aldırmadan seçim konuşmalarını sürdürüyor. Demokratik bir yarışma olması gereken seçim partizanlıkla siyasal bir kavgaya dönüşüyor.

Siyasal rüşvet gibi çay dağıtımı, yandaşların ve kimi seçmenlerin kapılarına getirilen sözde armağanlar, seçim sonrası için “işe alma” sözleri birbirine eklenince eşitlik ve hukuksallıkla demokratik özelliğini koruması gereken seçim, bir tür siyasal kumara dönüşüyor. Bu kötülüğü getiren tutumlar aynı zamanda yurttaşı küçümsemek, onu kandırılacak düzeyde görmektir. Kömür dağıtımları da böyledir. Oy satma ve satın alma, demokrasi sapkınlığıdır.

Hukukun uzun süre “tutuk” olması ya da “nutuk”tan ibaret kalması olanaksızdır. İleride kimsenin yüzüne bakamayacak, sokağa çıkamayacak durumların sorumluları olmamak gerekir. Partileri siyasal sığınak sayarak birinden öbürüne koşmak, aday yapacakların kapılarına uzanmak, ilkeli ve tutarlı kişinin işi değildir. Doyumsuzluk, tutku (hırs), kimi duygusal ve düşünsel çarpıklıklarla gündeme gelen yer değiştirmeler hoşgörülemez.

Yayın yasaklarıyla yakınmaları önleyeceğini, kendilerine yönelik eleştirileri engelleyeceğini sanan iktidar yaraların içten daha çok kan yitimine neden olacağını düşünemiyor olsa gerek. İstanbul-Kartal’daki yıkımların sorumluları kimler? Demiryolu kazalarının kusurluları kimler? Pahalılığın, kadınlara saldırıların suçluları kimler? Lâfla peynir gemisinin yürümediği her gün anlaşılıyor. Korkuyla “Beka sorunu” yapaylığına sarılan iktidar ile uydusu, bu ilgisiz savlarıyla ulusal yapıyı ayrıştırdıklarının ayırdında değiller. Güneşi balçıkla sıvamaya çalışan “cumhur ortakları” oy ve iktidar için değerleri, ilkeleri yıktıklarını da anlamıyorlar. Tek adamlığı koyulaştırma yolundaki desteğiyle MHP’nin ne kadar demokrat ve milliyetçi olduğu (!) daha iyi belirginleşiyor. Karşıtlıklar kemikleşiyor. Birlikte yaşamın en güzel çatısı olan demokrasi, ışıksız kalma tehlikesiyle karşı karşıya. Partizanlıkla ulusal yapının ve birliğin gözardı edilmesi en büyük sakıncadır.

Oy, yurttaşın yaşam hakkının göstergesidir. Demokrasiye katılım aracıdır. İnsan ve yurttaş olmanın yönetime yansıyan istencidir. OY NAMUSTUR. Kendimize ve ailemize, çevremize değil ulusumuza ve ülkemize hizmetlerle değerlendirme yapılarak kullanılır. Yakınlık, çıkar, olanak asla söz konusu olamaz. Dürüst, çalışkan, özverili adaylar desteklenmelidir. Unutulmamalı ki kullandığımız her oy, kendi yaşamımızın aydınlığına bir ışıldakla katılımdır.